09.11.2000
Bankalar operasyonunun bir ‘temiz eller’ harekâtına dönüşmesi için sadece siyaseten seçilmiş bazı hedeflerin değil, Malki cinayetine kadar giden ağdaki herkesin üstüne gidilmesi gerekir
Tuncay ÖZKAN
Batık bankalar operasyonu bir ‘temiz eller’ harekâtı mıdır? Bunun yanıtı bence olumsuz. Harekât oldukları doğrudur, ama Türkiye’nin beklediği o büyük çıkış olduğu noktası bence hatalı bir değerlendirme. Çünkü, ancak seçilen hedefler üzerinde bir harekât söz konusudur. Olayların çete, siyasetçi, ekonomik organizatörler boyutlarının üzerine gidilmemektedir. Operasyonların polisiye boyutları, adli ve mali incelemeleri gölgelemektedir. İşin özünü oluşturan ekonomik boyut, yani çalınan paraların geri alınması kısmı unutulmuştur.
Türkiye’de emekli bir generalin başında bulunduğu ‘yolsuzluklarla mücadele bakanlığı’ kurulduğunu, bu bakanlığın saçma sapan 100 kadar dosya ile boğuştuğunu da unutmayın. Süleyman Demirel’in Yunanistan’da ortaya çıkarılan büyük yolsuzluk dosyasına atfen ‘Onlarca Koskotas dosyası var’ dediğini de unutmayın. Nerede bu dosyalar? Kimler nasıl hazırladı?
İki büyük bankacı
Söyleyelim; şimdi aranan büyük bankacılar Sami Erdem ile Şükrü Karahasanoğlu. Biri Emlakbank, Diğeri Vakıfbank’ta oturup bu büyük yolsuzluk dosyalarını hazırlamışlardı. Şimdi anlaşılıyor ki bu iki büyük dâhi, kendi yaptıklarını kapatmakla meşgulmüş. Yani kediye ciğer teslim edilmiş. Onlar da hakkıyla gerekeni yapmışlar.
Ben burada ‘Üç cinayeti aydınlatın Türkiye gerçeği ortaya çıkar’ diye yazmaktan bıktım usandım. Israr ediyorum. Nesim Malki cinayetinin arkasındaki güçleri, cinayetin esrarını, Tarık Ümit cinayetini işleyenleri ve neyi paylaşamadıklarını, bir de Yener Kaya’nın neden ve kimler tarafından öldürüldüğünü bulalım, bakın Türkiye’de neler oluyor. Bu konuda savcılar çok şeyi değiştirebilir. Bu olayları aydınlatmak için maliyeci lazım; yani parayı takip edecek, izleyecek adam. Polisler onların ardından yürüyecek.
Malki olayının ve Türkiye’deki karapara trafiğinin önemli bilgi sahiplerinden biri Karahasanoğlu idi. Karahasanoğlu alelade bir bürokratken, yükseldi ki yerlerden yer beğenemez oldu. Bir zamanlar temiz eller dosyaları hazırlamakla meşguldü. Şimdi DGM’ce aranıyor. Olayların siyasi ve bürokratik yönünü es geçenlere hatırlatalım.
Turgut Özal’a karşı Turgut Sunalp’ı destekleyen Yaşar Holding sahibi Selçuk Yaşar ve bankası Tütünbank 1990’lı yıllarda zor durumdaydı. (Sonra da zaten hep Süleyman Demirel’i destekledi. Demirel’de ondan şefaatini hiç esirgemedi.) Yaşar o tarihlerde Vakıfbank Genel Müdürlüğü’nden ayrılan eski Akbanklı kimilerince ‘tarikatçı’ olarak nitelendirilen, (kendisi aynı zamanda hacı) Sami Erdem’i, iktidara yakınlığı nedeniyle tam yetkili olarak Tütünbank’ın başına getirdi.
Parlayan bir yıldız!
O tarihlerde Karahasanoğlu Akbank personel müdürüydü. Arabası bile yoktu. Sade bir yaşantısı vardı. Ama hırslı ve pervasız bir kişi olarak tanınıyordu. Yani her şeyi vardı ama araç sıkıntısı çekiyordu. Erdem Akbank’tan personel transferi kolay olsun diye Karahasanoğlu’nu Tütünbank’a Genel Müdür Yardımcısı yaptı. Karahasanoğlu bunu fırsat bildi. Yıldızının parladığı andı bu görev değişimi. Banka yüksek faizle mevduat toplamaya başladı. Toplanan mevduatlar o tarihlerde tefeci olarak bilinen şahıs ve firmalara aktarıldı. (Örneğin Ali Balkaner’in Yurtbank’ı, Tütünbank’tan aldığı kredilerle satın aldığını tüm bankacılık camiası anlatır durur yıllardır.) Hakkını yemeyelim, araştırırken gördük ki pek çok şey Yaşar’dan gizlenerek yapılmış.
Cavit Çağlar da 90’lı yılların başında maddi açıdan zor durumdadır. Aslında Özal, Demirel’i destekleyen ne kadar işadamı varsa hepsini yok etmeye karar vermiştir. Özal bu harekâtının adını, ‘yem borusunu kesme operasyonu’ koymuştu. Bunu bir söyleşimizde bana da söylemişti.
Yaşar ve Erdem, siyasi iktidar değiştiğinde alacakları destek karşılığı Tütünbank vasıtasıyla Çağlar ve şirketlerini destekledi. İş o kadar ileri gitti ki İstanbul Esentepe Tütünbank Genel Müdürlüğü’nde, Çağlar için özel oda ayrıldı. Karahasanoğlu ve Çağlar
ilişkisi burada başlayıp kuvvetlendi. Karahasanoğlu, Tütünbank’ın imkânlarını şahsi hırs ve emelleri için pervasızca kullandı. O günlerde iktidar değiştiğinde Karahasanoğlu’nun bir kamu bankasına genel müdür yapılacağını herkese söylemektedir. Tüm Tütünbank çalışanları bunu bilir.
Kasım 91’de DYP iktidara gelir. Çağlar da bankalardan sorumlu devlet bakanı olur. Çağlar’ın ilk işi, Tütünbank’ın iki genel müdür Yardımcısı Karahasanoğlu’nu Emlakbank’a, Yaşar Yılmaz Özen’i de Vakıfbank’a genel müdür atamak olur.
Tüm bankacılık bilgi ve deneyimi personel müdürlüğüyle sınırlı olan Karahasanoğlu, ülkenin en büyük devlet bankasına genel müdür olur. Hırslı ve son derece uyanık olan Karahasanoğlu, medya ile ilişkilerini iyi tutar, Emlakbank reklam pastasını kendi vitrini için iyi kullanır. Kısa sürede geniş bir çevre yapar. Bu arada Emlak Konut ihalelerinden İzmir’de Yaşar’ın inşaat şirketi Otak’a ballı paylar verir. Bu arada Çağlar’ın şirketlerine, Çağlar’ın iplik işinde ortağı Malki’ye ve paravan şirketlerine inanılmaz krediler açar.
1993’te Tansu Çiller başbakan olunca Çağlar desteğini yitiren Karahasanoğlu, Emlakbank’tan ayrılır. Ve doğru Malki’nin yanına gider. Karahasanoğlu, Erol Erkohen’den sonra Malki’nin en yakınıdır ve tüm para trafiğini, alacak-verecek ilişkilerini yürütür. Şükrü, Malki’ye legalleşmek için bir bankaya sahip olmasını önerir ve girişimlerde bulunur. Ama Hazine’den onay çıkmaz. Kıbrıs’ta Tuncabank’ı kurar ve Şükrü de buradan yüzde 11 hisse alır. Bu banka üzerinden Malki, Çağlar, Ali Balkaner, Hayyam Garipoglu’nun para ilişkileri yürütülür. (1998’de Tuncabank’ı Balkaner’in Yurtbank’ı alır ve Şükrü’ye de 1.5 milyon dolar ödendiği söylenmektedir. Karahasanoğlu ortaya çıkar ve buna yanıt verirse ne güzel olur.)
Her şeyi bilen adam
Malki’de çok para vardır. Ve bütün parasal ilişkilerini, naylon şirketleri, gizli ortaklıkları bilen iki kişiden biri Karahasanoğlu’dur. Ancak bu durum Malki’yi ve Şükrü’yü rahatsız etmektedir. Garipoğlu ile anlaşma yapılarak bu şahıs üzerinden ihaleye girilir ve 1985’te Sümerbank alınır. Organizatör Şükrü’dür ve bankanın başına da her iki tarafın anlaşmaları gereği Karahasanoğlu gelir.
Bankanın ilk taksidi böyle ödenir. Daha sonraki taksitler ise Hayyam ve Malki’nin hayali şirketlerine açılan kredilerden karşılanır. Böylelikle ülkenin en eski bankasına bedava sahip olurlar. Parasız banka sahipliğinin sırrı burada yatmaktadır. Bu işlerin baş mimarı yine Şükrü’dür. Çok değil üç yıl öncesi bir arabası bile olmayan Karahasanoğlu, artık trilyonların sahibidir. Boğaz’da (Kavacık) villalar, evler, Bodrum’da lüks yazlık ve milyonlarca dolar nakit para.
Çağlar’ın Nergis Grubu 97’de İnterbank’ı alır. Bankanın içi boşalır, batar. Yeni bir av gerekir, bu da Etibank’tır. Nasıl olsa bu iş kolay. Al bankayı ilk taksidi öde, sonra ver hayali şirketlere kredi, kendi kendini öder. Ama bunun için mutemet, bu cinlikleri bilen birisi lazım. O da hazırdır. Karahasanoğlu. Malki’nin öldürülmesinin ardından Karahasanoğlu yeni dengeleri kurmak için zorlanır. O sırada imdadına Etibank yetişir. Çağlar, Dinç Bilgin’le birlikte İpek Grubu adı altında Aralık 1997’de Etibank’ı alır. İlk taksit ödenir. Çağlar, Karahasanoğlu’nu Etibank’ın başına getirir. Senaryo aynıdır.
Ya devlet başa…
Karahasanoğlu ve Erdem kaçak. Erdem, Amerika’da kanser tedavisi görüyor. Karahasanoğlu çıkmadıysa, eli kulağındadır yakında yurtdışına çıkar. Ya da pazarlıkla eski ilişkilerini devreye sokup nasıl kurtarırır diye yol arıyordur. Bütün bu öykünün kıssadan hissesi şudur: Ya devlet başa gelir, ya Şükrü gibiler yağmaya… Banka hortumu siyasetçi, bürokrat ve mafya ayağı olmadan olmaz.
Bu yüzden diyorum ki bu sınırlı operasyonları bürokrat ayağıyla, siyasi destek boyutuyla ve en önemlisi parlamentonun desteğini alarak yürütmekte, savcıyı ön plana çıkarmakta yarar var. O zaman işadamları da yanınızda bulunur, işçi de yanınızda olur.
O zaman temiz eller operasyonu başlar. Bugünkü yol tavşana kaç, tazıya tut, polisiye saklambaçtan öteye gitmez. Bu ülkede Nuriş gibi bir sokak fedaisinden, mafya babası yaratan sistem, bu kafayla hiç mi hiç değişmez. Kabadayılar mafya babası olur. Cüreti boyunu aşan hırslı muhterisler banka soyar. Onlar bunları yaparken biz ne yapacağız?
Gelin şu temiz eller operasyonunu başlatalım. İşi hırsız polis oyununa indirgemeyelim, iyi niyetli bile olsalar indirgemek isteyenlere izin vermeyelim.