21 Mayıs 2002
Türkiye’de kamu vakfı kavramı, tıpkı diğer oluşumlar gibi, beslendiği kaynağa yani halka ve bütçesine karşı inanılmaz bir savurganlık içinde. Kamu vakıflarının vatandaştan ve çalışandan topladığı paralar doğru düzgün kullanılsa bugün kamuda çalışanların emeklilik ve sağlık sıkıntısı giderilir. Ama vakıf kavramı bozula bozula artık tanınamaz hale gelmiş durumda. Çalışanından ve hizmet götürdüğü vatandaştan zorla para toplayan kamu vakıfları Türkiye için yeni bir açmazın adı. Şimdiden buna müdahale etmek gerekiyor.
Bir örnek olarak Devlet Hava Meydanları Mensupları Yardımlaşma Vakfı’nı (DHMMV) ele almak istiyorum bugün. Atatürk Havaalanı’nın yolcu hizmetlerindeki dükkanların yasa dışı kullanımı dahil olmak üzere inanılmaz bir savurganlık gözleniyor vakıf hizmetlerinde. Burada ayakkabı boyacısı dükkanı gözüken yerler pastane ve dondurmacı olmuş, vakıf yakınları buralarda söz sahibi, ama neden diye sorup denetleyen yok.
Bu nasıl kiralama?
1998 yılında; Antalya’da pist inşaatı için kamulaştırma bedeli olarak hak sahiplerine yaklaşık 58 trilyon kamulaştırma bedeli ödemiş. Kamulaştırma alanının içinde Çağlar Plastik Boru Fabrikası ve Adopen Plastik adlı bir fabrikada bulunuyor. Diğer kamulaştırılan alanlar devlete teslim edilirken, yukarıda adı geçen fabrika 4 yıldır faaliyetlerine devam ediyor. Oysa fabrika sahibi Mustafa Sak’a 1998 yılında DHMİ tarafından kamulaştırma bedeli olarak 2 trilyon lira peşin olarak ödenmiş. Pist inşaatının sürmesine karşın, bu fabrika faaliyetlerine halen devam ediyor. Fabrikanın toplam açık alanı 30 bin m2. Mustafa Sak, bu kamulaştırma alanını DHMMV’den kiralamış. Yani devletten kamulaştırma parasını almış, işine devam ediyor ve kamulaştırılan alanını kiralayıvermiş.
Bu nasıl kamulaştırma?
Mustafa Sak, devlete kiralama bedeli olarak, 2 milyar lira ödüyor. Oysa DHMİ Genel Müdürlüğü’nün Arazi Yer Tahsis Tarifesi’ne göre hesapladığımızda; Mustafa Sak’ın devlete, arsa kirası olarak 11 milyar 500 milyon, kapalı alan kirası olarak da 14 milyar lira ödemesi gerekiyor. Bu kira kontratı 1998 yılında yapılmış ve Nisan 2002’ye kadar devam etmiş.
Nisan ayında 2000 yılı hesaplarını denetlemek için bir müfettiş Antalya’ya gelmiş. Ancak vakfında yöneticileri olan DHMİ bürokratları bu konunun teftişle bir alakası olmadığını söylemişler. Müfettiş Ankara’ya döndüğünde durumu amirlerine anlatınca, apar topar kira bedelini 3 milyar lira yapmışlar. 3 milyar liradan bile hesap etseniz devletin kontrat tarihinden itibaren toplam zararı yüzlerce milyar lira.
Antalya Havalimanı ve DHMİ hakkında diğer bir ilginç nokta ise, 15 Ekim 2001 tarihinde yapılan bir ihale ile ilgili. Söz konusu ihale, Antalya Havalimanı ile Bayındır Dış Hatlar Terminali arasında kalan bölümde bulunan büfe restoran işletmesini kapsıyor. İhaleye iki firma davet ediliyor, ve ihaleyi Yüksel Temizlik firması kazanıyor. Ve yukarıda adı geçen firma aylık 500 milyon bedelle bu restoranın işletme hakkını alıyor. Ancak gerek gelen şikayetler gerekse Antalya basınında çıkan haberler üzerine teftiş kurulu harekete geçiyor ve ihale iptal ediliyor. Bir ay sonra yapılan ihaleyi aylık 5 milyar 500 milyon bedelle başka bir firma kazanmış. Aradaki fark ilk ihale bedelinin tam on katı. Valiliğin yapılan ihale konusunda soruşturma yapılmasını istemesine rağmen DHMİ bürokratları bu isteği gereksiz bularak şimdiye kadar herhangi bir işlem yapmamışlar.
Otele 1 milyon dolar
DHMMV yöneticileri otel alımı için Alanya’ya gitmişler ve Güler Orman Ürünleri İnş. Tur. Şirketi’ne ait oteli almak için şirket sahibi ile görüşmelere başlamışlar. Yapılan görüşmeler olumlu geçmiş ve 13 Mart 2002 tarihinde yapılan vakfın yönetim kurulu toplantısında, oy birliği ile otelin alınmasına karar verilmiş ve gerekli işlemlere başlanarak 700 bin doları peşin 300 bin doları daha sonra ödenmek üzere oteli satın almışlar. Ancak DHMİ yöneticilerinin karlı bularak almak istedikleri otelin zemin etüdü raporu tamamen olumsuz. Bina da daha kaba inşaatta.
DHMİ bürokratları ve TAV
DHMMV kadrosu, çalışan kişiler olarak da, Antalya’da ihaleye çıkılacak olan II. Etap Dış Hatlar Terminali şartnamesini hazırlıyor. Sözünü ettiğim ihale yaklaşık 200 milyon dolarlık bir ihale. Bu ihaleye girmeyi düşünen TAV (Tepe Afken Via) grubu ile DHMİ bürokratları hakkında çirkin iddialar var. Ben bunların doğruluğuna inanmıyorum! Yalan çıkacağını biliyorum!
Ama iddialar üzerine sormak lazım, bu bürokratlar Almanya’nın Hamburg şehrine on günlük bir geziye gittiler mi? Gittilerse bu gezinin ücretini TAV Grubu mu karşıladı? Gizli olarak yürütülmesi gereken bu ihale şartnamesi hakkında TAV’a herhangi bir bilgi verildi mi? Bu grubun işlettiği terminalleri denetlemekle yükümlü bürokratlar bu grup tarafından beş yıldızlı otellerde ağırlanıyorlar mı? II. Etap Antalya Dış Hatlar Terminali niçin master planda belirtilen yerde değil de başka yerde yapılmak isteniyor?