31 Aralık 2001
IMF’ye “yeni bir niyet mektubu” sunarak, 2002 – 2004 yıllarında uygulanacak ekonomi programımızı anlattık. Programın IMF tarafından desteklenmesini sağlamak için, mevcut stand – by anlaşmasını iptal ederek, 12.6 trilyon SDR (özel çekme hakkı) tutarında ve üç yıllık yeni bir stand – by anlaşması talep ettik. Liderlerin onayına sunulan mektupta yeni dönemde bu para karşılığında yerine getirmek istediğimiz taahhütlerimizi de sıraladık. Mektupta hedeflere ulaşılabilmenin temel kriteri ve şartı, GSMH’mizin % 6.5’i oranında, iddialı bir faiz dışı fazla hedefine ulaşılabilmesi. Bu iddialı şart yerine getirilemezse Türkiye’yi çok zor günler bekliyor.
Kamu borç yönetimi
Mektubunun en kritik bölümü; kamu borç yönetimi ve borçların çevrilebilmesi meselesi. Niyet mektubunda teorik olarak bu sağlanmış görünüyor. Bu konuda, kamu bankalarının güçlü finansal durumuna, 2002 yılında uluslararası piyasalardan yaklaşık 2.5 milyar ABD doları tahvil karşılığı borçlanabilmemize ve aynı yıl içinde IMF’den gelecek olan 7 milyar ABD doları borçla, yeni bazı borç yönetim girişimlerine güveniliyor. Örneğin; değişken faizli kağıt ihraçları ile Hazine borçlarının vadesinin uzatılması planlanıyor.
Piyasa yapıcıları uygulamasına yeniden başlanılarak, iç borç piyasasında likiditenin artılması da planlama dahilinde. Bankalararası para piyasası derinleştirilecek. İç piyasaya döviz cinsi veya dövize endeksli tahviller ihraç edilmeye devam edilecek. Hazine, TCMB ile eşgüdümlü hareket ederek nakit yönetim operasyonlarını geliştirecek.
Enflasyon
Yeni politika uygulamasında; TCMB enflasyonu 2002 yılı sonuna kadar % 35 oranına düşürmek için enflasyon hedeflemesi uygulamasına geçecek. Enflasyon hedeflemesi; dalgalı kur sisteminde, para politikası uygulamaları temeline dayalı, ancak para politikası ile de sınırlı olmayan, katı kurallar ve sınırlamalar içermeyen, piyasa gelişmelerine endeksli olan bir istikrar politikası aracı. Enflasyon hedeflemesi politikası; İngiltere, Kanada, Almanya, Yeni Zelanda, İsveç, Avustralya, Finladiya ve İspanya gibi ülkelerde uzun dönemde başarılı oldu. Ancak, enflasyon hedeflemesinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde aynı başarıyı göstermesi sanıldığı kadar kolay ve maliyetsiz olmayabilir.
Bu nedenle, enflasyon hedeflemesi politikası başarı güvencesi veren bir politika değil. Bunun için iç kaynak yaratmada ve özellikle ihracat anlamında Türkiye yeni politikalar üretmek zorunda.
Bankalar sorunu
Niyet mektubundaki bankacılık reformuna ilişkin düzenlemeler her şeyin bankacılık sektörüne endekslenmeye devam edildiğini gösteriyor. Bankacılık reformuna ilişkin düzenlemeler şöyle olacak: Bankaların gözetim faaliyetlerinin artırılması, bankaların faaliyetlerinin yeniden yapılandırılması ve reel sektöre mali aracılık yapma (kredi açma) rollerinin artırılması, bankaların açılmış ve donuk kredilerinin titizlikle değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucuna bağlı olarak, gerektiğinde bankalara destek sağlanması.
Ayrıca sermayelerini belirli seviyeye yükselten özel bankalara bir defaya mahsus olarak kamu sermaye desteği sağlanması ve TMSF’nin ortak olması (bu uygulama ile “hortum” “sonda”ya dönüşebilir), Fon bankalarının tasfiyesi veya elden çıkarılması, Fon bankalarının tahsil edilmemiş olan kredi alacaklarının takip ve tahsil edilmesi de bankacılık reformuna ilişkin diğer düzenlemeler. Bunlara önlem olarak programda, ‘şirket borçları yeniden yapılandırılarak yeni ödeme planlarına bağlanıp reel sektöre destek sağlanacaktır’ deniliyor.
Derviş usulü mektup
IMF’ye şartlar koşmuyoruz. Aksine, şunları, şunları yaparsam niyet mektubumu uygulamaya koy, bana kredi ver diyoruz. Örneğin, GSMH’nin % 6.5’u oranında faiz dışı fazlaya ulaşmak için ilave tedbirleri uygulamaya koymayı önkoşul olarak sunuyoruz.
Kamu bankalarında çalışanların sayılarının azaltılmasını ve kamu kesimindeki 15.000 çalışanın Ocak 2002’de emekli edilmesini, Kamu İhale Kanunu ile Tütün Kanunu’nun yasalaşmasını, yabancı sermayenin en geç Ocak 2002’de daha fazla teşvik edilmesini önkoşul olarak biz sunuyoruz. Bu niyet mektubunun en ilginç bölümü; önkoşulları daha fazla sayıda bizim sunmaya başlamış olmamız. Bu ön koşulların yerine getirilmesini taahhüt ediyoruz. IMF’ye; bunları yerine getiremezsek, niyet mektubumuzu uygulamaya koyma diyoruz. Bu da Kemal Derviş reformu.