12 Nisan 2002
İstanbul’u deprem tehdidi altında en öncelikli bölge olarak görmek ne demek? Buna karşı hazırlık yapılması, değil mi? Şimdi ne yapılıyor? Laf üretiliyor. Oysa altyapı çalışmaları diye başlayarak bu depreme hazırlanmak gerekiyor.
Depreme hazırlanmak için deprem kaynağını sürekli olarak incelemek gerekir.
Bunun için de bölgede deprem bilgi sisteminin oluşturulması, gerekli deprem haritalarının yapılması, deprem kataloglarının hazırlanması, ulusal bir sismik ağın hizmete sokulması, deprem bölgesindeki yapıların inşaat tekniğini ve mimarisini tanımlayan prensiplerin, kanun ve yönetmeliklerin hazırlanması ve denetlenmesi şart. Bunları yapacak kurum ve kuruluşlar da mevcut. Peki neden yapılamıyor?
Risk analizi
Risk analizi çalışmaları yapmak gerekiyor. Bilimsel senaryolarla bu çalışmalar hızla tamamlanmalı. İstanbul’un yapı stoku analiz edilmeli, beklenebilecek can ve mal kaybı hesapları yapılmalı ve ona göre tedbirler alınmalı, öncelikler belirlenmeli. Ne büyüklükte bir problemle karşı karşıya olduğumuz bilimsel, güvenilir araştırmalarla ortaya konmalı ve yeterli ayrıntıda bilgi birikimimiz olmalı. Vergi mükelleflerinin paralarını da buna göre harcamalıyız.
Tüm deprem araştırmaları için Marmara Denizi çalışmalarına 450 milyar lira ayırırken, sadece minyatür bir deprem parkına milyonlarca dolar para dökmeyiz. Neden? Oysa bütün bunları koordine edecek kurumlar var. Peki neden yapılamıyor?
Üst yapı çalışması
Üstyapı çalışmaları neden gecikiyor? Gerekli araştırma ve bilgi birikiminden sonra İstanbul’da nerelerin tahliye edileceği, hangi yerlerde hangi binaların veya yapıların takviye edileceği veya tamir edileceği mutlaka saptanmalı. Bunlarla ilgili mali kaynak yaratılmalı. Örneğin ek vergi, İstanbul onarım vergisi veya başka gelirler hemen yaratılmalı. Bunu yapacak kurumlar var. Peki neden yapılamıyor?
Sorun Ahmet Mete Işıkara’nın konuşup konuşmaması, basına yasak konması ile ilgili değildir. Sorun Türkiye’de iktidarın, diğer otoritelerin kaos içinde yapmaları gerekenleri yapamamalarından kaynaklanıyor. Sorun bilenlerin değil. Laf üretenler ile bezirganların ortalıkta olmasından kaynaklanıyor. Etkin biçimde afet yönetiminin esaslarının belirlenememesinden kaynaklanıyor. Hala adama göre iş mantığından kaynaklanıyor.
Şeker elde, yağ elde, un elde, ateş var, kap var, insan var ama helva yapamıyoruz. Yapamayanı başımızdan atamıyoruz. Ölüm gelip bizi bulana kadar hep aynı masal; dön baba dönelim.
Turizm mi, kumar şurası mı?
TBMM’nin kapattığı kumarhaneler açılsın diye birileri kendini parçalıyor. Kumarhanelerin Türkiye’de açılması demek Susurluk sürecinin yine uyuşturucu, kara para, cinayet dönemlerinin, rüşvetin, tehdidin kurumlaştırılması demek. Türk insanı ile dalga geçiyorlar. Ülkeyi pisliğe boğdular ama akıllanmıyorlar. Ocak söndürüp, insanları kuruşlarına kadar bu illetle soymayı maharet sayıyorlar.
Kumarhane lobisinin, yarın başlayacak olan Turizm Şurası’nı kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için atağı var. “Kumarhaneler açılsın” yönünde bir karar çıkartmak istiyorlar. Bununla DSP içinden başlattıkları kumarhaneler açılsın atağını perçinleyecekler. Her düzeyde destekçileri var. Bir tek halk istemiyor. Bir de işi bilen devlet görevlileri.
Bakan Taşar’a tuzak
Turizm Bakanı Mustafa Taşar “Bu konu şurada tartışılacak” diyor. İyi de turizmde tartışılacak bunca işin arasına ne diye soktunuz bu kumarhaneleri anlayamadım gitti. Kumarhaneyi bakanın memleketi Gaziantep’e açalım diyorlar. Turizm Bakanı’nı yanlarına çekip bu işe ikna etmek istiyorlar. Belki de ettiler bilemiyorum.
Kumarhaneleri açıp her yeri Las Vegas yapacaklarmış. Zırvaya bakın siz. Las Vegas nere, Türkiye nere? Neyle neyi karıştırıyorsunuz? Kumarhaneyi siz kim, denetlemek kim? Yarın kumar patronlarının emrine girersiniz yeniden. Uyuşturucu, kara para ve rüşveti kumarhaneler sayesinde yeniden kanlı bir oyuna çevirirsiniz.
Erdal Aksoy, Tavit Köletavitoğlu (turizm yatırımcıları adına konuşuyor), Özer Saraçoğlu (gizli lobici), Mustafa Süzer, Ahmet Hamoğlu, Sinan Babila, Besim Tibuk gibi (LDP Genel Başkanı, gizli lobi yapıyor) kumarhanecilikten çok para kazanıp, işin perde gerisinde duran lobicilerin bu yeni atakta payı büyük. Ama kumarhaneleri Türk halkına bir daha yutturabilecek siyasiyi göremiyorum. Bir de IMF bunu istiyor diyeceklermiş. Buna yeltenen, kumarhaneleri açar ama sandığın kepenklerini kapar. Bir şura değil, on şura toplasalar kumarın kirli karanlığı temizlenmedikçe kimsenin gücü kumarhaneleri açmaya, halkla didişmeye yetmez.