15 Kasım 2001
Türkiye’de yolsuzluk ekonomisi ulusal bir sorun mudur? Ya da hukukun yolsuzluk diye bir derdi olmalı mıdır? Parlamentomuza kalırsa yolsuzluk bir ulusal sorun değildir. Bu nedenle ülkeyi soyup soğana çeviren beyaz yakalı suçlulara en fazla 2 yıl hapis cezası verilebilir ve bunlara DGM’ler bakamaz.
Türk Ceza Kanunu’nun 313. maddesiyle yapılacak değişiklik böyle diyor çünkü. Aslında hukuk müesseselerinin de yolsuzlukla hiç mi hiç ilgilenmemesi gerek. Meclis’ten acilen böyle bir yasa çıkarmasını da bekliyoruz. Nasıl olsa bütün vatandaşlar yolsuzluğa ucundan kıyısından bulaşmış! Ne gerek var temizlemeye! Bunları nereden mi çıkartıyorum, şu an Meclis’te öncelikle ele alınması istenen ve DGM yasasında değişiklik getiren düzenlemelerden.
Türk usulü yasa yapbozu
Türk usulü hukuk anlayışı böyle oluyor. Her ay hatta her gün değiştireceksiniz yasayı. Yakınınız bankacıya mı uzandı işin ucu, değiştir yasayı. Bürokrat arkadaş terliyor, değiştir yasayı. Siyasetçi mafya ile kol kola aman adalet sıkı tutmasın, kork, değiştir yasayı. Şu an DGM’lerde görülmekte olan davalar var. Bunlarda bile kararı beklemeden değiştiriyorlar yasayı. Yargılar yarım kalıyor. Bunun adına da adalet deniyor. Hukuk deniyor. Sonra da yaşasın adalet! Bunu kime yutturursunuz beyler. Tuzu da kokuttunuz.
Türk Ceza Kanunu’nun 313. maddesi ile ilgili olarak DGM’den bu suçun alınmasına hukukta taraftar bulunması, İstanbul DGM’nin görev yükünün artması nedeni ile ortaya çıktı. İstanbul DGM görev yükü ve baskılardan bunalınca, Yargıtay’ın da 313 ile ilgili ellerini kollarını bağlayan içtihadı gelince bunaldı. Ankara’ya bu 313’ü topyekün organize suçlar yasasına koyalım, biraz rahat karar verelim dediler. Ankara bunu bekliyormuş. Hemen atladı işin üstüne. 313’ü DGM’den çıkardı.
Oysa İstanbul 1 nolu DGM’nin hakim sayısı artırılsa sorun çözülecekti. Ya da 313’ü de Organize Suçla Mücadele Yasası’na koysaydı iş bitmişti. Ama meram bağcı dövmek olunca fırsat bilip, topyekün yok etmekte kullandılar rahatsızlığı. Bu da Ankara’nın ahlakı.
DGM’den kaçırıldı
Bu yapılan bal gibi de yolsuzluk operasyonlarının DGM’lerden kaçırılması. Sanki diğer mahkemelerde yargıçlar ve savcılar yok. Ama yürüyen davanın ortada bırakılması dünyada olacak şey değil.
Batı ülkelerindeki örnekleri kıyaslandığı zaman, yapılması gereken şey ihtisas mahkemeleri oluşturup, bunları bölgelerde konuşlandırmak. Bu dosyalar şimdi ağır ceza mahkemelerine verilecek.
Bu uygulama da merkezin operasyon gücünü etkileyecek. Operasyonlar bölgesel, yerel etkilere açık olacak. Çünkü suçun işlendiği yerin savcılığı yapacak artık soruşturmaları. Yerel polis gücü kullanılacak. Oysa bu tür operasyonlar için merkezi düzenleme ve tedbirlere ihtiyaç var. Türkiye’nin sadece İstanbul olmadığını Ankara ve bu yasayı Meclis’e sevk edenler çok yakında anlarlar. Mardin’de, Şırnak’ta olaylar çıkınca, Kastamonu’da battık feryatları yükselince göreceğim bu yasayı Meclis’e gönderenleri.
Ağır cezalılara az hapis
Ağır cezaların verdiği mahkumiyet kararlarının infazı ile DGM’lerin verdiği mahkumiyet kararının infazı da farklı farklı. Suçlular DGM’lerde aldıkları cezaları infazda 4/3, ağır cezalarda 4/2 oranında ceza çekiyorlar. Ağır cezalarda suçlu olmak daha iyi yani. Bu düzenleme Türkiye’yi son 10 yılda soyup soğana çeviren, beyaz yakalı organize suçlularla mücadeleyi çok olumsuz etkileyecek. Şimdiden hepsi cezaevlerinden çıktılar bile.
Bu yasal düzenlemeyi bugüd gerçekleştirmeye çalışanlar hiç kimseye bir tek şey dahi sormadılar. Ne emniyetin, ne daha önce bununla ilgili yasal düzenlemeleri yapanların görüşü alınmadı. Şimdi bir tepki yasası çıkartılıyor. Hukuk yazboz tahtasına dönüştürülüyor. Sonuçlarını birkaç yıl içinde görürüz. Sokaklara çıkılamadığında, bugün bu düzenlemeyi yapanları göreceğiz nasıl olsa.