06 mart 2001
Ankara bayramı yoğun geçiriyor. Türkiye’nin 17. ekonomik istikrar paketi hazırlanıyor. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş bu çalışmalara bizzat katılıyor. Dünya Bankası ile IMF’nin uzmanları da ilk kez Türk uzmanlarla birlikte aynı masa etrafında oturup programın hazırlanmasına katılıyorlar. Bu eleştirilse de içinde bulunulan ekonomik açmaz nedeniyle üzerinde fazlaca durulmadan geçiliyor. Sonraları konuşulacak herhalde. Ankara’da bütün hazırlıklar 12 Mart’a dönük. 12 Mart günü halen boş bulunan ekonomik makamlar doldurulacak. Hazine Müsteşarlığı’na ve Zekeriya Temizel’in istifasıyla boşalan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na yeni atamalar yapılacak. Dünya Bankası’nda yarım kalan işlerini tamamlamak üzere Kemal Derviş yarın Amerika’ya gidiyor. Pazar günü dönecek. Program üzerinde ve yeni adlarla ilgili açıklama da 12 Mart Pazartesi günü yapılacak. Derviş gitmeden önce özellikle bürokratlar konusunda hükümet liderleri arasında uzlaşmanın sağlanacağı belirtiliyor. Atamalar sırasında en büyük sıkıntıyı ANAP çekecek. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanlığı’na vekalet eden Maliye eski müsteşarı ve ANAP milletvekili Biltekin Özdemir başkanlığa asaleten atanmak istiyor. Ancak hükümet içinde bu makama Maliye kökenli olmayan bir atama yapmanın daha uygun olacağı görüşü ağır basıyor. Hazine Müsteşarlığı için de içeriden bir atamanın yapılacağı kaydediliyor. Dananın kuyruğu 12 Mart’ta kopuyor.
Diyanet Vakfı
Diyanet Vakfı ile ilgili yazımız üzerine o kadar çok tepki geldi ki… Önce Diyanet’in tepkisiyle başlayalım. Diyanet İşleri Başkanlığı öncelikle Mehmet Nuri Yılmaz hakkında açılan azil davasının başkanlık göreviyle değil, vakıftaki mütevelli heyet başkanlığı için olduğunu belirtiyor ve davanın da reddedildiğini bildiriyor. Şu an vakıfla ilgili çeşitli denetim birimlerinin çalışmaları devam ediyor. Bana gelen ve büyük bir bölümü yazılı olan eleştiriler ise, vakfın denetiminde bugüne kadar geç kalındığı iddialarını içeriyor. Örneğin İhlas Finans’tan hisse alımının arkasında vakıf yöneticilerinin yakınlarının burada çalışıyor olmasının bulunduğu iddiaları çoğunlukta. Eski başkanlardan Tayyar Altıkulaç ile vakfın Genel Müdürü Mehmet Kervancı’nın yakınları İhlas’ta çalışıyor mu? Bakmak lazım. Gelen yazılarda emekli Diyanet mensuplarının Kuran tercümelerinin üzerine yöneticilerin adlarını koyarak yayımladıklarından tutun da, vakfın mezhepler, tarikatlar ve cemaatler arasında pay edildiği noktasına kadar pek çok sav yer alıyor. Vakfın yöneticileri ise hepsi yalan diyor. Bunları vakfı denetleyen müfettişler ortaya çıkartır sanıyorum. Ama ben takipte olacağım.
Belediyeler ne işe yarar
Kurban Bayramınız kutlu olsun. Ama yaşanan manzaraya bakınca bir dini vecibenin yerine getirilmesi sırasında ortaya çıkan görüntüden kötü etkilenmemek mümkün mü? Belediyelerin sokak ortalarında kesime mecbur bıraktığı vatandaş, işin tadını kaçırınca, kan ve kurbanlık hayvanlardan arta kalanlar ortalığı mahvediyor. Kesim yerlerinde su yok. Doğru düzgün bir koordinasyon yok. Her yeri pislik kaplamış. İnsanı sevap için geldiği yerde günaha sokuyorlar. Sokak aralarında yaşanan olaylar ise hiç de bu yüzyılın Türkiyesine yakışmıyor. Bu işleri doğru düzgün organize edecek bir belediye ne zaman ortaya çıkacak? Türkiye genelinde kurban kesiminde daha ilk gün iki bin kadar vatandaş kurban yerine kendisini kesti. Oysa yerel yönetimler onlara kesim yeri, kasap, hatta kurbanlık konusunda yardımcı olsalar görevlerini yerine getirirler. Hastalıkların ortaya çıkmasına, deri ve diğer organların yasadışı çevrelerin eline geçmesine engel olurlar. Ama nerede o belediyeler? Her bayram yapacağız, edeceğiz nutku atan yerel yönetimler, bizi her yıl aynı çirkin manzaraya mahkum ediyorlar. Adamlar yasak savmak için kesim yeri açıp su vermeyi sağlayamıyor. Gerisini düşünün. Becerenlere bravo, beceremeyip ortalığı rezil edene, vatandaşı bayramda çirkin görüntülerle, sağlıksız ortamlarla karşı karşıya bırakanlara yuh olsun…