31 Mayıs 2002
İnsan kaçakçılığı dünyanın en kirli suçlarından biri. Kan ve gözyaşı, yıkılıp, yiten insanlar üzerinden bu umut ticaretini yapanlar, büyük paralar kazanırlar. Ama bu işten asıl karı elde edenler, o aracılar ve içinde bulundukları mafya grupları değildir. Bu işten asıl kar edenler ülkelerine kaçak olarak gelen insanların emeklerini ve iş güçlerini sömüren, onları çok az paralarla çalıştırıp, kazandıklarıyla dünyada haksız rekabete girişen Batılı sanayicilerdir.
Son dönemde İtalya neden kaçak insanların cenneti oldu? Çünkü İtalyan sanayicisi, özellikle de şarap sektörü, kaçakları işçi olarak çok az paralarla, olağanüstü kötü koşullar altında çalıştırmaya başladı. Tatlı kar kapısı kapanmasın diye de el altından kaçak insan ticaretini destekliyorlar. Çünkü kaçak insanlar ucuz, hatta neredeyse maliyetsiz işçiler demek. Hiçbir güvenceleri yok. Ölseler bile çalıştırana yükleri yok.
Aynı şey Amerika için de geçerli, diğer ülkeler için de. Bu ülkeler kaçakların emeklerini sömürerek kendi sektörlerinde kullanıyorlar. Oralardan kazandıkları paralarla da zenginliklerine zenginlik katıyorlar.
Blair samimiyetsiz
İngiltere Başbakanı Tony Blair’in Türkiye’yi de hedef alan ve eleştiren sözlerini samimiyetsiz bulmam da bu yüzdendir. Diğer Batılı liderler de; kendi sanayilerinin talebi olmasa, kendi gümrükleri aşılmasa insan kaçakçılığı ticareti durur. Talep onlardan geldikçe devam eder..
Almanya, İngiltere, Amerika, Fransa ve diğerleri hep insan kaçakçılığı ticaretinden yararlanıp büyümediler mi? Almanya’da “En Alttakiler” kitabı belge olarak duruyor. Amerika’da hangi kente giderseniz gidin, bir kaçak insan cenneti olduğunu görürsünüz. Sonuçta kaçak insan cenneti ülkeler gelişmiş Batılı devletler. Oralara kaçak insan gönderenler de yoksullar. Bu denge veya dengesizliğin suç ve sorumluluğunu İngiliz Başbakanı veya diğer Batılı devlet adamları, Türkiye gibi geçiş ülkelerinin sırtına bırakarak, kurtulamazlar.
Amerika’nın, AB’nin ve diğer göç alan devletlerin fakir devletlere ekonomik yardım yapmaları ve buralardaki kalkınmayı teşvik etmeleri gerekmektedir. 11 Eylül saldırılarının ardından Batılı ülkelerin sadece sömürerek dünyayı elde tutamayacaklarını iyi anlaması gerekiyor. Paylaşmayı, kazançlarını fahiş hadlerden aşağılara çekmeyi, kazandıkları paraları kendilerine kazandıran ülke ve insanlarla bölüşmeleri gerektiğini görmeliler. Sosyal politikalar olmadan dünyanın globalleşmesi mümkün mü?
Fakirlik derdi
Fakir ülkelerin kaynaklarını (insan dahil) kullanan zengin ülkeler paylaşmadan sorunsuz yaşayamayacaklarını artık görmeliler. Bu anlamda insan kaçakçılığını önlemeye dönük uygulamaların ilk adımını da onlar atacaklar. Kaçak işçi çalıştırılması ve insan kaçakçılığı yoluyla ülkelerine giren yabancıların sanayicileri tarafından kullanılıp, sömürülmesine engel olacaklar.
Ülkelerinde kendi vatandaşlarına yaptıramadıkları her işi, insan sağlığına aykırı çalışma koşullarını ve işleri, insan haklarına aykırı uygulamaları kaçaklara yaptıranlar onlar değil mi? İngiliz Başbakanı kendi ülkesinde, Londra’da şöyle bir dolaşsın bakalım neler görecek.
Türkiye insan kaçakçılığı olaylarında önemli bir geçiş ülkesi olarak kullanılıyor. Kaçaklar Türkiye üzerinden yolculuklarında inanılmaz zor koşullarda, kişi başına neredeyse 3.500 dolar ödeyerek mafya gruplarının ve terör örgütlerinin organizasyonlarıyla Yunanistan veya diğer Batılı ülkelere geçiyorlar. Daha dün kaçaklardan onlarcası ölü bulundu. Kimi dondu, kimi boğuldu. Eğer Batılı ülkelere kaçmayı başarsalardı, bütün insan haklarına aykırı biçimde çalıştırılacak, emekleri sömürülecekti. Ama o ülkelerin işadamları bundan büyük memnuniyet duyacaklardı.
Yardımsız olmaz
Ben insan ticareti yapan kaçakçı mafya gruplarına güvenlik kuvvetleri içinden yardım edenlerin bulunduğunu sanıyorum. Olmasa bu yoğunlukta Türkiye üzerinden insan kaçakçılığı uygulamasına girişilemezdi. Sahte pasaport ve diğer uygulamalar için de mafya gruplarının yardımına ihtiyaç var. Türkiye bu noktada tedbirlerini mutlaka artırmalı.
Unutmamalıyız ki, kaçak insanlar suçlu değil mağdur. Göç etmek onların daha iyiyi arayış mücadelesi. Bu insanların mağdur, talebi kesmeyenlerle, onları nakledenlerin suçlu olduğunu unutmamalıyız.
Mağdurları koruyup, suçlularla mücadele için en önce uluslararası ilişki şart. Buna Batılılar hazır mı dersiniz?