13 Ağustos 2003
Ankara, Irak konusunda Amerika’ya sorular yöneltiyor, asker göndereceğiz, çocuklarımızın ne için öleceğini veya yaralanacağını, ne yapacaklarını öğrenme hakkımız var. Amerika’dan hala ses yok. Yanıt ne zaman gelir belli değil. Asker gönderme konusunda Meclis hassas, toplum hassas, hükümet hassas, asker hassas, cumhurbaşkanı çok hassas. Çünkü bu konuda ne olacağı çok önemli. Türkiye, Irak’a asker göndermeli mi yoksa göndermemeli mi?
Türkiye’nin tutumu
Türkiye, tezkereler döneminde göndermediği askeri şimdi ne için gönderecek? Bölgesel inisiyatif artırma,Türkmen varlığının korunması, Irak’ın yeniden düzenlenmesi ve inşası, Amerikan askerlerini koruma ve kollama görevi, para karşılığı, dosta yardım etme duygusu gibi başlıklar altında toplanacak gerekçelerle konuya eğilinebilir. Ben olaya Türkiye’nin gelecek 25 yılında bölgesel etkinliği noktasında bakıyorum. Türkiye, Irak’a asker gönderirse gelecek 25 yıl içinde bölgede neler elde edecek veya kaybedecek?
Türkiye açısından olaya asker göndererek Amerika’nın gönlünü alalım diye bakan pek çok ufuksuz adam var. Onlar tıpkı Kore Savaşı’nda olduğu gibi Türk askerinin kanını, canını satalım Amerika ile iyi geçinmiş olalım tutumundalar. Oysa bu anlayış çoktan bitti gitti Türkiye’de. Anlayış sahipleri de bitip gitmekte olduklarını anlayacaklar. Amerika bile Türkiye konusundaki tutumunda köklü değişiklikler yapıyor. İyi-kötü ama değişen Türkiye’ye karşı tutum belirliyor. Örneğin Kuzey Irak’ta özel birliğimize düzenlenen baskın ve sonuçları, önceden planlanmış bir tutumun sonucuydu. İstediklerini elde ettiler. Türkiye ise bunun yanıtını vermek konusunda zamana bıraktı olayları.
Türkiye, Irak’a asker gönderme konusunda Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün sözlerinde bulunan ayrıntıları ve incelikleri iyi algılamalı. Gül sualnameye yanıt gelmediğini, Türkiye’nin bölgesel polis veya jandarma olamayacak kadar büyük bir ülke olduğunu vurguluyor. Bu çok önemli bir tutum. Sonuna kadar bunu desteklemek lazım. Türkiye bölgesel polis veya jandarma olamaz. Ama bölgenin yeniden yapılandırılmasında eşitler ve dostlar arasında ortak olabilir. Bir masa etrafında her konuda konuşabilir. Anlaşmaya varılır ve Meclis uygun görürse asker de gönderebilir. Bir savaşa dahi girebilir.
Ama uygun görülen muameleye bakar mısınız? İki subay iki politikacı bizimkileri övünce Amerika Türkiye’yi seviyor, kızınca Türkiye kötü oluyor. Bu tür saçma psikolojik saldırılar karşısında içerdeki etkin gazetecilerin ve bazı adların takındığı tutum nedeniyle Amerika ile sağlıklı ilişki kuramaz olduk. Anlamadıkları Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı. Ama anlarlar.
25 yıl sonrasını düşünerek
Türkiye Irak’a asker gönderirken PKK-KADEK’in Türkiye içinde siyasallaştırılması olgusuna, Kuzey Irak’ta oluşturulacak yeni siyasi ve coğrafi güçler üzerindeki etkinliğine, Irak’ın sosyal ve ekonomik olarak yapılandırılmasındaki rolüne ve bu rolün devamında oluşacak bölgesel tutum ve davranışların belirleneceği toplantılara ortak sıfatıyla katılım konusunda kazanımlar elde etmelidir. Dün CIA’nın beş bin peşmergesini Saddam’dan kaçıran Türkiye’ye bugün Süleymaniye’de baskın düzenleyenlerin sözlerine değil yazılı belgelerine bakılır. Bu nedenle uluslararası meşruiyet aranarak Türkiye Amerika’yla konuşmalıdır. İstediklerini aldığında ne olur, almadığında ne olur, tarih Türkiye’yi 25 yıl sonra nasıl yargılar bunun hesabını yapmalıyız.