16 Mayıs 2003
Irak’ta nükleer tesisler vardı! Kimyasal silahlar ortalıkta geziyordu! Nükleer füzeler, uçaklar, tanklar, toplar herkesi tehdit ediyordu. Savaş bu yüzden oldu. Bitti. Bu söylenenlerin olmadığı, hatta uçukların havalanamadığı, tankların yürümediği, Iraklı askerlerin kendi ülkelerini sattığı ortaya çıktı. Peki bu savaş niye oldu?
Şimdi bütün dünya bu sorunun yanıtını arıyor. Bu savaş niye oldu? İngiliz basını, hükümetine soruyor: ‘İngiltere bu savaşa niye girdi?’.
Türkiye’de savaşa girmeliydik, girmezsek biteriz, açıklamalarını yapanlar bakıyorum da şimdi oturup başka ahkamlar kesiyorlar. Fransa ve Almanya ile AB birlikteliğini savunuyorlar. Önce savaş yanlısı olmanın, bu savaşı desteklemenin dayanılmaz ağırlığından kurtulmaları gerekmiyor mu sizce de? Amerikalılar bile bu savaş ile ilgili olarak özeleştiri yapıyorlar. İngilizler bu savaş yüzünden hala kavga ediyorlar. Türkiye’de kimse hesap vermiyor olacak şey değil. Mutlaka bunun hesaplaşması olacak. Bundan kimse kaçamaz.
* * *
Bu noktada Türkiye’yi Amerika’dan uzaklaştıracak çözümler yerine, Türkiye ile Amerikan ilişkilerini normal bir hale getirecek, dönüştürecek çabalar desteklenmeli. Savaş ile ilgili tartışmaların sonuçları değerlendirilmeli. Yarın kafası kızan büyük güç, silahı var iddiasıyla Türkiye’ye saldıracak olursa ne olacak? Dünyanın yeni tanımlara ve kurumlara ihtiyacı var. Türkiye bu ihtiyacı dünyaya duyurmalı ve yeni tanımlanacak kavramlar konusunda çalışmalı.
AB, Türkiye için zaten bir ulusal hedef. AB’yi Türkiye ile Amerikan ilişkilerinin alternatifi olarak ileri sürmek, Amerika ile küsüz bu nedenle AB demek kadar büyük bir hata olabilir mi? AB kadar önemli olan Amerika-Türkiye ilişkileridir.
* * *
Ankara’nın da ABD’ye karşı güven bunalımıyla hareket ettiği açıktır. K. Irak ve K. Iraklı Kürtler’in geleceği Türkiye ile ABD arasında mayınlı bir arazi durumunda. ABD’nin Irak vizyonunda
K. Irak için öngördüğü yapı ile Türkiye’nin beklentilerinin örtüşmediği de artık çok açık biçimde görülmekte. Irak konusunda gerek Türkiye, gerek ABD sayısız hatalar yapmıştır. Ancak artık kim hatalı, kim değil ya da kim daha çok hata yaptı hususlarına takılıp kalınmaması gerekmektedir. Türkiye ile ABD arasındaki mevcut güven bunalımının ve kriz havasının, ilişkilerin ruhunu daha fazla incitmesine izin verilmemesi ve bir an önce eski mecrasına çekilmesi önem taşımakta. ABD’ye karşı AB, AB’ye karşı ABD kozunu oynamak gibi kimi komplo teorisyenlerinin pek sevdiği ve Suriye ve İran rejimler ile işbirliğine yönelmek gibi stratejilerle, Türkiye’nin başı derde sokulmamalı. Türkiye bölgesinin en büyük ve istikrarlı gücü olarak kalmayı başarmalıdır. Bunun da yolu Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutmaktan geçiyor. Ne Amerika, ne de AB bizi bizim kadar sevebilir.
Ama biz onları sevdiğimiz kadar kendimizi seviyor muyuz, önce buna bir karar vermeliyiz. Aydınlarımızın Türkiye’de Amerika’dan daha çok Amerikalı, AB’den daha çok AB’li, Araplar’dan daha çok Arapçı olmak gibi bir lüksleri var mı? Türkiye sevdasız mı kalır sanılıyor?