06 Mart 2002
Bizim şike çetesi işi büyüdükçe birilerini bir telaştır aldı. “Şike için kanaat yeterlidir, soruşturmayı Futbol Federasyonu yapar” deniyordu, şimdi, “Mahkeme çete soruşturması yapıyor şike soruşturması yapamaz” diyorlar. Sonra da hukuk diye bağlıyorlar laflarını. Ben bizim futbol adamlarının hukuktan ve sporcu kimliğinden ne anladıklarını anlayamadım. Anlayan beri gelsin.
Sanki dünyada bir tek şike yapılan yer Türkiye… Sanki daha önce hiç şike olayı olmamış. Bunu temizleyip futbol izleyicisini kandırmanın, taraftarı aldatmanın önüne geçmek yerine, bin dereden su getiriliyor. Oysa şike futbolun doğal hastalıklarından. Türkiye’de her işin altından karıştırarak çıkmak isteyenler, hukukun orada bekle deyip kaçıyorlar. Sonra da basıyorlar yaygarayı, ligler bitermiş! Yapmayın! Kıvırmanın alemi yok, şikeyi durdurun. Taraftar bu oyunu şikelerle kaybetmiyor sadece, hukuksuzluk da bu kaybın en önemli boyutlarından birini oluşturuyor.
Bu sadece bizim sorunumuz değil.
Şike evrensel
Portekiz’de bir hakem ve Leca Kulübü’nünü eski başkanı 1993 Martında şike yapmaktan tutuklandı. Ülkenin önde gelen kulüplerinden Porto’nun Başkanı Jorge Nuno Pinto da Costa hem kendi ülkesinde hem de Avrupa’da yaptığı şikeler yüzünden başı belaya girdi. Bunlardan biri de 1984’te Kupa Galipleri Kupası’nda Aberdeen’e karşı oynadıkları yarı final maçıydı. Başka bir Portekiz kulübü olan Farense’nin Başkanı Fernando Bareta da Costa için Romanyalı hakem İon İgna’ya rüşvet verme olaylarında aracı olarak rol oynadı. Da Costa Portekiz liginin başına geçtikten sonra olaylar daha da komplike oldu. Bu tartışmalar yüzünden, Portekiz liginde maçları yönetecek hakemleri Costa’nın tek başına ataması engellendi. Sisteme yeni kurallar getirildi. Ne oldu Portekiz futbolu, bitti mi?
Birkaç yıldır İspanya futbolunda bazı kulüplerin rakiplerinin yenilmesi için başka kulüplere para önerdiği dedikoduları kulaktan kulağa dolaşıyor. Avrupa Şampiyonlar Ligi 2000/2001 sezonunda Barcelona’nın, AC Milan’a, Leeds United’ı yenmesi için 1.5 milyon sterlin önerdiği iddiaları Avrupa’yı şoke etti.
Bununla birlikte Atletico Madridli Jesus Gil bu olayların her zaman devam edebileceğini ve bu nedenle de suçluları ortaya çıkarmak için herkesin fedakarlıkta bulunması gerektiğini söyledi. Gil’e göre Barcelona’nın AC Milan’a önerdiği para rüşvet değil sadece teşvik primi.
Şimdi bizde olmadı mı bu olaylar?
Futbolcu satınca
Fransa da bu suçlamalardan nasibini aldı. Futbolda rüşvetin kanıtı 1993 yılında Avrupa Kupası’nda Marsilya yöneticileri Valencia oyuncularına maçın kolay geçmesi için rüşvet önerdi.
Belçika’da birinci liginde şike olaylarına karışan birçok futbolcunun forma numaralarını spor dergileri yayımladı. 64 futbolcu ligde şike yapıldığını söylerken, 12 futbolcu da kendilerine rüşvet önerildiğini iddia etti. Ayrıca 33 futbolcunun da rüşvet karşılığı maçta kendi takımlarının aleyhine işler yaptığını açıkladı. Bir başka rüşvet skandalı da 1997 yılında kanıtlanan Belçika’nın köklü kulüplerinden biri olan Anderlecht’in 1984 yılında UEFA Kupası yarı finalinde Nottingham Forest’la yaptığı maçta olmuştu. Anderlecht yöneticileri maçı yönetecek hakeme 20.000 sterlin vermiş ve Anderlecht maçı 3 – 0 kazanmıştı.
Federasyon ne yapmalı?
Şimdi federasyon başkanı yaşanan bu olayı geçiştirmek için olmadık ve akıl almadık laflar etmek yerine, olayın üstüne gitmeli; akla, karayı birbirinden ayırmalı. Buradan uyarıyorum. Bugün Meclis, yarın denetleme kurulları da bu işin soruşturmasına girer. Bu işi kim kapatmak isterse altında kalır. O üç büyükler dayanışması lafları, klüplerin birliklerinin çabaları falan da yetmez. Hukukun önünde durulmaz. Federasyon işin kulüpler ve futbolcular ayağını araştırmalı. Tabii yürek ve bilek yeterse