11.11.1999
Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun raporu, Yener Kaya cinayetinin ardında, bazılarının söylediği gibi ‘yasak bir aşk’ ilişkisinin değil, borsadaki oyunların bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor

Türkiye, son dönemde üç cinayetin yarattığı karanlığın içinden sıyrılıp çıkabilse, mafya ve yeraltı ekonomisinin bağlantılarını, arkasındaki güçleri saptayacak. Ama bunu bir türlü başaramıyor. Bunlar Nesim Malki, Yener Kaya ve Tarık Ümit cinayetleridir.
Yener Kaya cinayeti için bugüne kadar benimle, başka gazeteciler arasında çokça görüş ayrılığı yaşandı. Kaya’nın ‘çapkın’ bir erkek olması nedeniyle, kızgın bir koca tarafından öldürüldüğünü ileri sürenler çıktı. Bahsettikleri çapkın kocanın bilindiğini de yazdılar. Bendeniz, o bilinen çapkın kocayı, yani Malki’nin yakını olan ve ortaklık durumu da bulunan kişiyi bulup konuştum. Polis de buldu ve konuştu. Araştırdı. Sonuç büyük bir balondur.
Bu tezin arkasında duranlar arasında bazı polis yetkilileri de vardı. Benim yazılarım nedeniyle başlatılan bir soruşturmanın sonuçları, Kaya cinayetinde önemli noktalara ulaştı. Bugün gelinen nokta ‘kadını değil parayı’ gösteriyor.
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanıp ilgili savcılıklara gönderilen ‘Teftiş. M: 152 sayı 23.9.1999 tarihli’ bu raporun Yener Kaya cinayetiyle ilgili bölümünün sonuç kısmını size aynen aktarmak istiyorum: “Yener Kaya’nın öldürülmesi olayıyla ilgili emniyet ve savcılık dosyasının incelenmesi sırasında ise ölünün kimlik tespitine ilişkin, diş protozleri incelemesi ve DNA testinin dahi sağlıklı bir biçimde yapılmadığı tespit edilmiştir. Heyetimizin çalışmalarına başlamasından ve raporumuzun inceleme bölümünde yer alan Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı hitaplı yazımızdan sonra bu soruşturmaya tekrar hareket kazandırılmış; olay yerinde bulunan protez dişler üzerinde Doç. Dr. Tayfun Bilgen tarafından gerekli bilirkişi tetkikatı yaptırılarak, DNA testi tamamlattırılmıştır.
Aralarında Meriç Köyatası’nın (Olayda bilgi sahibi olduğu sanılan kişiler arasında bulunuyordu) da bulunduğu bir kısım kişilerin savcılıkça ifadesi alınmış; talebimiz üzerine Yener Kaya’ya ait olduğu bildirilen 0 532 …… no.lu cep telefonunun görüşme bantlarının çıkartılıp gönderilmesi için Telekom Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmıştır.
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından düzenlenen raporlar üzerinde yaptığımız çalışmalardan sonra, Yener Kaya’ya ait Yener Kaya Menkul Değerler isimli şirketin kayıtları, Başbakanlık Başmüfettişi’nin İMKB Başkanlığı hitaplı yazısı üzerine İMKB müfettişi aracılığıyla kapsamlı bir incelemeye tabi tutulmuştur.
İMKB nezdinde yaptığımız ön incelemeler sonrasında Yener Kaya Menkul Değerler Şirketi’nin 1994 yılında yıllık bazdaki alış ve satış tutarları sırasıyla 503.674.785.200 ve 578.551.366.400 TL. iken, 1995 yılında bu rakamların 8.527.247.441.190 ve 8.566.557.528.620 TL.’ye çıkması son derece dikkat çekici bulunmuş ve adı geçen İMKB müfettişinden çalışmalarını özellikle 1995 yılındaki yüksek montanlı hisseler üzerinde yoğunlaştırması istenmiştir.
Somut delil yok ama…
İMKB müfettişinin çalışmaları sonucunda, cinayet nedeni sayılabilecek somut deliller tespit edilememekle birlikte, hisse senetlerinde en fazla işlem gerçekleştiren Haluk Hakyemez ve Ahmet Akdeniz adlı yatırımcıların hayali isimler ve bunlara ait hesapların fiktif hesap olduğunun anlaşılması, İMKB araştırmasının en dikkat çekici yönünü oluşturmuştur.
Ayrıca, 19.04.1995 tarihinde Yener Kaya hesabına yaklaşık 2.5 milyon USD para girişinin olması ve bunun 2 milyon USD’ye yakın bölümünün Ereğli hissesi alımları nedeniyle oluşan takas borcunun kapatılması amacıyla kullanılması dikkat çekmektedir.
Bu hususların, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığı’nca dikkatle ele alınacağı tabiidir.”
Evet, şimdi bu Haluk Hakyemez ile Ahmet Akdeniz kimlerin kod adı? Bu sorunun yanıtı sanırım bu cinayet soruşturmasında önümüzü aydınlatacak. Bunların kim oldukları bulunmalıdır. Soruşturma bugüne kadar savsaklandı, bundan sonra savsaklanmamalıdır.
Çözüm arayanların ‘aşk cinayeti’ laflarının arkasına saklanmaları, onları sorumluluklarından kurtaramaz. Olay ortadadır. Para takip edilerek gerçeklere ulaşılacaktır.
Canı ‘çapkınları veya kötü kadınları’ takip etmek isteyenlere itirazım yok. Ama bıraksınlar, gerçeği arayanların üzerine gölgeleri düşmesin. Düşünün bir kez, Yener Kaya dönemin Başbakanı Tansu Çiller ile konutunda görüştükten üç saat, Nesim Malki cinayetinden sadece üç gün sonra vahşice yakılarak öldürülüyor. Geride hiçbir iz kalmıyor. Ya da kalanlar savsak soruşturma yüzünden toplanamıyor. Kaya, aynı zamanda DYP’den milletvekili adayı. Cinayetle ilgili ayrıntıları daha önce çok yazdım. Bugün Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu gösterdi ki, bu cinayet, paranın takibiyle çözülecektir.
Ölümünden sonra yapılan cinayet soruşturması ise yapılmamış olsa daha iyi. Kafa karıştırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Çünkü eksik, aksak, hatalarla dolu. Bu yüzden Kaya’nın dişleri polislerin masalarından çıkıyor, adli tıp kurumundan değil.
Yener Kaya’nın ölümünün ardındaki sırlar aydınlandığında, Türkiye’de borsanın kara yüzü çıkacak ortaya.
Nesim Malki cinayeti aydınlandığında karaparanın Türk ekonomisine olan o dehşet etkisi belli olacak.
Tarık Ümit cinayeti çözüldüğünde mafyanın, uyuşturucu kaçakçıları ile birlikte Türkiye’de ekonomiyi nasıl yönlendirmeye çalıştığını, çetelerin nerelerden beslendiğini ve kan kusan silahların neden susturulamadığını göreceğiz. Bunların devlet içinde nasıl bir çöreklenme içinde olduklarını anlayacağız.
Peki ama bunları aydınlatıp görmemiz için gerekli olan şeyler neler? Birincisi doğru dürüst çalışan, ilkellikten kurtarılmış bir emniyet teşkilatı gerekiyor. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan eksikleriyle, hatalarıyla bu yolda ilerlemeye çalışıyor. Bence Malki cinayetiyle ilgili olarak polisin varacağı sonuçlar, Tantan’ın bugüne kadar yaptıklarının başarılı olup olamadığının da önemli bir göstergesi olacak. Malki soruşturmasını Bursa’da yaptıran Tantan’ın bir bildiğinin olması lazım diye düşünüyorum. Yoksa dava yeri olan İstanbul yerine niçin Bursa sorusunun yanıtı önem kazanacaktır. Çünkü bu üç cinayet olayında da polis sonuca ulaşmak konusunda ne yazık ki bu ana kadar başarılı olamadı. İkincisi ise adliye. Zaten sonuçlara götürecek delillerin toplanması noktasında başarısız olan adliyemiz, klasik sorunlarının altında boğulmuş kalmış. Bunun nedenleri arasında, savcılık soruşturma ve takip ünitelerinin olmayışı, adliyelerin yıpranmışlığı, nitelikli eleman durumu gibi gerçekler var. Soruşturmalar adliyelerde tıkanıyor. Adaletin terazisi bozuk. Hukuk yerine başka değerlerin geçer akçe olduğu dönemlerden geçiyoruz.
Parlamentonun yapacakları
Üçüncü sorun ise parlamentomuz. Yasa yapanlar çeteleri, mafyayı, karaparacıları, uyuşturucu kaçakçılarını, devleti soyanları, hukuktan korumaya çalışınca ortaya bugünkü açmazlar çıkıyor. Savcı iyi niyetiyle soruşturma yapıyor, yargıç ceza verecek, ama yasa maddesi çeteyi kolluyor, mafyayı koruyor. Dolandırıcıya dokunulmasını, hırsızın cezalandırılmasını engelliyor.
“Gelin bu düzeni değiştirelim diyenlere” parlamentodan “tıs’ yok. Bu parlamento, halkının ve haklılıklarının peşinde olmalı. Varlık sebebi cumhuriyet, demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık olan bir parlamento, halkını uluslararası mafyanın, uzantısı olan çetelerin, karaparacıların zulmüne nasıl terk eder?
Türkiye bu sorunlarını çözmek konusunda karamsarlığa asla kapılmamalıdır. Bu uğurda dönmek olamaz. Kavga, Türkiye’yi mutluluğa taşıma kavgasıdır. İyiyle kötünün kavgasında iyinin sahadan çekilmesi mümkün müdür? Bunun için yapılacak şey, Türkiye için bir başlangıçtır. Bu üç cinayet karanlıklarla mücadelede çok önemli bir başlangıç olacaktır. Parlamentosuyla, adliyesiyle, polisiyle Türkiye bunu gerçekleştirirse önü açıktır.
Üç cinayet: Nesim Malki, Yener Kaya, Tarık Ümit. Hedefler ortada. İşin içinde olanlar ne yapması gerektiğini biliyor. Bu üç cinayetin çözümü demek, laik cumhuriyeti hukuk devleti ilkesinde, demokraside yüceltmek demektir.