24 Ekim 2001
İGDAŞ vurgununda kim kaybediyor? Vatandaş. Yoklukla, yoksullukla, soğukla, açlıkla mücadele eden vatandaş soyuluyor. Hırsızlar daha iyi yaşasınlar, yurtdışında en lüks otellerde, striptiz kulüplerinde İslam inançlarına uygun olarak, bizim paralarımızı harcasınlar diye İGDAŞ yoluyla doyuruyoruz onları. Bunlardan biri Ahmet Hamdi Pınarcık ifadeye gel denilince hemen “panik atak” teşhisli rapor alıyor hastaneden. Sonra ver elini yurtdışı. Ne güzel.
Soyulan vatandaş artık hesap sormasını bilmeli. Bu soygun düzeninde hırsız ve namussuz olduktan sonra benim için İslamcısı da, liberali de, solcusu da, sağcısı da bir. Asıl olan temiz ve inançlı olmak. Kirli ve bir ideolojinin adamı olmanın kime ne yararı var? Hırsız İslamcı ile temiz Hıristiyan arasında tercih yapacak olursam, elbette temiz olanı seçerim. Hırsız ama benden olan yönetici yerine, dürüst ama karşı taraftan olanı yeğlerim.
Şimdi vatandaşını soyup soğana çeviren İGDAŞ yönetimi bu paraları kaptırdıklarından geri alıp, bizden alınanı bize vermeli.
Alın size bir örnek:
İGDAŞ sabit gider adı altında abonesi olan her yurttaştan bu operasyonlardan önce KDV ile birlikte 3 milyon lira alıyordu. Şimdi bir anda sabit ücret giderleri 390 bin liraya düşürüldü KDV dahil olmak üzere.
Neden bu operasyonlardan önce 3 milyon lira alan İGDAŞ, operasyonlardan sonra 390 bin liraya iniyor? İGDAŞ’a sorduk yanıt: “Efendim İGDAŞ vatandaşı düşünüyor. Kendi bünyesinde böyle bir karar aldı.” Bakın şu işe. İGDAŞ vatandaşı 2 ay önce düşünmüyor muydu?
Verin vatandaşın parasını. Yazık. Hırsıza kaptırdığınızı, vatandaştan çıkartmak için göz boyamayın. Topladığınız paralarla birlikte iade edin vatandaştan çalınanı. Hem de hemen.
“Adil Düzen” bitti, sıra adalete hesap vermede
“Adil Düzen”… Türkiye’de siyasal İslam’ın Milli Nizam Partisi, MSP, RP, FP ve şimdiki temsilcileri SP ve AKP ile sembolleşen ekonomik görüşüydü. Bu görüş doğal lideri Necmettin Erbakan tarafından geliştirildi. Bütün Türkiye gezilerek anlatıldı. Sonra Erbakan hem yerel, hem de merkezi iktidar döneminde bu ekonomik görüşünü uyguladı. Sonuç ortadadır: Türkiye batmıştır. Adil Düzen ve sağ – liberal politikalar Türk ekonomik sistemini yolsuzluk batağından başka hiçbir yere götürememektedir. Adil Düzen’in yerel iktidarlarının yarattığı yolsuzluk düzeni şimdi adalete hesap veriyor.
Gerçi 1999 yılında sorulması gereken hesap bugün sorulabiliyor ama olsun. Türkiye’de bu bile bir şey. Siyasal İslam’ın 1990’lı yıllarda adalet üzerindeki baskısı olmasaydı şimdi İGDAŞ soygunu nedeniyle tutuklanması için DGM’ye sevk edilip 1999’da serbest kalanlar, bugün aynı suçlamalar ile aynı DGM tarafından tutuklanmazlardı. 1999 yılındaki BİT operasyonu ile bugünkü arasında hiçbir fark yoktur. Adlar bile aynıdır. Fuat Şengül o zaman sanık olarak daha ayrıntılı anlatmış olayları. Tek fark Hesap Uzmanları Kurulu’nun bugün biten soruşturmasıdır. Sanıklar ve suçlamalar aynıdır. Ama mahkeme heyeti değişmiştir. Adalet bu kadar gecikince, bugün bile baskı ve korku içinde güçlükle uygulanır olunca, adalet adamları belgeleri korka korka inceleyince gerçekler hala gizli kalabiliyor. Yolsuzluk yapanlar, destekçileri, patronları bundan güç alıyor. Türkiye bu kadar sahipsiz kalınca insan mahkeme kararlarından sonra “Yaşasın adalet” diye bağıramıyor.
Bir siyasi düşüncenin ekonomik görüşünün tasfiyesi de mahkemelerce ancak böyle yapılabiliyor.
İGDAŞ kaçaklarına sobe denilecek mi?
İGDAŞ soruşturmasının sanıklarından bazıları, operasyondan önceden haberdar olunca yurtdışına çıktılar. Örneğin Mehmet Taşdiken Moldova’da. Oranın devletle arası iyi bir mafya şirketi olan Şerif’in kendisine tahsis ettiği villada Türkiye’de işlerin hal yoluna konmasını bekliyor. Ahmet Hamdi Pınarcık bir Avrupa, bir Arap Yarımadası’nın turistik yerlerinde lüks otellerde kalıyor. Seks gösterilerinde zaman geçiriyor. Tufan Mengi Almanya’da dinleniyor. Abdullah Topel Coşkun, H. ibrahim Leventoğlu, Sedat Kutay’ın Türkiye’de saklandığı sanılıyor. Beyler artık çanak çömlek patladı. Sobelendiniz. Kaçmanızın size bir yararı yok. Ama sizin de bir bildiğiniz vardır. Umudunuz hastanelerinizde tedavi gören savcı arkadaşınız ile, yazlık evinizi paylaştığınız sevgili savcınızda ise yanmışsınız. Onlar sizin için bir şey yapar mı? Bana göre yapmazlar. Hukuk her şeyden üstündür.