27 Nisan 2001
Ermeni lobisine meğer Türkiye’den de inanılmaz paralar göndermişiz. Hem de kamu ihalelerinden. Devletin parası yani. İnsanın aklı almıyor ama, oluyor. Olmazların olduğu ülkede yaşıyoruz ya…
Agop Havluciyan ve şirketi X – Ray Center, güvenlik amacıyla kapı dedektörleri satıyor. Bu şirketin Türkiye aleyhine Amerika ve diğer ülkelerde oluşturulan Ermeni lobisine para aktardığı Türkiye tarafından saptanıyor. MİT’te, Dışişleri’nde buna dair belgeler var. Yani Havluciyan Türkiye’de kamu ihalelerine giriyor, burada kazandığı paraların önemli bir kısmını Ermeni lobi şirketlerine aktararak, bunların Türkiye aleyhine yürüttüğü faaliyetleri destekliyor. Onlar da soykırım iddialarını kabul ettirebilmek amacıyla çalışıyorlar. Etkinliklerini de elbette parayla sağlıyorlar. Bizim paramızla. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki ihaleler nedeniyle “Kamu ihalelerinden men” edilen şirket, başka bir adla Türkiye’den para toplamaya devam ediyor.
Agop Havluciyan bu sefer değişik bir firma kanalıyla Ulaştırma Bakanlığı DHMİ Genel Müdürlüğü’nün açtığı 2 milyon dolarlık bir ihaleye katılıyor ve neredeyse kazanıyor. Ta ki güvenlik birimleri Bakanlığı uyarana kadar. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Hasan İşgüzar uyarı üzerine devreye girerek ihaleyi durduruyor. İşgüzar bu olayda en çok mevzuat ve bürokrasiyle boğuşmak zorunda kaldık diyor. Ermeni lobisine para gönderdiği sabit bir şirketin Türkiye’de ihale almasını önleyebilmek bile, deveye hendek atlatmaktan beter. Dünyada başka hiçbir ülke böylesi bir duruma düşmez. Düşürülemez. Kendi paranızla düşmanınızı finanse edeceksiniz. Ağlanacak durumdayız.
Hukuk mu guguk mu?
TÜSİAD, Otomotiv Sanayicileri Derneği (OSD), Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Başbakan ve Yardımcılarına bir mektup yazıp demiş ki, Mercedes’e karşı yanlış yapmayalım. Yanlış noktamız şu. Mercedes marka bir otobüs hatalı üretim yapıldığı savıyla meydana gelen bir trafik kazasına karışıyor. Kazada 49 Türk vatandaşı ölüyor. Ölenlerin yakınları Mercedes için dava açıyor. Yargıç Mercedes’in yönetim kurulu üyeleri ve başkanının kimliklerini saptamaya çalışıyor. Fabrikalara, temsilciliklere yazılar gönderiliyor. Gelen yanıt “Burayla alakaları kalmadı”. Yargıç Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 223 ve 229. maddeleri uyarınca kimliklerini dahi mahkemeye bildirmeyen sanıklar için mahkemeye gelmeleri konusunda yazı yazıyor. Bundan da sonuç alamayınca tutuklanarak mahkemeye getirilmelerine karar veriyor. Yargıcın bu hukuka uygun kararından, TÜSİAD, OSD ve YASED çok rahatsız olmuş. Bakın şuna siz. Bu derneklerin yazdığı mektuba imza koyan sayın başkanları Almanya’da değil 49 Alman yurttaşının ölümüne, birinin dahi burnunun kanamasına yol açsalar ve mahkemeye de gelmiyoruz deseler ne olur? Almanya’da buna izin vermeyecekleri gibi, böyle bir mektup yazmayı düşünemezler dahi. Kuvvetler ayrılığı prensibini ayaklar altına alın dedirtmezler. Şimdi bu kararı veren yargıç hakkında bir idari soruşturma açılırsa, bunun altından kim nasıl kalkar? Türkiye kapitülasyonları kaldırırken en çok, çok hukuklu ve hukuku hiçe sayan ayrıcalıkların ortadan kalkması için kavga verdi. Şimdi hukuki kapitülasyonları mı kabul edeceğiz? Yargılanan Alman olunca başka, zengin Alman olunca daha başka, Türk vatandaşı olunca daha daha başka mı olacak? Bu nasıl iş? Parayla hukuk olur mu? Makam ve mevkiyle hukuk olur mu? Hukuk herkese eşit uygulanır. Hukuk sistemiyle oynamayalım. Sonra herkese lazım oluyor. Hukukla çok oyanınca, hukuk guguk oluyor. O da lazım olduğunda bir işe yaramıyor. O zaman işte bugünkü duruma düşüyoruz.