11 Eylül 2003
Türkiye’nin yolsuzluk mücadelesi hırsız fıkrası gibi.
Eve giren hırsızı yakalayan oğlu babasına bağırmış,
-Baba hırsızı tuttum.
-Baba seslenmiş, ‘Oğlum al getir.’
Oğlan yanıt vermiş:
-Baba gelmiyor.
Adam sıkıntılı bağırmış, ‘Oğlum o zaman bırak gitsin.’
Oğlu seslenmiş:
-Baba gitmiyor…
Yıllardır yolsuzluklarla mücadele masalı dinliyoruz. Niye mi? Çünkü durmuyor artıyor. Olayların hacmi azalmıyor, artıyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek dostumuz yolsuzluk rakamını 56 milyar dolar olarak açıklamış. Bendeniz 1993 yılında hayali ihracat konusunu kitap yapmıştım. Kitabın adı ‘Duydunuz mu 50 Trilyonunuz Çalındı: Kıyamet Mahkemesi’ idi. O zaman hayali ihracattan rakam bu kadardı. Çiçek soruyor, ‘bunca yolsuzluğun duyulmaması mümkün mü? ‘Ne mümkün sayın bakan, duyanlar da katıldığı için önü alınamıyor bu gidişin.
Her şey belli
Yolsuzluk yapılan yerler belli, kimlerin nasıl yaptığı, nasıl çaldığı nerede sakladığı belli, nasıl korundukları belli. Nereden mi? Meraklısı okusun son yolsuzluk komisyonu raporunu ya da öncekileri, hepsi tek tek yazılı. Ama üstüne gidemezler. Niye mi?
Kimse yolsuzlukların bitmesini istemiyor. Sadece kaynakların el değiştirmesinden yanalar. Yani eski yönetimin değil, bizim adamımızın cebi dolsun deniyor. Benim hırsızım iyidir mantığı geçerli ve asla terk edilmiyor.
Özel mahkeme
Şimdi Ankara’daki çalışmalara bakın. Hiçbiri de yeni yapılan şeyler değil. Hep yapılır, hep yapılmıştır, yapılacaktır. Hep olduğu gibi komisyonlar kuruldu. Raporlarda hırsızlığın tarifinden, nasıl yapıldığına, hatta laiklerin mi yoksa dine bağlı olanların mı daha kaliteli hırsız olacağına kadar pek çok konuda saptamalar var. Ama nafile.
Şimdi yolsuzlukla mücadele için özel mahkemeler kuracakmışız! Hoppala, bu Zihni Sinir projeleri kim ortaya çıkartıyor bilmem ama, tekrarlıyorum, yolsuzlukla böyle mücadele edilmesi olanaksızdır. Bu kadar çok hukuklu yapı, yolsuzluk doğurur. DGM’leri kapatıyoruz ama yolsuzluk mahkemesi kuruyoruz! Hatta hırsızlıkların, yolsuzlukların türlerine ve yapanların sosyal statülerine göre de mahkeme açalım. Örneğin hırsız başbakanları, bakanları, milletvekillerini ayrı, müsteşar, genel müdür, daire başkanlarını ayrı, özerk kurum çalışanlarını ayrı, şube müdürlerini ayrı mahkemelerde yargılayalım. Herkese özel hukuk hizmeti sunalım. Yolsuzlar şıp diye kesilir. Sizce ciddiler mi?
Açık toplum
Beyler yolsuzluk mücadelesini açık toplum yaratarak verebilirsiniz. Kaldırın dokunulmazlıkları siyasiler ve memurlar için. Kırın kirli siyasetçi, kirli bürokrat, kirli işadamı oligarşisini, şeffaf devleti yaratın neler oluyor. Yargıyı yürütmenin ve siyasetin boyunduruğundan kurtarın, hakimi, savcıyı, özerk kılın bakın ne oluyor. Yolsuzluk böyle biter. Var mısınız?
Şimdi istediğinizi yapın. İsterseniz idam cezası uygulayın, yolsuzluğu durduramazsınız. Bir Afrika ülkesinde bisiklet çalanların idam edilmesine karar verilmiş. Teşhir yoluyla ülkenin en büyük meydanında 4 bisiklet hırsızı idam edilirken, ülke tarihinin en büyük bisiklet hırsızlık olayları yaşanmış. Polis copuyla, dayakla, idamla yolsuzlukların önünü alamazsınız.
Önce ilkokul öğretmeni yetiştireceksiniz, sonra okulu, adliyeyi, öğretmeni hukukçuyu saygın kılacaksınız. Yurttaşa saygı duyacaksınız. Yurttaş da hakkını arayacak. Buradan ihbar ediyorum: Türkiye’yi soyan hırsızların kimler olduğu TBMM Kütüphanesi’nde bulunan araştırma ve soruşturma komisyonlarının raporlarında yazılı. Anayasa Komisyonu’nun kaldırılması istenen dokunulmazlık dosyalarını koyduğu rafta duruyor adlar. Var mısınız orada yazılanların üstüne gitmeye. Haydi, işte bağırıyorum: Hırsızların adları orada.