07 Mayıs 2001
Bir “Mavi Akım” çarpışmasıdır sürüyor. Kanlı ve oldukça heyecanlı bir çarpışma. Rusya ile Türkiye arasında Karadeniz denizaltı geçişi de dahil olmak üzere inşa edilen ve Türkiye’ye doğalgaz getirecek bu boru hattıyla ilgili yaşananlar giderek ilginçleşiyor.
Amerikan enerji çevreleri “Rusya’dan doğalgaz alacağınıza bizden LPG alın veya bizde sıvılaştırılmış doğalgaz çok, çevrim santralları kurun, biz kurarız isterseniz, gazı bizden alın” diyorlar. İyi de LPG pahalı, sanayici ağlıyor. Bu nedenle Türkiye’nin kaybı büyük. Sıvılaştırılmış doğalgazı almak ve onu çevirmek astarı yüzünden pahalı bir iş. Türkiye buna neden bulaşsın? Bütün Avrupa’nın yaptığı gibi Rusya’dan doğalgazı boru hattıyla getirip ülke genelinde de boru hattıyla dağıtmak varken niye bunca dertle boğuşsun? Ama Türkiye’nin enerji ihtiyacı, pazarı ellerinde tutanların iştahını kabartıyor. Başlıyor kavga…
Bu kavganın doğal bir uzantısı olarak Refahyol döneminin en önemli açılımlarından biri olan İran doğalgazı konusunda İran ile yaptığımız anlaşmanın şartlarını Amerika istemiyor diye yerine getiremiyoruz. İran gazı Türkiye’ye gelemiyor. Oysa bu en az Rus gazı kadar önemli.
Şimdi neredeyse bitmiş durumda olan bir doğalgaz hattı, “Mavi Akım”dan gaz pompalanmasın diye inanılmaz bir savaş var. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’a göre biri Türkiye’de diğeri Amerika’da olmak üzere iki kez Amerikalı yetkililer tarafından “Mavi Akım” projesiyle ilgili olarak uyarılmış. Hatta üstü kapalı gözdağı verilmek istenmiş kendisine.
“Mavi Akım” projesinin inşasını Rus Gazprom ile Türk ortakları yapıyor. Rus tarafındaki bütün maliyet Gazprom’a ait. Rus firma Türk ortağını da kendisi seçiyor. Anlaşma öyle. üstelik bu hükümetler arası anlaşma TBMM onayını da almış durumda. Türkiye kısmının inşa maliyeti ise 350 milyon dolar. Projeyle ilgili olarak ilk iddialar hep yolsuzluk üzerine oldu. Türk firmalardan birinin ortakları arasında ANAP’ın Turgut Özal’lı yıllarının Çankaya ilçe başkan yardımcısı var. Buna bağlı olarak işe başlanırken firmaya verilen 50 milyon dolarlık avansın usulsüz olduğu iddia edildi. Ben Botaş’tan araştırdım. Bizde işe başlanırken yüzde 15 avans verilmesi usuldür. Bugüne kadar Yumurtalık – Kırıkkale, Irak – Türkiye, Rusya – Türkiye, LNG ithal terminali, Pazarcık – Karadeniz Ereğlisi, Bursa – Çan ve diğer boru hattı inşaatlarında da firmalara işin yüzde 15’i avans olarak verilmiş. Ama diğerleri için değil de bu işte kıyamet kopuyor. 1996 yılından bu yana bütün hükümetlerin el verdiği, destek olduğu proje bitim aşamasına gelince ortalık karışıyor.
Neden mi? İşte nedeni. Gazprom’un Türk ortağı Turan Hazinedaroğlu firmasının yönetim kurulu üyesi Tunca Hazinedaroğlu ile konuştum. İlginç şeyler anlatıyor.
“Amerika’da Türk Amerikan iş konseyinin bu yılki toplantısında Yeni şafak grubunun yazarları beni gösterip ‘Mavi Akım mafyası’ dediler. Cengiz Çandar, Fehmi Koru ve Zeynep Göğüş nereye gitsem aleyhte propaganda yaptılar. Bu lobi büyük ve etkili bir şey. Lobi şirketi sahiplerinden Erhan Göksel bize dedi ki ‘Arkadaş sakın sizinle şahsi bir mesele olarak almayın bu konuyu ama ben size o gazı oradan getirtmem. Ben Amerikan’ın bu konudaki çıkarlarını savunmak zorundayım. Çünkü bu benim işim. Siz o gazı pompalayamazsınız’ biz böyle bir lobiyle karşı karşıyayız. Meclis’in kabul ettiği bir anlaşmayla ilgili bugün konuşulanları anlamam mümkün değil. Türkiye ne kaybetmiş? Bir kişi bunu ispatlayamaz. Bugün bu konuda Amerikan lobisiyle kavga var. Lobiler savaşıyor. Bizim etimiz ne budumuz ne? Rus gazı değil sadece, Türkmen gazı da gelsin, İran gazı da gelsin. Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var. Kim yolsuzluk yaparsa o da hesabını versin. Ama bitmiş boru hattının kavgasını yapıyorlar, bunu anlamıyoruz.”
Hazinedaroğlu’na bu proje ve ANAP ile ilgili dedikoduları aktardım. Turgut Yılmaz’ı tanıyıp tanımadığını sordum, “Hayır tanımıyoruz” dedi. ANAP’a bir seçim döneminde veya başka bir zaman para yardımında bulunup bulunmadıklarını sordum “Hayır bulunmadık. Babam CHP yöneticisiydi. Biz CHP’li bir aileyiz” dedi. Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz ile akraba olduğunuz söyleniyor dedim, “Biz Kahramanmaraşlıyız. Berna Hanım’la hiçbir akrabalık ve tanışıklık ilişkimiz yok” diye yanıt verdi.
Türkiye yolsuzluk bataklığını kurutmak isterken, bundan yararlanmak isteyen dış ve iç lobilerin ataklarına karşı da uyanık olmalı. Yolsuzluk ve hırsızlıkların peşi bir an olsun bırakılmamalı. Fakat görüyorum ne kadar ihale ayarlayıcısı, rüşvetçi varsa onlar bağırıyor. Hırsızlar, hırsızlıktan yakınıyor. Bunlara karşı polisiye önlemlere yönelmek sorunu çözmüyor. Parlamento şeffaf ve bilgi, beceriye dayalı bir devlet yönetiminin yasalarını çıkartmalı. Yoksa bu düzen benim işime geliyor anlayışı, iktidardan inince bu düzen beni yiyor bağırtısına dönüşüyor. Kısır döngü devam ediyor.