22 Ekim 2001
Türkiye’de rüşvet ve yolsuzluk konusunda kiminle konuşsam, “Sen hiç ALARKO’yu inceledin mi, aldığı işlere baktın mı?” diyor. Son dönemde belki de Üzeyir Garih cinayetiyle birlikte şirketin farklı bir biçimde gündeme gelmesi insanları etkiliyor. Ama kendi arşivime baktığımda da karşıma çıkan tablo ALARKO’nun İSKİ skandalından enerji skandallarına kadar pek çok yerde var olduğu gerçeği. ALARKO hep rüşvet vermekle suçlanmış. Ne ilginç değil mi? Türkiye’de özellikle İstanbul’da, son 10 yıl içinde Büyükşehir Belediyesi’nin en büyük altyapı yatırımlarını ALARKO gerçekleştirmiş. İki milyar dolara yakın bütçesi olan altyapı işi yapmış ALARKO.
Oysa bu dönemler “Yahudi düşmanlığını kendisine bayrak edinmiş” bir siyasi düşüncenin yönetiminde İstanbul. Ama paraların oluk oluk aktığı işlerle ilgili olarak iki Türk Yahudisinin şirketi seçilmiş. Yatırımlardaki aslan payı ALARKO’ya gitmiş. Hatta dışarıdan bazı Musevi adlar ve şirketlerle de ortaklıklar kurulmuş. Neden Türkiye’nin siyasal İslamcı kadroları böyle davranmış dersiniz? Yoksa tamamen duygusal mı bakmışlar olaya?
BİT paylaşımında İGDAŞ Kadirilerin
Demek ki sadece Albayrak kardeşler yok çarkın içinde. Demek daha başkalarına da bakmak gerek. Demek bugün kir bataklığının boğduğu herkes, o bataklığın oluşmasına katkılarıyla da anılıyor.
Alın işte İGDAŞ soruşturması. BİT’ler (Belediye İktisadi Teşekkülleri) tarikatlar arasında pay edilmiş. İGDAŞ Kadirilerde. Adamların iki televizyon şirketi, gazeteleri, yurtdışında yatırımları, çetesi var çetesi. Paralar nereden olabilir?
Şimdi bu televizyonlardan birinin başında olan eski Genel Müdür Fuat Şengün ikinci kez poliste. Arananlara bakın hep aynı adlar. İGDAŞ 500 milyon dolardan çok para kazanıyor yılda. Ne oluyor bu paralara? Belediyenin teftiş kurulu yok mu? İçişlerinin müfettişleri ve diğerleri. Nerelerdeydiniz? Soyulup yok edilirken hangi hainin iğfaline uydunuz?
Yazık bu kurumların sahipsizliğine. Denetimsizliğine. Yolsuzluk da, irtica da, köktendinci terör de kaynaklarını buralardan, devletin kesesinden sağlıyor. Şimdi buna dudak bükenler anlarlar yakında. Ama iş işten geçmez umarım.
Cinayet muamması
Alın size Üzeyir Garih’in öldürülmesi olayı… Mezarlıkta bulunan kadın kanı… Kanın bir Musevi kadına ait olma ihtimalinin bulunması… Yener Yermez’in donunun lastiğindeki 450 dolar… Bu paranın polis gözetimindeki Yermez’e nasıl ulaştığı konusu… ALARKO’nun yurtdışında kovaladığı işler… Bulgaristan’da… Telaviv’deki ihaleler… Mafyanın haraç istekleri… Yener Yermez’in tetikçiliği… Damatların da adının karıştığı Kıbrıs Rum kesimine silah satan şirket işleri… Garih’in cenazesinde ortaya çıkan, İsrail ile anlaşmalı Susurlukçu silah tüccarımız Ertaç Tinar…
Susurluk silahları 25 milyon dolarlık kazık
Tinar bana mektup yollamış, diyor ki; sen bana niye taktın kardeşim, “Ben senin sorduklarının hepsinin yanıtını Ankara’da hem MİT’e, hem de Başbakanlık Teftiş Kurulu’na bütün ayrıntılarıyla anlattım…”
Soruşturuyorum anlatmış. Adam yaptıklarıyla değil ama ifade vermiş olması açısından haklı. Susurluk çetesiyle olan ilişkisini, silah satışında nasıl kandırıldığını, 13 milyon dolarlık parasının verilmediğini ve devletin 25 milyon dolar nasıl kazıklandığını. Her şeyi anlatmış. Peki ne olmuş anlatınca. Hiç! Susurluk silah davası oyalana oyalana tüketilmiş.
Ankara temiz toplum istiyor “muş”? Temiz toplum mu? Haydi oradan! Sürmesi istenen düzenin adı: “Katiller demokrasisi, hırsızlar düzeni”.