11 Mart 2002
Mafya ve yolsuzluklar bitti. DGM’nin bu suçlara bakmamasını sağladı hükümet, yaptığı yasa değişikliği ile. Hatta öyle şeyler yaptılar ki, hukukla öylesine oynadılar ki, artık hukuksuzluğun ve suçla mücadele etmemenin hukukunu yarattılar. Gerçi buna zemin oluşturan ilk adımı da yine hukukçulara attırdılar.
Artık DGM’ler kaldırılmalı. Düşünün DGM savcıları ve yargıçları Albayrak ve İGDAŞ soruşturmasında 20’yi aşkın kişiyi çete suçlamasından tutuklayıp cezaevine koyuyorlar. Onlarca kişi hakkında gıyabi tutuklama kararı veriyorlar, adamlar bir panik, yarısı yurtdışına yarısı içeri kaçıyor, sonra bunların imdadına hükümet yetişiyor. DGM yasasını değiştiriyor. Dosyalar Sultanahmet Adliyesi’ne gidiyor. Oradakiler de savcı ve yargıç. Adamlar onlarca klasörlük dosyaları inceliyor, önce suçun türünü değiştiriyor ve çeteden çıkartıyorlar. Sonra dosyaları parçalayıp İstanbul’un ayrı ayrı savcılıklarına gönderiyorlar. Bütün tutuklulukları sona erdirip, gıyabi tutuklu olanların da tutukluluklarını kaldırıyorlar.
DGM yargıçları ve savcılarının yaptıklarına bakın, Sultanahmet adliyesinin yaptıklarına. Bu DGM’leri kaldırmak şart. Hükümete buradan duyuruyorum. Seçimden önce kaldırın gitsin bu DGM’leri. Zaten kuşa döndüler. Artık bunlara gerek yok. Bakın verdikleri hükümlerin de bir kıymeti yok. Onların yaptıklarını ağır cezalar bozuyor. Demek ki DGM’ler kalkıyor, hukuk ve hukukçular birbirlerini tanıyor. Bu kaynaşmanın önüne geçmeyin.
Bir de DGM’lerin artık dosyalara bakacak gücü yok. Savcılar iş bize gelmesin diye, gelen işler büyümesin diye çırpınıp duruyor. İş yoğunluğunu bir bilseniz! Şuraları çevirin ağır ceza mahkemesine, yoğunluk falan da kalmaz. Verdikleri kararlar zaten ağır cezalarda bozuluyor. Bunu görmezden mi geleceksiniz? Bir de polisten organize müdürlüklerini kaldıracaksınız. Çiçek! Yakışır bu hükümete, bu düzenlemeler.
Memleketin mafyasını da kuruttunuz, hırsızını da! Bırakın da tıpkı Albayrak ve İGDAŞ dosyalarında olduğu gibi sanıkların, avukatlarının ve sevenlerinin bari özgürce bağırma hakları olsun: Yaşasın adalet, yaşasın adalet, yaşasın adalet.
Adam öldürme hakkı
Türkiye bir garip ülke. Ne liberaline, ne de demokratına güven oluyor. Adamlar bir anda cani kesiliyor. Kan bürüyor gözlerini. Şu banka soygunu olayına bakın. İki mahalle kafadarı, iyi eğitim görmüş adam, soyguncu olmaya karar vermiş, mahallenin bankasını soyuyorlar. Parayı almış kaçarken, bankanın koruma görevlisi sırtlarından yapıştırıyor mermiyi. İyi de niye? Kimi gözlerinden öpüyor, kimi sırtını sıvazlıyor, kimi afferin, iyi yaptı diyor. Adam öldürmenin bu kadar kolay, bu kadar övgü aldığı başka bir ülke var mı? Faili meçhulleri bu alkışlar yarattı zaten.
Banka soyguncularını öldür. Onu alkışla. Kim kan dökerse o iyi. Bu kadar ucuz mu hayat dediğiniz şey? Beyler kimse kendi canına kasta dönük olmadıkça adam öldürme yetkisine sahip değildir. Meşru müdafaa halinde bile ceza vardır. Hırsızı öldür, kapkaççıyı öldür, tinerciyi öldür, suç ve suçlu kavramını insandan soyutla, öldür gitsin.
Milyar dolarların intikamı
Peki de kardeşim bankaları patronları soydu soğana çevirdi, onlara ne yaptınız? Adam bir şubeden 100 milyar çaldı diye, üstelik çıkıp gittikten, polisin görev alanına girdikten sonra, ölümü hak ediyorsa, bankasını soyan patronları ne yapacaksınız? Giden milyar dolarların intikamını o mahalle soyguncularını öldürerek almak gibi bir hastalık içindeyseniz, doktora gidin. Türkiye’nin kana ihtiyacı yok.
Suçluyu kazıyın altından insan çıkar… İnsanı soyutlayarak varacağınız yer faşizmdir. Polis devletidir.
En önce Emniyet’in sözcüsünü kınıyorum. O sözcü açıklasın bakalım, yasasında polisin adam öldürme yetkisi ne kadarmış? Hangi hallerde polis adam öldürebilirmiş?
Askere, polise, bekçiye, özel güvenlik elemanlarına adam öldürme yetkisini yasa sınırlı, kısıtlı, özel haller ve öldürmeden önce yapacağı uyarıları sıralayarak verir. Yasaların vermediği yetkiler, birilerine tanınacaksa, vay geldi başımıza. Bugün soyguncular, yarın soyguncu olmasından şüphelenilenler öldürülür. Terörist olmasından şüphe edilen suçsuz günahsız az genç ölmedi bu ülkede. Bakın Ankara’da polis yetkilerini sokaktan vatandaşlara, sokak müfettişi yetkisi verdiği gönüllülere devretmiş bile. Onlar da silahlarını kullanmaya başlarsa ne olacak? Engizisyonu hortlatmayın.