19.01.2000
Emlak Menkul Değerler A.Ş.’nin nasıl batırıldığını belgelerle anlattık. Kristal Kola kâğıtlarında yapılan spekülatif işlemlerle devlet trilyonlarca zarara uğradı. Bunun hesabı sorulmayacak mı?
Tuncay ÖZKAN
Kazım Taşkent, Yapı Kredi Bankası’nın eski sahiplerindendir. 1950’li yıllarda kura ile ev ikramiyesi dağıtımı sayesinde mevduat o kadar fazla artmıştır ki ‘vehim’ derecesinde tedbirli olan Taşkent, vadesiz olan bu mevduat geri çekilirse ne yapacağı konusunda panik içindedir. Bankanın uzun yıllar emektarlığını yapan Sadi Abaç, Taşkent’in bu konuda ne yaptığını anılarında aktarıyor:
“Bir gün bankanın başındaki beş yöneticiyi Ayazpaşa’daki evinin bahçesinde bir masa etrafında topluyor. Ve mevduatların geri çekilmesi durumunda ödeyememe tehlikesiyle karşılaşılırsa ne olacağı sorusunu soruyor. Onlar birbirlerinin yüzlerine bakarken, cebinden çıkardığı altı tabanca kurşununu masanın üzerine koyuyor, tabancasını da çıkarıyor. Kemali ciddiyetle, ‘Eğer mevduatı ödeyemezsek, bu kurşunlarla hepinizi öldüreceğim. Biri de benim için. Mezarlarımızı Zincirlikuyu asri mezarlığında aldım’ diyordu.
Gerçekten o mezar yerleri alınmıştı. Çok şükür böyle bir hal meydana gelmedi. O mezarlara mev’ud ecelleri ile ölen arkadaşlar gömüldüler.” Her işin kalitesini belirleyen en önemli unsur patrondur. Türkiye’de Taşkent gibi bir banka patronu bulunmuştur. Böyle patronlar hâlâ bulunmaktadır. Ama ne yazık ki böyle bir kuşaktan, kendi bankalarının içini boşaltan patronlara geçildi. Soygunu hırsız değil, patron yapıyor. Mevduat fazla olunca, çok değil daha 1950’li yıllarda ‘Ya paraları ödeyemezsek’ diye banka patronları paniğe kapılabiliyormuş? Şimdi bazı patronlar geri ödememek üzere sahte reklamlarla para topluyorlar. Borsada numaralar yapıyorlar. Devletin kurumlarını soymayı, beytülmalı yağmalamayı maharet sayıyorlar. Din istismarı, yalan, riya kırılagidiyor. Ne günlere kaldık yarabbi…
Türkiye’de ak ile kara; doğru ile yanlış nerede? Nasıl ayıracağız? Kurumlar görevini yapmayınca ortada kocaman bir bataklık kalıyor.
Bu köşede tanıkları, belgeleriyle bir devlet kuruluşu olan Emlak Menkul Değerler A.Ş.’nin nasıl batırıldığını anlattım. İhlas Holding’e bağlı Kristal Kola kâğıtları spekülatif işlemler ve manipülasyon sonucu borsada dönen dolaplardan sonra Emlak Menkul Değerler’in elinde patladı. Devletin kuruluşu bugünün rakamlarıyla 60 trilyon lira zarara sokulup batırıldı. Ne için? İhlas Holding için. Ne hakla? Haksızlık yapılarak, kimin parası harcandı? Hepimizin? Kimin kasasına gitti? İhlas Holding’in. Hesap sorulmayacak mı? Sorulmaması için gösterilen bütün çabalara karşın, sorulacak. Çünkü artık ne dünya, ne de Türkiye, yağma mantığına pabuç bırakacak değil.
İhlas Holding önce şantaj yoluyla haberi yayımlatmak istemedi. Sonra bunu başaramayınca olayla ilgisi olmayan açıklamalar yaptı. Oysa bizim sorularımız açık. Tekrar ediyorum:
1) Emlak Menkul Değerler A.Ş. batırıldığında kasasında kaç paralık Kristal Kola hissesi vardı? Bunlar kaç paradan alınmış, kaç para iken kasada kalmıştı?
2) Sermaye Piyasası Kurulu neden İhlas Holding şirketleriyle ilgili olarak, sürekli dava üstüne dava açıyor?
3) SPK’nın manipülasyon ve spekülasyon ile suçladığı 58 kişinin de İhlas Holding kağıtlarıyla ilgili olması nasıl bir rastlantı?
4) Hüseyin Ortayatırmacı ve Ömer Celeb (Zeki Celeb’in oğlu) kimlerdir? İhlas Holding ve sahibi Enver Ören ile ilişkileri nedir? Bu kişiler borsada İhlas Holding kâğıtlarıyla neden manipülasyon ve spekülasyon işlerini ayarlıyorlar? Bunları kim görevlendiriyor?
5) Manipülatörler Yasef Mitrani ile Veysel Kadayıfçıoğlu’nun açıklamaları sonrasında batan bankaların İhlas Holding şirketlerine açtığı batık kredilerle ilgili olarak ortaya çıkan gerçekler konusunda Enver Ören’in bir diyeceği yok mudur?
6) Kamu bankalarından Ziraat, Halk ve Vakıf’ın İhlas Holding ve iştiraklerine açtığı kredilerin toplamı ne kadardır? Bunlar geri ödenebilmekte midir?
7) Ege Bank’ın eski sahiplerinden İhlas Holding bu bankadan kaç milyon dolarlık krediyi kendi şirketlerine kullandırtmıştır? Bunlar nasıl geri ödenmektedir? Ödenmekte midir? (Bu konu apayrı ve uzunca bir haber olacak.)
8) Borsada İhlas Holding kâğıtlarının dalga dalga dalgalanmaları sırasında Hüseyin Ortayatırmacı’nın, manipülatör Nevzat Yıldırım ile birlikte çevirdiği işlerin arkasında kimler bulunuyor?
9) Bankalardan borç alınması için teminat gösterilen İhlas Holding şirketlerinin gerçek değerleri ile borsadaki değerleri arasındaki fark nasıl açıklanacaktır? İhlas Holding’in şirketleri ile bunların ürettiklerini yan yana koyarız, bakalım ortaya ne çıkacak?
Bu soruların yanıtını alalım, daha soracak çok sorularımız olacak. Öyle dava açacağım, trilyonluk tazminat istiyorum demekle olmaz bu işler. Siz dava açın, biz delillerimizi sunarız. Bakalım siz kendinizi savunabilecek misiniz? Borsadaki oyunların ortaya çıkacağı alan olacak bu mahkeme zeminleri.
Bu arada Veysel Kadayıfçıoğlu bir mektup göndermiş cezaevinden. Kadayıfçıoğlu Kristal Kola olayının tam göbeğindeki tanık. Diyor ki:
“Sizinle 16 Eylül 1999 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’nden yapmış olduğumuz telefon görüşmesinde İhlas Holding’e ait olan hisse senetlerinin, birtakım tokatçı zihniyetli insanlar tarafından manipülasyon yapılarak Emlak Bankası’nın ve benim gibi birçok yatırımcının nasıl zarara uğratıldığını ayrıntılarıyla görüşmüştük. 8 Ocak 2000 tarihinde Türkiye gazetesi tarafından yapılan savunma haberde, Radikal gazetesinde çıkan haberin asılsız olduğunu beyan etmişlerdir. Sayın Enver Ören Bey’e sorarım:
Holdinginize ait olan hisse senetlerinden ve portföyünüzü yöneten Hüseyin Ortayatırmacı, Ömer Celeb ve onların taşeronları olan Abdurrahman Yıldırım, Nevzat Yıldırım ve Aydın Yıldırım’dan dolayı Şişli Adliyesi’nin açmış olduğu zarar tespit davasından anlaşıldığı gibi Emlak Bank’ın 11 trilyon 678 milyon TL zarara uğratılması, yani bugünün rakamlarıyla 40 milyon dolar zarar etmesi sizce, İhlas Holding ve yönetiminin ayıbı değil midir? Yukarıda isimlerini yazdığım bu taşeronlar tarafından hortumlanıp kasanıza giren bu paralar, milletimizin vergilerinden toplanan paralar değil midir? Adamlarınızın yaptığı işlemler sonucunda İhlas Holding’in ismine, kariyerine ve güvenilirliğine kapılarak yatırım yapan insanları ve devletin bankasını zarara uğratmalarını nasıl açıklarsınız? TGRT’de yayımlamış olduğunuz reklamasyona dayalı bazı programlarda görüyorum ki, kimsesiz ve çaresiz insanlara yaptığınız yardımlarla vicdanınızı bastırmaya çalışıyorsunuz. Bence, gelin siz bizim devletimize verdiğimiz vergileri legal görünen yollarla kasanıza aktarmayı bırakıp, dürüstçe kazanın. Bu tip sülük görünümündeki insanları etrafınızda barındırmayıp, İhlas Holding’e ait olan hisse senetlerini denetleyip, milletin ve devletin kesesinden cömertlik yapmamayı becerirseniz bence, sizin ve holdinginiz için daha hayırlı olacaktır. Benim şahsi zararımı talep etmemden dolayı, sizin sülükleriniz tarafından, tokatladıkları devletin polisine şikâyet edildim, netice olarak da çeteci damgası yiyerek cezaevine atıldım. Eğer bu adaletse, Sayın Enver Ören Bey’e ait olan hisse senetlerinden dolayı devlete vermiş olduğu zararın milletimizin cebinden çıkması ve bu zararlara sebep olan kişilerin hâlâ borsa piyasasında iş yapması adalet midir? İlahi adaletin tecelli edeceği günü sabırsızlıkla bekliyorum.”
Türk adaleti bu işlerin sonunda hesabı ahrete bırakmayacaktır. Buna inanıyorum.