09 Nisan 2002
Filmin adını aklıma mıh gibi çaktım, “Life is Beatuful”: Hayat Güzeldir. Alman faşizminin çizmeleri altında yok edilen Yahudilerle ilgili bir öyküyü anlatıyordu. Bir babayla oğlunun öyküsü. Yahudi babanın toplama kampında küçük oğluna savaşı, acıları bir oyun gibi gösterip, onu savaş koşullarından en az etkileneceği şekilde yaşatmasını konu edinmişti. Babası ölüme giderken gülüyor, oğlu her şeyi bir oyun sanıyordu. Ama gerçeğin acısı yürek dağlıyordu. Tıpkı bugün Filistin’de olanları izlediğim gibi, gözyaşları içindeydim.
Bir film daha vardı ki, en az altı kez izledim: “Sofinin Seçimi”. O da bir Yahudi annenin Nazi toplama kampında, ölüme yollanan iki çocuğu arasında seçime zorlanışını anlatıyordu. Anne hangisini seçerse diğeri ölüme gidecekti. Anne birini seçti. Çocukların ikisi de öldü. Anne daha sonra intihar etti.
Tarih nasıl yazılır?
Şimdi bir gerçeği film gibi izliyoruz. Filistin’de yaşananları. Amerikan Başkanı Bush, Arafat’tan canı sıkılmış, Şaron eski dostu ya, onun kızdığı adama ölse de olur demeye getiriyor. Sözcükleri akşamdan kalma, keşke söylemese, çünkü hayatı boş bir kavram haline dönüştürüyor. Arafat’ın yerine koyacak yeni bir adam arıyormuş!
Tarih böyle yazılıyor ya modern zamanlarda. Parası ve silahı olan “sil” tuşuna basınca, insanlar ve kavgaları, yaşanmışlıkları, hayatın güzellikleri siliniyor! Oysa ne kadar aptalca. Alman faşistleri Yahudileri yok ettiler, bitirdiler şimdi Amerika destekli İsrail, Filistinlileri ve Arafat’ı yok edecek!
Tarihin büyük gerçekliğinde bunun kadar kaba pek çok hata bulunuyor. Böyle bir hatayı insan uygarlığı Yahudilere karşı görmüştü. Naziler de onları yok etmeye çalışmıştı, ondan öncekilerin jenosit uygulamalarında olduğu gibi. Oysa bütün kütüphaneleri ve şehirleri toprak edilip sürülen Kartaca bile yok olmadı Roma karşısında. Tarih durdukça duracak Kartaca.
Hayat Yahudiler için de güzeldir, tıpkı Filistinliler ve New Yorklular için olduğu gibi. Ve anneler ölüme gidecek çocukları arasında tercihe zorlandıkları sürece Yahudi de olsalar, Filistinli de, New Yorklu da barışı, sevgiyi öğretemezler çocuklarına. Bütün dünyanın duvarlarına “Barış” diye yazsanız, ne fayda, anneler inanmadıkça barış olmaz. Dün nasıl Yahudi anneler çocuklarına, barışa ve sevgiye aç kaldıysa, bugün Filistinliler aynı durumda.
Yok edemezler
Ama Bush için fark etmiyor. Arafat’ı tıpkı sil tuşuna basınca silinen bir yazı gibi görüyor. Bir tık yeter mi? Öldürmeye evet. Ama yok etmeye asla.
Tarihe kendimce bir küçük kayıt olsun diye yazıyorum bunu Sayın Yaser Arafat. Size iki çocuğunuz arasında seçim yapın diyorlar. O film yeniden sahnede. Yahudi Sofi’nin yerinde siz varsınız. Size çocuklarınızdan hangisi diyorlar. Filistin mi, öz kızınız mı? Sıkıştırmalarının sebebi bu. Korkarım canınızı verirsiniz böyle bir seçim karşısında.
Ve hayatın güzel olduğunu bilen, en iyi bilen İsrailliler, Arafat’sız bir Filistin de, Ortadoğu’da, kalırsa barışın yaşandığı bir karış toprak, umarım o toprakların çocuklarının gözüne korkmadan bakarak başlarını okşayabilirler. Çünkü o zaman ne Şaron, ne Bush, ne de diğerleri olacak. Sadece çocuklar.
Yahudi anneler, ne olur durdurun artık bu kanı, Şaron’u.
Terör savaşı sevenleri vurur, tıpkı ateşi avucuna almak isteyenlerin en önce yandıkları gerçeği gibi. Yılların Bülent Ecevit’ine söylediğini defalarca geri aldırtabilirsiniz. Hatta Amerikan lobilerince baskı yapar, Musevi lobisinin etkisini kullanır, özür bile diletirsiniz. Ama gerçek, ya gerçeği değiştirebilir misiniz?
Siz yitirdiğiniz, zulme ve teröre kurban verdiğiniz çocuklarınızı geri getirebildiniz mi ki, Filistinli annelerin çocukları geri gelsin. Terörü sizin sevginiz bitirecek. Barışı Filistinli annelerin sevgisi kuracak. Unutmayın, hayat güzeldir.