01 Aralık 2003
Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin doğusundaki en önemli komşularından biri olan Gürcistan’da çok önemli bir iktidar değişikliği oldu. Yıllardır, Türkiye yanlısı politikalar izleyen Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze, muhalefetin Parlamento binası ile Devlet Başkanlığı Sarayı’nı ele geçirmesiyle sonuçlanan gösteriler sonunda istifa etmek zorunda kaldı.
Gelişmelere Amerika ve AB’nin önde gelenleri ile Rusya büyük ilgi gösterdi. Yanıbaşımızdaki bir komşumuzda devlet başkanının bir ‘kadife devrimle’ yıkılması bir süredir bekleniyordu. Ve ne yazık ki bu gelişmeleri, Türkiye sadece izlemekle yetindi.
Demirel faktörü
Türkiye, Gürcistan ile bu ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından çok yakın ilişkiler kurdu. Bu ilişkilerin gelişmesi, Gürcistan’daki iç savaşın, Şevardnadze’nin Devlet Konseyi’nin başkanlığına gelmesiyle başladı. Bu dönemde, ülkede mermilerin ve roketatarların havada uçuştuğu, Tiflis’te akşam sokağa çıkmanın mümkün olmadığı, insanların karneyle ekmek almak için saatlerce kuyrukta beklediği günlerde oluşturuldu. Bu dönemde Gürcistan’a ilk resmi ziyareti dönemin Başbakanı Süleyman Demirel yaptı. Demirel, ülkede meşruiyeti sallantıda olan Şevardnadze’ye sadece moral destek vermekle kalmadı, aynı zamanda binlerce ton buğday yardımı gönderdi ve 50 milyon dolar kredi açtı.
Türkiye’nin, dünyanın dikkatini henüz celbetmemiş bu komşu ülkeye bu zor günlerinde yaptığı yardımı Şevardnadze unutmadı. Neticede, Demirel-Şevardnadze dostluğuyla başlayan ilişkiler, 2000’li yıllarda Türkiye’nin Tiflis’in 30 km. dışındaki bir askeri hava üssünü Gürcistan ile ortaklaşa kullanacak kadar stratejik bir noktaya geldi.
Dışişleri ve Genelkurmay’ın ortak yaklaşımı
Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın değerlendirmelerinde, Türkiye açısından Gürcistan, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan stratejik bir kapı ve bir nefes borusu olarak görüldü. Türkiye’ye stratejik derinlik kazandırmak bakımından, bu komşu ülkede istikrar ve güvenliğin sağlanması, demokratik kurumların yerleştirilmesi çok önemli bulundu. Türkiye yıllarca buna büyük önem verdi. Askeri yardımlar yaptı, özel kuvvetler Gürcü ordusunu eğitti. Gürcistan’ın askeri karakolları Türkiye sayesinde kurudu.
Gizli diplomasi
Gürcistan ne zaman sıkışsa Türkiye devreye girdi. 1999 yılında Türkiye, savaşın eşiğine gelen Gürcü ve Abhaz tarafları İstanbul’da barış masasına oturttu. 2000 yılında, Demirel Gürcistan’ı ziyaret etti. Acara ve Tiflis arasında giderek tırmanan gerginliğin, ülkede yeni bir iç çatışmaya yol açacağını gören Türkiye, devreye girdi. Demirel, Şevardnadze’nin de onayını alarak, Tiflis ile Batum arasındaki gerginliğin yatıştırılması için Hikmet Çetin’i özel temsilci olarak görevlendirdi. Hikmet Çetin’in bu temasları gizlice yapıldı. İlk kez açıklandığını sanıyorum. Çetin özel bir uçakla Gürcistan’a gitti. Taraflarla görüştü. Bu gizli diplomasiyi, Acara Özerk Cumhuriyeti Başkanı Abaşidze’nin Ankara’ya davet edilmesi izledi. Ülkede başlayacak bir iç çatışma böylelikle önlenmiş oldu.
Gürcistan’ın önemi
Kısacası, Türkiye, Gürcistan’ın istikrar ve güvenliğini kendi istikrar ve güvenliğinden ayrı görmedi. Rusya’nın Kafkaslar’da dizginlenmesi, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve diğer enerji projelerinin hayata geçirilmesi için Gürcistan mihenk taşıydı. Türkiye, bu önemi kavradığı gibi, Gürcistan’ı Amerika ile de stratejik bir işbirliği alanına dönüştürmekte başarılı oldu. Kafkasya’da bir tarafında Türkiye-ABD-Gürcistan-Azerbaycan; diğer tarafında Rusya-Ermenistan-İran ekseni olduğundan söz edilmeye başlandı, son dönemde.
Geçtiğimiz hafta Gürcistan’da gerçekleşen sözde kadife devrim, aslında birkaç sene öncesine kadar Kafkasya coğrafyasının en önemli siyasi aktörlerinden biri olan Türkiye’nin, artık gelişmeleri yönlendirmek bir yana, anlamaktan bile aciz bir ülke durumuna düştüğünü de gösterdi. Beş yıl önce Türkiye bölgede olayları yönlendiriyordu, şimdi CIA destekli fonları yönetmekle görevi Amerikalı finansçı, Soros.
Soros, muhalefete ayaklanma eğitimi için para veriyor, ülkede geçtiğimiz yıldan beri sokak gösterileri provaları yapılıyor, Şevardnadze’nin ülkede reform yapsın diye politikaya getirdiği Saakaşvili ile Zhvania, Amerika’daki bir kısım çevrelerin cesaretlendirmesi ile Şevardnadze’ye başkaldırıyor… Ankara bütün bu süreçte kuru destek mesajları dışında tepkisiz kalıyor. Türkiye seyrediyor. Resmi açıklamalara göre gelişmeleri dikkatle izliyormuşuz. Vah benim ülkeme vah…