05 Ağustos 2003
İngilizler, Irak ile ilgili olarak çeşitli ülkelerden askeri güç alınabilmesi için Birleşmiş Milletler kararı konusunda bir adım attılar. Bu Amerika ile birlikte görüşüp, danışarak aldıkları bir karar değilse, Irak açısından yeni bir durum. Çünkü Amerika Irak ile ilgili olarak, Birleşmiş Milletler’in olaya müdahil olmasını istemiyor. Amerika savaşı kazanan taraf olarak Irak’ta karakollar oluşturup, burayı daha sonra girişeceği operasyonlara üs haline getirecek. Birleşmiş Milletler’in de bu noktada bir Irak planı yok zaten. Türkiye ise Birleşmiş Milletler’in bir karar ve görüş oluşturmasını istiyor. Temsilci De Mello ‘nun Türkiye ziyareti de bu noktada önemli.
Anayasa şartı
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘Türkiye Irak’ta ne jandarma ne de polis gücü olmak istiyor’ sözleri bu anlamda değerlendirilmeli. Ama ortada bir planı olmayan, yaralı, sıkıntılı bir Birleşmiş Milletler olunca Türkiye açısından da sıkıntı büyüyor. Çünkü…
Türkiye açısından Irak’a asker göndermek çok zor bir karar. Her şeyden önce, Irak’a Türk askerlerinin gönderilebilmesi için Anayasa’ya göre TBMM’nin onayı gerekiyor. ABD’ye tam destek içeren 1 Mart tezkeresi hükümetin bu yöndeki iradesine rağmen Meclis tarafından reddedilmişti. TBMM’den, Türk askerlerini, özellikle Süleymaniye olaylarından sonra ve dahası sıcak bir çatışma alanına gönderme kararının çıkması halen hükümet desteği ne olursa olsun çok zor gözüküyor. Hükümet asker gönderme kararı alır ve Başbakan Erdoğan ağırlığını koyarsa, bu içerikteki bir tezkerenin TBMM’den geçmesi belki sağlanabilir. Ancak bunun AKP içinde sorunlara yol açması ve Türk kamuoyunun bu karara göstereceği tepki nedeniyle, hükümetin bir itibar kaybına uğraması, büyük bir ihtimal olarak beliriyor. Siyasetçinin bunları göz ardı etmesi mümkün mü? Hele tabanında Saadet Partisi ve Necmettin Erbakan baskısı bulunan bir partinin sıkıntısı elbette büyük oluyor.
Konunun bir de savaş öncesi tezkere döneminde yoğun tartışma yaratan ‘uluslararası meşruiyet’ boyutu var. Anayasa’nın yurtdışına asker göndermeyi düzenleyen 92. maddesi, ‘uluslararası hukukun meşru kıldığı hallerde…’ şeklinde bir madde içeriyor. Bu da işleri zorlaştırıyor asker gönderme konusunda hükümet açısından. ABD’nin Irak’ta kurmayı düşündüğü İstikrar Gücü, herhangi bir BM Güvenlik Konseyi kararına dayanmıyor. ABD Yönetimi 1483 sayılı Güvenlik Konseyi kararının yeterli olduğunu ileri sürse de, bu kararın Türkiye Anayasası açısından Türk askerini Irak’a göndermek için ne ölçüde yeterli olacağı ayrı bir tartışma konusunu oluşturuyor. Irak’a asker gönderme kararının zorluğu, konunun sadece Türkiye’deki yasal ve siyasi boyutları bakımından değil, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından da ortada.
Türkiye ne istiyor?
Konunun bir de, Irak’ın geleceğinin şekillenmesinde Türkiye’nin ne derece belirleyici rol oynayacağı boyutu var. Asker gönderme kararı, şu anda Irak’taki gelişmelerde seyirci olmaktan öteye gidemeyen Türkiye’nin, bir ölçüde belirleyici ülkelerden birisi olmasını sağlayabilir mi? Nitekim, hükümet, Irak’a asker göndermeye karar verdiği takdirde, bunun sadece basit bir jandarmalık görevi olarak görülmeyeceğini ve Türkiye’nin Irak’taki gelişmelerde söz sahibi olmak isteyeceğini ABD tarafına açıkça bildirmiş bulunuyor. Abdullah Gül bunu açık açık dile getiriyor. Ama Türkiye’nin istediği destekler uluslararası kamuoyundan gelmiyor. Eylül ayına kadar da geleceğe benzemiyor. Bu nedenle olsa gerek hükümet bir süre önce Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırma fikrinden vazgeçmiş durumda. Ama sorunlar hala olduğu gibi duruyor.