21 Eylül 2001
İşkence insanlık suçudur. İşkenceciler de hasta insanlardır. Zavallılardır. Benim hiç işkenceci arkadaşım, dostum olmadı. Tıpkı hırsız olmadığı gibi.
Tufan Mengi eski bir sabıkalı. Silahlı külahlı takımından. Recep Tayyip Erdoğan döneminin soruşturmalarında sanık. Albayrak kardeşler ve hakkında yazdığım yazılardan rahatsız olunca tutmuş saçma sapan ve kokuşmuş bulduğum işkence yalanlarına, benim de adımı katmaya çalışmış. İğrendim, iğrendim, iğrendim…
Tufan Mengi İslamcı kesimin ülkücü kadrolardan koparttığı bir ad. Yeryüzü grubuyla birlikte hareket ediyordu. Kendisi benim dikkatimi önce 1999 yılında çekti. O tarihlerde belediye olanaklarıyla ilgili olarak yazdığım yazılarda yer aldı. Belediye iktisadi teşekkülleri operasyonları sırasında aranıyordu, kaçtı saklandı ve işini ayarlayıp gelip savcıya teslim oldu. Serbest bırakıldı. Şimdi de DGM savcısı sorguladı ve serbest.
Polislere maaş
Mehmet Sünbül, Hizbullah’ın lideri Hüseyin Velioğlu tarafından sorgulanıp öldürtülen İslamcı mafyacı, Mengi’nin yakın arkadaşı olduğunu öğrendim. Doğru mu acaba? Mengi hastane sahibi. İlginç bir adam. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olanlardan. Şantaj, tehdit, Albayrak kardeşlerin gazetesini yalan haber için kullanacağını çekinmeden söyleyen biri. Bunca parayı nasıl kazanmış? Bütün polisleri iki katı maaşla yanında çalışmaya davet ediyor, cürete ve olanaklarına bakın.
Mengi’nin tetikçisi olduğunu iddia eden Yılmaz Çelik, DGM savcısı tarafından sorgulanıp soruşturma açılan itiraflarında çarpıcı şeyler anlatıyor. Mengi, Recep Tayyip Erdoğan’a sahte bir suikast düzenleterek hem kendisini, hem Erdoğan’ı meşhur etmeye çalışmış. Bu iddia ne kadar doğru DGM incelemesi bitince anlayacağız. Bu DGM soruşturmaları bittiğinde daha neler öğreneceğiz neler.
Ben Erdoğan’a Mengi’yi sormuştum. Bana “Ben bu arkadaşı tanımam. Dört, beş kez gördüm ya da görmedim. Ama olaylardan sonra hakkında çok şey duydum. Benim arkadaşım olan Necmi Kadıoğlu’dur. Birlikte çalıştık” dedi.
Albayraklar dahil her kim işkenceye maruz bırakılıyorsa bu alçaklıktır. Ama işkence gibi bir insanlık suçunun arkasına sığınıp, ondan medet umup, yalanlarla gerçeğin üstü örtülmeye çalışılıyorsa, en az işkence kadar büyük suç işleniyordur. Olmayan işkencenin gürültüsü neden koparılır ki?
AK Parti seferber
Şimdi AK Parti’nin milletvekilleri seferber olmuş, Albayrak soruşturması için kapı kapı gezip baskı yapıyorlar. Bütün bu işkence söylemlerinin nedeni polis zanlıları almasın, onlar savcıya gitsinler. Olur. Oluyor da zaten. Ama bunları polis yakalamasın demenin anlamı ne? Savcı neden polisle birlikte sorgu yapmıyor acaba? DGM’nin baskıdan uzak çalışmasını sağlamak Adalet Bakanlığı’nın ve Sayın Bakan’ın görevi değil mi?
Bugünlerde en çok üzerinde durdukları kişi bu baskıcı milletvekillerinin Ahmet Ergün. Ergün, Kapalıçarşı’da döviz bürosu bulunan bir kişi. Albayraklar ile Recep Tayyip Erdoğan arasında bir yerde bulunduğu iddia ediliyor. Komisyon topladığını savlıyor soruşturma sanıkları. Paraları alır ilgililer arasında pay edermiş. Kasa diye tanımlananlardan. Polis Ahmet Ergün’ü almasın, aman o sorgulanmasın. DGM savcısına gelsin, gitsin.
Başka emriniz?
Şimdilik bu kadar diyorlar.
Ahmet Ergün kaçak. Polis arıyor, ama yakalamayın diyorlar. Yakalanmadan oradan oraya geziyor. Yakalansa ve bildiklerini anlatsa, kim bilir o baskıcı milletvekillerinin dünyası nasıl kararır. Yoksa bu kadar telaş niye?
Son söz yine işkence üzerine. Ben hırsızlara, yolsuzluk yapanlara, hortumculara dahil hiçbir canlıya işkenceyi kabul etmem. Tıpkı hırsızları kabul etmediğim gibi.