03 Ağustos 2001
Bugün önemli bir ifadeye yer vereceğim. İstanbul Belediyesi’nin Recep Tayyip Erdoğan dönemindeki en önemli projesi. Ağaçlandırma seferberliği. Sadece dikim için açılan çukurlarına trilyonlar yatırılan bu projeyle ilgili gerçekleri duymaya hazır mısınız? İşte 32 kısım tekmili birden ağaç dikmenin öyküsü. Hem de eski bir RP milletvekili adayının ağzından:
“Bilgisine başvurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski park ve bahçeler müdürü ve aynı zamanda kapatılan Refah Partisi Antalya milletvekili adayı Ali Karakoç’un ifadesinden:
Söz konusu 200.000 ağacın alınması işi ben gelmeden önce belediye iktisadi teşekküllerinden olan İSTAÇ’a ihale edilmiş idi.
O günlerde yapılan ihale kapsamında ağaçların bir kısmının yurtiçinden bir kısmının da yurtdışından satın alınması için gerekli girişimler yapıldığından, İtalya’dan satın alınması düşünülen ağaçların şartnameye uygun olup olmadığının tespiti için, İSTAŞ AŞ Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden yetkili teknik eleman istenmesi üzerine, İştirakler Daire Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun başkanlığında, ben ve teknik elemanlarım ağaçların alınacağı yer olan İtalya’ya gittik.
İtalya’dan çürük ağaç
Ben ve yanımdaki teknik elemanlar İtalya’da satın alınması düşünülen ağaçlardan bir kısmının teknik şartnameye uygun olduğunu, ancak çoğunun şartnameye uygun olmadığını tespit ettik. Türkiye’ye döndükten sonra bağlı bulunduğumuz Genel Sekreter Yardımcısı Adem Baştürk’ün başkanlığında değerlendirme toplantısı yapıldı. Bu toplantıda İtalya’da görmüş olduğumuz ağaçlarla ilgili teknik bilgileri aktardık. Akabinde İtalya’dan sipariş verilen ağaçlar gelmeye başladı. İSTAÇ AŞ tarafından ithal edilen bu ağaçlar, taşeron firmalar marifetiyle bizim daha önceden projelendirdiğimiz yerlere dikilmeye başlandı.
İlk partide gelen 350 – 400 civarındaki ağaçların tamamı İtalya’da incelediğimiz ve onay verdiğimiz ağaçlardandı. Bu ağaçların tamamı dikildi. 2. partiden itibaren yine İtalya’da bizim onay verdiğimiz ve vermediklerimiz karışık olarak gelmeye başladı. Ben hemen Genel Sekreter Yardımcımız Adem Baştürk’e, onay vermediğimiz ağaçlardan da geldiğini, bunların dikilemeyeceğini bildirdim ve tespitlerimi rapor halinde kendisine sundum.
İtiraz etme bakan ol
Aynı rapordan bir adet de İSTAÇ AŞ’ye gönderdim. Benim verdiğim rapor hiç dikkate alınmadı ve onay vermediğimiz ağaçlar da dikilmeye devam etti. Bunun üzerine ben, Adem Baştürk’ün yanına giderek itirazımı sürdürdüm… hatta bu görüşme sırasında Necmi Kadıoğlu’nun İtalya’da bana “Bu ağaçların alımına itiraz etme, bunlar çok küçük hadiseler biz geleceğin başbakanı için çaba sarf ediyoruz, ben geleceğin Maliye bakanıyım, sen de bizimle ters düşmezsen geleceğin Tarım bakanı olursun dediğini ve benim de bu tür organizasyonlar içerisinde yer almak istemediğimi kendisine söylediğimi hatırlatarak Adem Baştürk’ün odasından ayrıldım.
200.000 Ağaç Kampanyası ile ilgili olarak dikilen ağaçlardan sadece 12.000 adedine tarafımızdan onay verilmişti. Diğerlerine onay verilmemişti.
Gece sök halk görmesin
Öyle ki onay verilmeyen ağaçların büyük bir bölümü dikiminden 2 ay geçtikten sonra kurumaya başladı, bunun üzerine Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan beni yanına çağırarak, kuruyan ağaçları, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde görevli personel vasıtasıyla geceleyin halk görmeden söktürmemi istedi, bir kısmını da taşeron firmalara söktüreceğini söyledi.
Ben personelimin yetersiz olduğunu ve bu hatanın benim personelimden kaynaklanmadığını, dolayısı ile kuruyan ağaçları İSTAÇ AŞ’nin sökmesi gerektiğini söyledim.
Belediye Başkanı emrinde görevli olduğumuzdan ve verilen emri yerine getirmek için kuruyan ağaçlardan çok az da olsa bir kısmını personelime geceleyin söktürdüm. Büyük bölümü ise İSTAÇ marifetiyle taşeron firmalara söktürüldü ve 1. Ağaç Kampanyamız bu şekilde sona erdi.
1997 yılında yine Büyükşehir Belediye Başkanlığı İstanbul’a 400.000 ağaç kampanyası başlattı. Bunun üzerine ben Adem Baştürk’ün yanına gittim ve 400.000 adet ağacın parasının yurtdışına gitmemesi için yurtiçinde Orman Bakanlığı’nda bir araştırma yapacağımı, olmazsa özel sektör üreticileri ile toplantı yapacağımı, yurt içinde temin edemememiz halinde o zaman yurtdışından alınabileceğini söylediğimde, bu olaya sıcak bakmadı, İSTAÇ AŞ’nin bu konuda uzmanlaştığını, benim bu konu ile fazla ilgilenmememi, Tayyip Erdoğan’ın düşüncesinin de bu yönde olduğunu söyledi.
Toplantı neticelerini rapor halinde bağlı bulunduğum Genel Sekreter Yardımcımız Adem Baştürk’e sundum. Raporu inceledikten sonra Tayyip Erdoğan’la görüşeceklerini söyledi ve raporu aldı.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Adem Baştürk’e hatırlattığımda, bu konularla benim ilgilenmememi, fazla ilgilendiğimden dolayı Müdürlüğümüzü Mustafa Öztürk’ün başkanı olduğu Çevre Daire Başkanlığı’na bağladıklarını söyledi. Akabinde, benim teknik elemanlarımın, Necmi Kadıoğlu, Mustafa Öztürk ve Adem Baştürk’ün talimatları ile hareket ettiğini, hatta bana bağlı elemanlardan Necmi Kadıoğlu’nun akrabası olan Ahmet Temel ve Şevket Abit Ağaoğlu’nun yurtdışına ağaç seçmek için gönderildiğine şahit oldum.
İmza atacak adam çok
Bu gelişmeleri hazmedemediğimden dolayı Tayyip Erdoğan’la görüşmeye gittim, yaptığım görüşmede ve yukarıda izahını yaptığım konuların tamamını belgeler ile kendisine aktardığımda, konuların kendisi tarafından yönlendirileceğini, bu konularla ilgili Necmi Kadıoğlu, Adem Baştürk’e gerekli talimatları verdiğini, onların gönderdiği evrakları imzalamak durumunda olduğumu söylediğinde, ben de kendisine aynı siyasi görüşe sahip olduğumuzu, buralara gelebilmek için halka bu şekilde söylemlerimizin bulunmadığını, söylemlerimizle icraatlarımızın çakıştığını ve bundan vicdanen rahatsız olduğumu dolayısı ile prosedürlere uygun olmayan evraklara imza atmayacağımı söyledim. Tayyip Bey de bana imzalayan birisinin olacağını söyledi. Bunun üzerine ben bu şartlarda çalışamayacağımı ve Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden ayrılacağımı söyledim ve o gün ayrıldım. Akabinde beni danışman olarak görevlendirdiler. O tarihten beri aktif bir görev verilmedi, halen Florya’da sosyal ve turistik tesislerde memur olarak çalışmaya devam etmekteyim.”