06 Ağustos 2003
Irak konusunda Türkiye politikalarını belirliyor. Bugüne kadar yürütülen politikalarda yeni bir gündem maddemiz var: Irak’a asker gönderme. Irak’a asker gönderilmesi konusunda Türkiye açısından uluslararası politikaların belirleyiciliğinden çok, kendi duruşu önemli. Çünkü Fransa, Amerika ile ilgili politikalarında giderek yumuşayan bir yaklaşımın içinde. Almanya ise yaklaşan seçimlerin etkisi altında.
AB ekonomik açmazda
Uluslararası çevreler Amerika’nın etkinliği karşısında giderek duruşlarını ekonomik süreçlerden az etkilenecekleri bir noktaya çekmeye çabalıyorlar. Fransa uluslararası ihalelerdeki etkinliği için bugünlerde Amerika karşısında daha ılıman bir politika izliyor. Bunun sonucu olarak da suskun kalmayı yeğlediği olayların sayısı artıyor. Almanya ise seçimlere hazırlanıyor. Alman muhalefetinde Yeşiller sessiz. Hıristiyan Demokratlar bazı konularda Amerika’nın desteklenmesinden yana. İktidardaki Sosyal Demokrat Parti Schröder’in politikalarının desteklenmesini isteyenler ile karşı duranlar arasında çalkalanıp duruyor. Alman halkı Amerikan karşıtı politikalar konusunda yönetimi destekliyor, ama iş çevreleri bizdeki gibi ne şiş yansın ne kebap, biz ne kadar kanacağız bu işten diye soruyor. Böyle olunca da Amerikan karşıtı tutum konusunda ekim ayından önce AB’den bir tepki çıkması zor. Birleşmiş Milletler’in de bu konuda tutum takınması zor. Hatta bir politika belirlenmesi bile şu an imkansız. Araplar ise Amerika karşısında çaresiz, tutarsız, ikiyüzlü ve birbirlerinin kurdu politikalar izliyorlar.
Türkiye ise Kuzey Irak, terör ve Amerika ile ilişkiler konusunda adım atmaya zorlanıyor. Bu adım sonucunda Irak konusunda bir tutum belirlemek durumunda kalacağız. Bu tutum ne yazık ki bizim dış desteklerimiz olmadan alacağımız bir karara dayanacak. Kararımız AB ilişkilerimizi, bugüne kadar izlediğimiz politikalarla sempatisini kazandığımız çevreleri, en önemlisi de Türkiye’de iktidar partisinin tabanını çok etkileyecek. AK Parti’nin tabanı ve Türkiye’de halkın yüzde 80’e yakın bölümü Irak işine Türkiye’nin karışmasını istemiyor. Ama Türkiye Irak’ta sıkışan Amerika tarafından sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyor. Çünkü Amerika bir an önce kendi askerlerini çekip, yerine uluslararası askeri güçleri koymak istiyor. Kayıplarını en aza indirmek için. Türkiye bu anlamda önemli. Çünkü en büyük asker Türkiye’den isteniyor: 10 bin.
Amerika çatladı
Amerika kendi içinde Irak ve yeni dünya konsepti nedeniyle çatlamış durumda. Amerikalı şahinlerle ılımlılar arasındaki çatışma Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın görevden ayrılmasıyla sonlanacak. Ama bu aslında yeni bir savaşın da başlangıcı olacak. Şahinler bu savaştan galip çıkar mı? Çıksalar bile şahinlikleri bundan ne kadar etkilenir? Ayrıca Irak’ta yaşanan pek çok ölüm olayı Amerikan kamuoyunu nasıl etkileyecek? Buna da bakmak gerek. Türkiye’nin bütün bunları masaya koyup sonuçlarını iyi tahlil ederek strateji belirlemesi gerekiyor. Amerika ile dans etmeden önce kurallarımızı belirlemekte yarar var.
Türkiye PKK-KADEK noktasında itirazlar ve kazanımlarla bakmamalı Irak olgusuna. Daha geniş bir perspektif sergilemeli. Bu noktada Abdullah Gül’ün ‘Irak’ın kendi halkının yönetimine geçmesi, ekonomik kaynaklarını kendisi için kullanır hale gelmesi ve Türkiye’nin bölgesel polis veya jandarmalık görevini istememesi’ tezini çok önemli buluyorum. Bu Türkiye açısından içi iyi doldurulursa çok önemli bir dayanak oluşturacaktır. Türkiye ulusal çıkarlarını gözeterek olayları değerlendirmeli. Aksi hata olur.