24.12.1998
Agar’in basvurusuyla polisin ‘dinleme yetkisi’ni artiran DGM yargici Coskun, dinleme aygitlarinin alimi için kurulan komisyonla yurtdisina gönderilmis. Masraflari satici Hospro firmasi karsilamis
Türkiye’de kurulan ‘yalan imparatorluklari’, ne adalet dinliyor ne parlamento. Yüzsüzlük, kural tanimazlik, hukuksuzluk, iskence, özel yasamlarin ayaklar altina alinmasi, kayirmacilik, çifte standart uygulamalari dogrularin yerini aliyor.
Yasadigimiz son skandal, ‘kocakulak’, bunun en güzel göstergesi. Emniyet’in içinde birileri oturup herkesi dinliyor. Sonra devlet için yaptigini iddia ettigi bu isi, kendi özeline tasiyor. Cani yandiginda ya da sikanldiginda olusturdugu dinleme kasetlerinin istedigi yerlerini montajlayip piyasaya sürüyor. Sonuçlar onun hastalikli ruh yapisinin istedigi gibi gelistikçe o mutlu oluyor. Bunun adina yasal zeminde dinleme faaliyeti diyenler, önlerine gizli damgali özel yasam notlari ulastiginda keyifle okuyup kis kis gülenler, skandal ortaya çikip hukuk disilik belgelenince inkâri seçiyorlar.
Ellerindeki teknolojileri bile sakliyorlar; gerçekler ortaya çikmasin diye. Meclis’te olusturulan komisyonlara gidip yalan ifadeler bile veriyorlar; cep telefonlari dinlenmiyor diye.
Oysa dinleme faaliyetlerinin büyük kismi yasadisidir ve özel yasam teshirine dayanir.
Bizde bu islerin gelenegi böyledir. Osmanli’da Civinis Efendi’ye kurdurtulan ilk gizli polis teskilatlarinin ana görevi, Osmanli bürokrasisinin özel yasamlariyla ilgili bilgiler toplamakti. Kim kumar oynuyor, kim kiminle yatiyor. Buna karar veren bürokrasi içine düstügü açmazi anlamakta geçikmedi. Olusturulan birimler kapatildi, ama nafile. Virüs bünyeye girdi bir kere.
MIT’in kurucu müstesari Sükrü Ali Ögel bir dinleme istegiyle karsi karsiya kalinca birakti 16 yillik müstesarlik görevini. Dönemin basbakani Rüstü Saraçoglu, Ögel’den muhaliflerinin dinlenmesini ve rapor edilmesini isteyince kiyamet koptu. Sükrü Ali Ögel, bu islerde ne MIT’i ne de kendisini kullandirtmayacagini söyleyip eline aldigi kagida istifasini yazip, firlatir gibi atmisti basbakanin üzerine. Ama sonra gelenler onun gibi davranamadilar. 1950’li yillarda DP iktidari döneminde her türlü özel yasam dinlemesi ve izlemesi görev haline dönüstürüldü. Hatta CIA’nin maasa bagladigi MIT’in dinleme elemanlarina istedigini yaptirdigi ortaya çikti.
Dinleme faaliyeti elbette suç ve suçluyla mücadelede önemli bir istihbarat kaynagidir. Ancak dinleme çalismasinda karar mekanizmasi kisilerin inisiyatifinde olamaz.
Iptal edilen karar
Dinlemenin hangi durumlarda mesru olacaginin örnekleri mevcuttur. Kurtulus Savasi sirasinda Atatürk, düsman unsurlarla isbirligi içinde oldugu zanni bulunan milletvekillerini, bürokratlari, süphelileri nasil dinlediklerini ve izlediklerini Meclis’te yaptigi konusmalarda anlatmistir. O dönemin gizli servisi Askeri P Teskilati, dinlemistir de izlemistir de. Ama bu çalismalar TBMM Genel Kurulu’nda dahi tartisilacak kadar açik yapilmistir. Özel yasam tartismalarina izin verilmemistir.
Simdi gelelim halen tartismalari devam eden dinleme skandalina. ‘Kocakulak’ skandali kendi içinde pek çok skandali da barindiriyor. Nasil mi? Iste adim adim insani hayrete düsüren, olamaz dedirten skandallar dizisi:
Ankara DGM Iki Numarali Hâkimligi’ne basvuran Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar, terör ile mücadele kapsaminda hemen herkesin dinlenmesine olanak taniyan bir karari yargiç Ülkü Coskun’dan çikartmayi basariyor.
Ülkü Coskun, yargiç olmadan önce Ugur Mumcu sorusturmasinin ilk savcilarindandi. Hani Güldal Mumcu’ya ‘Devlet isterse bu cinayeti aydinlatir’ diyen kisi. Hande Mumcu davasinin savciligini yapan, polis ve MIT içinde çok sevilen, asker kökenli bir hukukçu. Bildigim kadariyla Mehmet Agar ile de arasi iyidir.
Ülkü Coskun asker kökenli bir DGM hâkimi olarak dinlemeyle ilgili kendisine yapilan bir basvuruyu degerlendirip, herkesin dinlenmesine olanak saglayacak karar verebilir. Bu karara itiraz yolu üst mahkemedir. Bu üzerinden yillar geçse de (karar gizli tutuldugu için) yapilmis, ÖDP’nin itirazi üzerine yine DGM’nin bir baska mahkemesi bu tartismali karari ortadan kaldirmistir.
Simdi bütün bu islemler dogal da, benim aklimin almadigi bir baska islem var, onu bir türlü anlayamiyorum. Dinleme karari veren bir DGM hâkimi olan Ülkü Coskun, nasil oluyor da dinleme aletlerinin alimiyla görevlendirilebiliyor. Nasil?
Simdi soruyu yineliyorum. Ülkü Coskun’un dinleme aletlerinin satin alinmasiyla ilgili bir komisyonda görevlendirilmesinin anlami nedir?
Bu ne demek demeyin. Dinleme faaliyetinin kapsamini genisleten kararin altinda imzasi olan yargiç, 1994 yilinda Içisleri Bakanligi tarafindan, ayni zamanda yurtdisinda dinleme aletlerinin alimiyla da görevlendiriliyor.
Yurtdisinda dinleme aletlerinin alimiyla ilgili komisyon su adlardan olusuyor:
‘Ülkü Coskun DGM Hâkimi, Ertugrul Ogan Emniyet Genel Müdür Yardimcisi, Kerem Durmus Emniyet Genel Müdürlügü Daire Baskani.’
Bir yargiç, dinlemeyle ilgili olarak verdigi böylesine bir kararin öncesinde, nasil olur da, dinleme faaliyetleri için iki Emniyet yetkilisiyle birlikte bilirkisi yerine konulup, yurtdisina alet alimina gönderilir. Bu inanilir gibi degildir.
B.02.O.DIB-257-4495 sayi, 3 Ekim 1994 tarih, ‘Emniyet Genel Müdürlügü’nün ihtiyaci olan yüksek teknolojiye sahip ses analiz cihazlarinin satin alinabilmesi için, cihazlarin üretiminin yapildigi fabrikada inceleme ve arastirmalarda bulunmak’ görev konulu Basbakanlik Disiliskiler Baskanligi yazisi, olayin vahametini artiracak bir ibare tasimaktadir.
Bilgi için Disisleri Bakanligi’na, geregi için Içisleri Bakanligi’na gönderilen yazida, devlet geleneklerini, çalisma usullerini hiçe sayan garip bir uygulama için de onay veriliyor. Böyle bir izne devlette rastlamak mümkün degil. Neden mi? Gelin, yazinin ilgili yerlerini birlikte okuyalim:
“Görev süresi: 4-9 Ekim 1994 tarihleri arasinda (yol dahil)
Gidecegi ülke: Fransa, Belçika
Masraflar: Toplu Konut Fonu Emniyet Genel Müdürlügü’nce, diger masraflari ilgili firmaca karsilanacaktir.”
Gördünüz mü? Devlet dinleme aleti satin alacak, önce dinlenmelerin kapsamini genisletecek, yeni aletlerin alimini saglayacak karari veren yargici, bilirkisi seçiliyor. Önceden yurtdisina gönderiyor. Sanki dinlemeyi o yapacakmis gibi.
Adaletin karari üzerine gölge düsüyor. Sonra bu yargiçla birlikte yutdisina giden satin alma heyetinin inceleme ve arastirma gezisinin masraflarinin mallari satacak firma tarafindan karsilanacagi kabul ediliyor. Izahi olmayan, insanda süphe birakan ilkel, yanlis bir uygulama.
Bu uygulamaya Içisleri Bakani olarak Nahit Mentese olur veriyor. Içisleri Bakanligi Müstesari Bekir Aksoy uygun görüs bildiriyor. Emniyet Genel Müdürü Vali Mehmet Agar teklifi yapiyor. Böylesi skandal devlette olur mu demeyin? Iste oluyor. Çünkü devletin çivisi çikali, tabana vurali çok zaman geçmis zaten.
Skandal bununla da kalmiyor.
Simdi gelelim skandalin bir baska boyutuna. Dinleme faaliyetini genisleten yargiç, dinleme çalismalarinin genisletilmesini isteyen Emniyet Genel Müdürü tarafindan yurtdisina gönderilmek isteniyor, bu kabul görüyor, dinleme aletlerinin satin alinacagi firma masraflari karsiliyor dedik ya, peki bilin bakalim masraflari karsilayan firma hangisi?
Öyle uzun düsünmeyin canim, devletimizin gizli alisverislerini yaptigi kaç firma var ki?
Bu firmanin adi H-O-S-P-R-O, daha anlasilir yazayim: Hospro. Sahibi Ertaç Tinar. Hani su devleti kaziklarim diyen, dilini köküne kadar kameralara çikartip, ben popo yalamadim, dilimin rengi o yüzden pembe diyen. Hani Israil’den hibe diye getirdigi silahlarin parali oldugu ortaya çikan, Israil’de iki milyon dolara aldigi silahlari Türkiye’ye 12 milyon dolara satan namuslu, dürüst, isini bilir isadami ve firmasi.
Suyundan da koy!
Biliyorsunuz Susurluk skandali sirasinda Ertaç Tinar’in Hospro araciligiyla getirdigi silahlarin akibeti meçhul olduklari anlasilmisti. Gerçi devlete diye gelen silahlarin çetelerde bulundugu saptandi ama bu o kadar da önemli degil. Nasil olsa çetelerle devletimizin bazi unsurlari kol kola.
Ertaç Tinar’in bu gezi için yargiç Ülkü Coskun ile diger Emniyet görevlilerine yaptigi harcamalari misliyle Türkiye’den çikartacagi apaçik gerçektir. Aletlerin alimi asamasinda bu olay yasanmistir. Baska ülkelere 40 bin dolara satilan dinleme aletlerinin Türkiye’ye Hospro araciligiyla 370 bin dolara satilmak istendigi belgelenmistir. Bunun üzerine alimdan vazgeçilmis, 40 bin dolara aletler baska bir firmadan alinmistir.
Evet özetlersek: Kadi ola davaci. Kimi kime sikâyet edeceksiniz?
Diyelim ki, telefonunuz dinlendi. Bu saptandi. Dinleyenin alacagi ceza bir ay hapis. O da ertelenir. Agir para cezasi da birkaç milyon lirayi geçmez.
Çünkü biz ceza kanunumuzu fasist iktidarin yönetimindeki Italya’dan almisiz. Italyan fasisti özel yasama bakar mi ki, Türk baksin? Sonra o kafalar için özel yasam ne demek? Özel yasam yok ki.
Ama Hospro var, Ertaç Tinar var, dinleme var, dinleme aletlerinin satin alinmasi var, Türkiye’nin kaziklanmasi var. Bunlar var.
Simdi ben soruyorum:
1- Ankara DGM Hâkimi Ülkü Coskun, dinleme kapsamini genisleten karari öncesinde yurtdisina hiç ilgisi ve alakasi bulunmamasi gereken bir konuda görevlendirilmistir? Devlet kendi içinde böyle bir uygulamayi nasil yapmistir? Yargicin Emniyet Genel Müdürlügü’nün satin alma komisyonu içinde ne isi vardir?
2- Ülkü Coskun’un görevlendirmesi, statüsü geregi askeri yargiç olmasi bakimindan Milli Savunma, DGM’de görev yapmasi bakimindan Adalet Bakanligi dururken, neden Basbakanlik ve Içisleri Bakanligi’nca yapilmistir?
3- Ülkü Coskun basta olmak üzere heyetin yol masraflarinin Hospro sirketince karsilanmasina nasil karar verilmistir? Mali satan firmanin böyle bir uygulama yapmasi ihaleye fesat karistirma anlamina gelmez mi? Rüsvet gibi algilanmaz mi?
Türkiye Cumhuriyeti’ni bu duruma düsürenler hiç utanmaz mi?