25.03.1999
DGM’leri sadece Öcalan’in yargilanmasina indirgersek çok sey kaybederiz. O zaman Türkiye, bütün temizlik operasyonunda özellikle son iki yilda ele geçirdigi üstünlügü de harcayiverir
Siyaset seçime dogru yol alirken, siyasilerin oy isteklerinde vaat olarak ileri sürdükleri önemli olgular mafya, terör, yolsuzluk mücadelesi. Temiz toplum, temiz yönetim ideali seçim meydanlarinda bol alkis getiren önemli bir nutuk malzemesi. Çünkü sokaktaki adam için caninin, malinin, namusunun teminati bu kavga.
Bazi siyasiler için toplumsal temizlik ve seffaf devlet yönetimi nutuk malzemesi olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü onlar güçlerini çetelerden ve yan kuruluslarindan aliyorlar.
Siyasiler için çete mücadelesi ucu kendilerine dokundugunda önemi artan, uzaklastikça azalan bir olgu. Böyle olmasa Türkiye’den çeteleri söküp atacak yasal degisiklikler Meclis’te tozlu raflara birakilir miydi?
Düsünün bir kere 1991 yilinda çete ve benzeri örgütlü suçlarla mücadelede uygulanan ceza sinirlari asagiya çekiliyor. Sonuç: 1993 yilindan sonra devlet destekli çetelerin ortaya çikmasidir. Bunlardan yüz bulan sokak eskiyalarinin peydah olmasidir. Baska yasal bosluklari da doldurmayan devletin yarattigi kara sektörlerin; çek-senet mafyalari gibi, neredeyse mesru hale gelmeleridir.
Yasal düzenleme
Bu sonuca gelinmesini saglayan siyasi irade, ya bu çete organizasyonlarini düsünerek bütün bunlari yapti ya da birileri Türkiye’nin kaderiyle oynamak için çeteleri koruyacak yasal düzenlemeleri var etti. Her ikisi de son derece tehlikeliydi ve neler oldugunu gördük.
1991 yilinda 3756 sayili yasayla yapilan degisiklikle Türk Ceza Kanunu’nun çetelerle ilgili suçlari düzenleyen 313. maddesi degistirildi. Degisiklikler insanin eli varmiyor ama, bir gerçek oldugu için buraya yazmak gerekli; çetelerin lehine. ceza sinirlari asagiya çekiliyor. Organize suçla mücadelede önemli bir yaptirim olan, ‘Bir baska suç olustursa bile ayrica 314’ten cezalandirilir’ hükmü ortadan kaldiriliyor. Çeteciler adaletin elinden kurtariliyor. 313. maddenin 5. fikrasindaki çete ve mafya suçlarinda uygulanan ceza arttirimi ilkesi yok ediliyor. Böylece bir suçlu agir cezada gasp suçundan yargilanip 30 yil hapiste yatacagina, ‘Benim arkadaslarim da vardi, planladik da yaptik’ deyip, DGM’de çete davasindan yargilanmak için can atiyor. Çünkü DGM’de iki yil hapis alip kurtulma sansi daha yüksek.
Simdi bütün bunlarin planli olmadigini, bir rastlantisal durumla karsi karsiya kaldigimizi varsayarsak, Meclis’in seçim yapmak yerine bu tür büyük bir açigi kapatmasi gerekmez miydi? Peki o zaman neden kapatmiyor? Buna kimler engel oluyor?
Türkiye’de devlet ne zamandan beri çetelerin yaninda diye sorarsaniz kimileri, “Ne zaman karsisinda yer aldi ki?” diye yanit verebilir. Ama ben 1990 yilindan sonrasinin çok önemli olduguna dikkat çekmek istiyorum. Yasalarda indirimler, devlet içinde organizasyonlar, yurtdisinda daha önce kullanilan tetikçilere yeniden görev vermeler, PKK terörünün tirmanisi, hepsi bu tarihten sonra…
1999 yilina geldigimizde biz çetelerle nasil mücadele etmek durumundayiz?
Bu yasal mevzuatla mücadele konusunda hâkim ve savcilarimizin görüsü olumsuz. Çetelerle mücadelede elde kalan tek organ DGM’ler.
DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) olgusu ise basli basina kanayan bir yara gibi. Oysa çete mücadelesinde, bütün yargi çok önemli, ama DGM’ler çok çok önemli.
Ancak Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin DGM’ler konusunda verdigi karar da orta yerde duruyor. Türkiye’nin çok da canini sikiyor. DGM’ler ne olacak?
Ben sahsen DGM’lere karsiyim. Karsiyim ama simdilik kaldirilmasin diyorum. Çünkü çetelerle mücadelede sinifta kaliveririz. Birilerinin oyununa gelmis oluruz.
Bir zamanlar yasakli yillarinda Cumhurbaskani Süleyman Demirel kendisi için sorusturma açan DGM’ler konusunda, “Biz onlari baska bir amaçla kurmustuk. Ama simdi amaçlarinin disinda kullaniliyor” diye yakinmisti. Yani kuruculari dahi zaman zaman onlardan yakinabiliyorlar Türkiye’de. Ama sorun onlarin yakinmalari degil. Sorun, DGM’lerin Türkiye’de ne kadar ‘pis’ is varsa onunla ilgileniyor olmasindan ve bastan itibaren olusturulan çarpik yapisindan kaynaklaniyor.
Bölücü terör, irtica, kaçakçilik, uyusturucu kaçakçiligi, çete suçlarina DGM’ler bakiyor. DGM’lerin içinde yer alan askeri hukuk adamlarinin pek çogu konusunda artik uzmanlastiklari da bir gerçek. DGM’ler kalkarsa bu davalar ne olacak? Kolay yanit, ‘Canim arkadan gelen sivil hukukçu sürdürür’ der. Evet sivil hukukçu davayi sürdürür de, olayin uzmani olmasi için ne kadar zaman geçer aradan? Türkiye bu süre içinde neler kaybeder?
DGM olgusunu sadece Abdullah Öcalan’in yargilanmasi konusuna indirgersek çok sey kaybederiz. O zaman Türkiye’nin bütün temizlik operasyonunda son iki yilda 55. hükümet döneminde ele geçirdigi üstünlügü harcayiveririz.
Susurluk, Türkbank, Sari Avni, Ömer Lütfü Topal, Alaattin Çakici, Sedat Peker, Nesim Malki sorgulama ve yargilamalari bu davalardan sadece bazilari. Bunlardan vazgeçmeyi göze aliyor muyuz? Yanitlamamiz gereken soru budur bence. DGM’ler kaldirildiginda bu davalar agir cezalara gidecek. Buralardan da görevsizlik nedeniyle mahalli agir cezalara gönderilecek. Dogacak bosluklarin, geçecek zamanlarin Türkiye’de temiz toplum amacina hizmet etmeyecegi kanisindayim.
Yanlisa yol açabilir
Bu nedenle TBMM’de beklemekte olan Organize Suçlarla Mücadele Yasasi içinde yer alan ve bu davalarin agir cezalarca ele alinmasini öngören düzenlemenin de zamana yayilarak uygulanmasini öneriyorum. DGM’lerden agir ceza yargilarina geçis zamanla olmalidir. Ayrica Meclis’te bekleyen Organize Suç Yasasi’nda, 2845 sayili DGM Yasasi’nda savcilara taninan sorgulama olanaklari konusunda, ortaya çikacak aksakliklari giderecek düzenlemelere yer verilmesi gerekir. Bu anlamda da bir boslugun dogmamasi sarttir.
Sadece asker hukuk adamlari var diye DGM’lerden kurtulmak amaciyla atacagimiz aceleci adimlar, Türkiye’nin çete kavgasinda önemli yanlislar yapilmasina yol açabilir. Asker kökenli hukuk adamlari ile siviller arasinda uygulamada fark olmamaktadir zaten. Buna en güzel örnek, Ankara DGM’de sivil kökenli bir savci olan Sayin Nuh Mete Yüksel’in açtigi davalardir. Ayrica Istanbul’da sivil kökenden gelen DGM Savcisi Aykut Cengiz’in çete olgusuna karsi verdigi mücadele, açtigi davalar ortadadir.
Asker kökenli hukuk adamlari gerekçesiyle DGM’lerin organize suçlara karsi verdigi mücadeleyi ertelemek veya biraktirmak dogru degildir. Abdullah Öcalan sivil bir mahkemede yargilansa Avrupalilar o mahkemeye bir kulp bulmayacaklar miydi sanki? Türkiye yargisini topyekûn ele alip düzenlemek zorunda. Bundan kaçmasi mümkün degilken DGM’ler tek günah keçisi yapilmamalidir.
Sanal demokratlik
Benim yazdiklarimdan DGM’lerin devamini ister bir düsünce algilanmamalidir. Çünkü bunu degil, tam tersine DGM’lerin kaldirilmasi gerektigini savunuyorum. Ama bunun zamana yayilarak yapilmasi gerektigine inaniyorum.
Adalete siyasi müdahalelerin ortaya çikardigi yanlislardan birisi olduguna inandigim DGM’lerin gördügü islevi yükleyeceginiz bir baska mahkeme yok çünkü. Çete mahkemesi kurulamayacagina göre, DGM’lerin çete pisligini ortadan kaldirmasina izin verilmelidir.
Genelkurmay Baskanligi’nin DGM’lerdeki asker kökenli hukuk adamlarindan görev sürelerini tamamlayanlarinin yerine yeni atamalar yapmama yönünde bir karar aldigi belirtiliyor. Buna göre haziran ayina kadar beklenecek ve bundan sonra yeni atama yapilmayacak. Peki ama o zamana kadar eldeki dosyalar sonuçlanacak mi? Bence dosya öncelikli bir düzenleme daha uygun olacaktir.
Ya da 357 sayili Askeri Hâkimler ve Savcilar Yasasi’nin ek 8. maddesi degistirilip, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin talepleri karsilanarak çete mücadelesinde DGM’lere zaman kazandirilir. Nasil mi? DGM’ye askeri savci ve yargiç seçen kuruldaki hukuk kökenli olmayan subaylar, kurul disina çikartilir. Seçiciler arasina Hâkimler ve Savcilar Yüksek Kurulu’ndan üyeler dahil edilir. Ayrica DGM’ye seçilen asker kökenli hukuk adaminin sicil amirligi geçici süreyle ortadan kaldirilir. Tipki yarbay rütbesindeyken Yargitay’a seçilen asker hukukçularda oldugu gibi. Terfi ederken eski sicil geçerli sayilir.
Türkiye’de çete mücadelesinde DGM’ler önemlidir. Bazilari bunu gördükleri için çete kavgasina müdahale için yapmadiklari kalmiyor. Bunun bir sonucudur ki, bugün seçim yapiyoruz. Ama Türkiye’de çete mücadelesinde yasamada, yürütmede, yargida bosluk olmamalidir.
Çeteleri bir kere kistirdik, simdi sanal demokratlik numaralarina kanip elimizden kaçirmayalim.