20 Eylül 2003
Ayşe Önal, çelik bir çekirdektir. Heyecanı, tutkuları, sevdası, kavgası insanlık ölmesin üzerinedir. Gazetecilikte yaptıkları da, yapacakları da, yapamadıkları da insanın kalitesinin yüceltilmesi amaçlıdır. Londra’da yaşıyor. Akşam’da yazıyor, Show TV’de çıkıp oraları anlatıyor. Derdi hep insan. Kızı Şafak Pavey, hepimiz tanırız onu, azminden, aklından ve güzelliğinden dolayı, İstanbul’da eşkıyanın saldırısına uğramış. Olur… Eşkıyadır, boşluk bulur doldurur, sonra da döver, söver, adam öldürür. Onu yaşatanlar utansın.
Canım yandı
Şafak, yaşam yolculuğunda bir bacağını, bir kolunu uğradığı kazayla yitirmiş bir genç kadın. Akşam İsveçli arkadaşlarıyla Beyoğlu’na çıkmış. İstanbul’a kazandırılmaya çalışılan Beyoğlu’nda gezerken, otopark mafyasının saldırısına uğramış. Protez kolu ve bacağı düşmüş. Yerde kalmış öylece. Yerdeyken tekmelemişler bir de. Çünkü eşkıya şehirde barındırılıyor. Bundan utanması gerekenler bu kentin güvenliğinden, dirliğinden, düzeninden sorumlu olanlardır.Yazıklar olsun. İstanbul’da hem de Beyoğlu’nda bir kolu ve bacağı protez olan bir genç kız tekmelenerek dövülüyor. Görenler kaçıyor, duyanlar kulaklarını tıkıyor, kimse yardımına koşmuyor. Duyduğumdan bu yana her yanım sancıyor.Tekmeleri hissediyorum her yerimde. Kalbim acıyor.
Bu kafa
Ayşe, Londra’dan sarılıp telefona gece yarısı kızı Şafak yerlerde yatarken öyle, yardım istiyor polisten. Bir ambulans, bir ekip. Karşısına çıkan komiser dinleyip sorular soruyor:
– Kalkar mı?
– Yürüyebilir mi?
– Karakola gidecek…
– Haaaa… Bi de kızın o saatte orada ne arıyor?
Eyvah, insan insan olduğuna utanıyor. Bu kafayla İstanbul’da güvenlik sağlanacak! Bu kafa insanları koruyacak? Bu kafa kadını, erkeği ayrı ayrı algılayan, kadına yaşam hakkı tanımayan bu kafa, bu mu Şafak’a yardım edecek… Bana sorarsanız, bu kafa sadece o eşkıyanın işine yarar, çünkü onda da insan sevgisi eksik. Olmaz… Eğer bu kentin polisi gecesiyle, gündüzüyle bu kenti sokaklarında gezilir, hele Beyoğlu gibi turistin, eğlencenin, tarihin varolduğu bir yerde, insanları sabahlara kadar tutamaz ise, bu kafayı değiştirmek gerekir. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a tavsiyem arasın Ayşe’yi, dinlesin hikayesini. Bence duyduklarından mahcup olacaktır.
Hayat
İnsanı kazırsınız altından hayat çıkar. Hayatı kazırsınız insana ulaşırsınız. Her şey insan içindir. Onun için o dayağı atan ruh hastası eşkıya önemli değil. Bugün bulunur. Bin özür diler, ne için özür dilediğinin bile farkında olmadan. Önemli olan onu neredeyse mazur çıkaracak yaklaşımları İstanbul’dan sorumlu olanların göstermesidir. İnsan sevgisi olmayan bir İstanbul, polis, yurttaş topluluğu olabilir mi? İstanbul insana olan sevgisini mi yitirdi? Düne kadar otopark eşkıyası kafasını bile çıkartamıyordu, şimdi ne oldu? Polis ne yapıyor?
Zalimler ve zulüm
Zalime acırsanız, zulmüne ortak olursunuz. Demek İstanbul’da bir saatten sonra sokaklara çıkılmayacak! Demek kadınlar, kızlar, çocuklar bu kentin sokaklarında rahat edemeyecek, dolaşamayacak, oturamayacak. Demek İstanbul sadece gücü olanların, koruması olanların, adamı olanların kenti olacak. Demek İstanbul artık eşkıyadan sorulacak.
Kapkaçın merkezi İstanbul, haracın merkezi İstanbul, tehdidin merkezi İstanbul… Ne oldu sana ey İstanbul? Şafak’ı bile tekleyecek kadar acz içine mi düştün? Yuh olsun sana koca İstanbul, yuh olsun… Şafak’ı korumak şöyle dursun, tekmeledin ha… Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun.