08 Temmuz 2003
Askerlerimizi serbest bıraktığı için, bazılarının Amerika ile ilişkilerde normalleşme süreci konusunda hemen göreve başladıklarına tanık oluyorum. Bunu yapmadan önce olayı bilmelerinde yarar var. Baskın olayı, bir fecaat. Askerlerimizi ellerini kelepçeleyip, başlarına torba geçirip almışlar. Hem de çok planlı bir operasyonla. Sadece askerlerimiz mi? Hayır. Bölgede ne olduğunu anlamaya çalışan Türk vatandaşlarını da. Onlara da kötü muamele yapmışlar. Özel Kuvvetler’e bağlı askerlerimizin K. Irak’ta tutuklanması, Türkiye-ABD ilişkilerinde telafisi mümkün olmayacak bir yara açmıştır. Bunu kabullenmeden sorunların çözümü mümkün mü? Bu olayın izahı olabilir mi? Ordumuzun şahsında Türkiye’ye yapılmış bu hakareti ve aşağılamayı, Türk halkının sindirmesi mümkün mü? Değildir. Olayın niteliğinin ötesinde, cereyan ediş tarzı da nefret vericidir. Kimse “Yağmur yağınca yarıklar kapanır’ demesin. Bu ülkeyi ucuzlatamazlar.
Ne oldu
Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal, Irak krizi nedeniyle yara alan Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir başlangıç yapmak için Washington’a gitti. Ankara’nın verdiği mesaj, Türkiye’nin başta Irak olmak üzere kendi bölgesinde, terörle mücadele, demokrasi, insan hakları gibi ortak değerleri paylaştığına inandığı ABD ile meşru hedefler doğrultusunda işbirliğine açık olduğuydu.
Gül, gitmemeli
Nitekim ziyaret sırasında, ABD tarafı yeniden “stratejik ortaklık’ tanımına atıf yaptı. Türkiye’deki bazı çevreler, bu açıklamaya bakarak, ABD’nin Türkiye’ye kızgın olduğu ve cezalandırma saiki ile hareket ettiği yolundaki değerlendirmelerin abartı olduğu gibi yanlışlarını yinelediler. Oysa, ABD, “stratejik ortaklık’ tanımını kullanmak suretiyle, bir yandan Türkiye’nin gönlünü hoş etmeye çalışırken, diğer yandan ileride özellikle İran konusunda Ankara’dan bir talepte bulunması durumunda “stratejik ortaklık’ kavramını bir kez daha kendi çıkarları için kullanmak hesabı yapmaktaydı.
Ankara’nın, Washington ile ilişkilerini düzeltme iradesini net bir şekilde ortaya koyduğu ve Dışişleri Bakanı Gül’ün ay sonunda ABD’yi ziyaretinin söz konusu olduğu bir dönemde, Irak’ta Türk askerlerine karşı girişilen bu eylemin, çok daha öte anlamlar taşıdığı ortada.
Washington’da, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı Irak askeri harekatı nedeniyle giderek kabaran öfkenin doğrudan bir sonucu olan baskınla ABD’nin vermek istediği temel mesaj, Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu coğrafyasının tam kalbinde yer alan ve giderek bir bölgesel güç haline dönüşen Türkiye’nin, Irak’ta mevcudiyetinin istenmediği ve ABD’nin bölgede kurmak istediği düzende, Türkiye’nin temel oyun kurucu olma vasfının törpülenmeye çalışılacağıdır. Buna tepki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün gezisini ertelemesi olmalıdır. Başbakanlık yapmış bir devlet adamına bu tavır yakışır. Aksi yaralayıcı olur zaten.
Yeni bir dünya
Türk-ABD ilişkilerinde geçmiş, geçmişte kaldı artık.Yaralandık, örselendik, aldatıldık. Önemli olan bundan sonrasına Türkiye’nin hazırlanmasıdır. Dünyayı sadece kendilerinden ibaret gören, terörle mücadele gibi meşru hedefi zorbalığına araç yapan, kendi terörünü masum, kendisine yöneleni kötü niteleyen, çifte standartlı bir Amerika, Amerika olamaz. Etrafına nefret tohumları saçan ve pervasızlıkları ayyuka çıkmış bulunan, kendilerini ‘neo-conservative’ olarak tanımlayan ‘muhafazakar-şahinler’ ABD’de iktidarda olduğu müddetçe, ne Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturtulması mümkün olacak, ne de dünya huzur bulacaktır. Keşke Türkiye’de iktidar İsmet İnönü’nün yarısı kadar yürekli davranabilse ve Amerika’ya , “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini alır’ diyebilse. Nerede?