10.12.1998
Topal’in sag kolu Aliye Kara’nin ifadelerinde anlattiklarindan çok anlatmadiklari önemli. Ayrica, Topal kumarhane gerçeginin yalnizca bir adi. Sirada, su anda yurtdisinda bulunan Sudi Özkan var
Kumarhane gerçegiyle Türkiye artik tanisti. Kumarhanelerin arkasinda ne var, ne yok, hepimiz çok iyi gördük. Bu bol para getirisi olan, gümrük ve uyusturucu kaçakçiligiyla büyüyen, turizm semsiyesi altinda dagittigi rüsvetlerle serpilen, kanli yüzüyle ortaligi dehsete salan sektörü ayakta tutan güç, devlet otoritesidir.
Çünkü kumar baronlarinin, devlet otoritesini satin alabilecek kadar çok para ve etkinlik sagladiklari görülmüstür.
Ömer Lütfü Topal, benzerlerinin içerisinde ihtirasinin büyüklügü, ulastigi güç ve parasal zenginlik bakimindan birinci derecede önemlidir. 3 Aralik günü yayimlanan ‘Iste Topal Cumhuriyeti’ baslikli yazimda, Aliye Kara’nin çerez niteligindeki ifadelerinden ve bunlarin üzerine yapilan sorusturmalardan bahsetmistim. Kara, aslinda bildiklerinin ve içinde bulundugu olaylarin binde birini dahi anlatmamistir. Anlatsaydi veya konusturulabilseydi Türkiye açisindan çok sey ifade edecek gerçeklere ulasmak mümkün olurdu. Örnegin, Babatas cinayetinin ardindan Ankara’da ödenme sözü verilen milyon dolarlarin
tahsilatinin neden Murat Topal’dan yapildigi ortaya çikardi. Ankara’da bu parayi Kara araciligiyla almaya kalkisan kisilere de ulasilirdi. Ama Kara bunun yerine bugüne kadar pek çok kez desifre olan iliskileri yeniden gündeme getirdi. Kararli yönetimler için bu anlatilanlar da sonuca ulasmak bakimindan yeterlidir. Peki ama, Ankara’da o kararlilik kaldi mi dersiniz? Görecegiz…
Kutlu’dan yanit bekliyorum
Murat Topal çete olusturmak iddiasiyla yargi karsisina çikacak. Babasindan kalan 67 kisilik bu çetenin ne kadari ele geçirilir bilinmez. Ama görülen o ki çete davasinda sadece çete suçuna bakiliyor. Bu çetenin yaptiklari veya islettigi suçlar unutuluyor. Oysa ayri ayri davalarla bu çeteden hesap sormali. Elinde agir makineli tüfeklerle fotograflar bulunan Topal, bu tabancalarla ilgili olarak inkâr yolunu seçiyor. Peki o fotograflar neyin delili? Bu sorusturmalarda savcilar igneyle kuyu kazmali, çikan belgeye de dört elle sarilmali. Sarilmali ki, bugünün çeteleri yarinin kahramanlari olmasin.
Aliye Kara, ifadelerinde, Ömer Lütfü Topal’i aranirken yurtdisina çikartan, hatta para kaçirmasina olanak saglayan kisi olarak eski Havas Genel Müdürü Ahmet Kutlu’nun adini veriyor.
Ahmet Kutlu, önceki gün yayimlanan ‘Arena’ programinda, Kara’nin iddialariyla ilgili olarak arkadaslarimizin sorularini yanitlarken öyle bir edayla konusuyor ki, sanirsiniz Ömer Lütfü Topal’i hayatinda sadece gazete haberlerinden tanir. Oysa gerçek hiç de böyle degildir.
Havas’in özellestirilmesi sirasinda Topal ile Kutlu arasindaki iliski neredeyse bir ortaklik düzeyindedir. Kutlu, Havas’i almak isteyen
Topal’a danismanlik yapar. Iliski bununla sinirli degildir. Amerikalilar, Ömer Lütfü Topal’in uyusturucu kaçakçiligi nedeniyle, Havas gibi kritik bir satista alici olmamasini saglamaya çalisip da, Topal’in isleri bozulunca, onunla gizli bir ortaklik içine girer. Bu ortakligin meyvesi Topal’in, Kutlu’nun istegine uyarak kurdurttugu Mardella adli sirkettir. Bu sirkette Ahmet Kutlu’nun oglu ortak degil midir? Bu sirkete gelinceye kadar Ahmet Kutlu Emperyal sirketlerinde çalismadi mi?
Ahmet Kutlu’dan, gözyasi degil yanit bekliyorum. Yanit.
Aliye Kara ifadelerinde Nihat Mete’den de bahsediyor. Mete, Ömer Lütfü Topal’i hâkim ve savcilarla tanistiran kisilerden biri. Sipahi Ocagi’nda onunla birlikte hâkim ve savcilarla temas kuruyor. Sonra onlari lüks otellerinde agirliyor. Aliye Kara’nin anlattiklarindan çok, anlatmadiklari önemli. Örnegin Kara, Topal’in Ankara’da yeralti dünyasinin ünlü adi Iskender Çolak ile olan diyaloglarini anlatmiyor. Iskender’in kardesi Cengiz Çolak’in Emniyet Müdürü Sedat Demir’in Ankara’dan Istanbul’a gelip Topal’in adamlarinin üsüne gitmesi karsisinda alelacele Istanbul’a gelip, Topal ile Demir’i nasil bulusturdugunu aktarmiyor. Bu görüsme sonucu Sedat Demir’in, Topal’in en yakin adami Süleyman Çigli’nin pesini biraktigindan bahsetmiyor. Sedat Demir’i Rize’den taniyan Nihat Mete’nin yaptiklari ise hiç otada yok.
Aliye Kara ifadelerinde Maliye-Turizm bakanliklari ile gümrüklerde Topal’in kurdugu sistemden bahsediyor. Bu iç sistem. Bir de disarda kumarhanelerin mali yapisiyla ilgili çalismalari yürüten ekipler var. Bunlar aslinda olup bitenleri en iyi bilen kisiler. Ya da öyle olmasi gerekiyor. Ama giklari çikmiyor. Bunlar kumarhanelerin yeminli mali müsavirliklerini yürüten adlar. Bir zamanlar Maliye Bakanligi’nda hepimizin adina denetim yapan kisiler. Ama simdi suskunlar. Neden dersiniz?
Kumarhane gerçeginin sadece bir adi Topal. Baska adlar da var. Örnegin Sudi Özkan. O da inceleme kapsaminda. Hesap uzmanlari tarafindan yürütülen çalismalarin ik asamasinda Sudi Özkan’a 90 trilyonluk ihtiyati haciz karari çikartildi. Incelemeler sirasinda görüldü ki Özkan off-shore sirketler araciligiyla hayali para transferleri gerçeklestiriyor. Nasil mi? Iste örnek: 1996 yilinda, Türkiye’de turizm sektörüne giren yabanci sermaye miktari 150 milyon dolar. Bunun yüzde 50’sini Sudi Özkan’in gerçeklestirdigi görülüyor. Oysa bu dogru degil.
Çünkü islemler sadece kâgit üzerinde var. Tipki paranin da oldugu gibi.
Özkan bazi bankalarin da aracilik ettigi bu islemler sirasinda Ingiltere’de kurulu bulunan Sofra Dec Ltd. Sirketi’ni kullaniyor. Sceptere House, Regent Street 169 / 173 London WIR 7. FB adresinde bulunan sirket 100 sterlin sermayesine karsin, Türkiye’de tam 50 milyon dolarlik yatirim yapiyor gözüküyor. Ama bu
50 milyon dolari Türkiye’ye hangi yoldan ve nasil getirdigi konusunda hesap uzmanlarina aylardir bir bilgi verilemiyor. Bu konuda yetkili olan Yabanci Sermaye Genel Müdürlügü, kayitlarinda olmasi gereken bu belgeye bir türlü ulasamiyor. Sudi Özkan da tipki Topal gibi gümrüklerden kaçak olarak Türkiye’ye soktugu oyun makineleri üzerinden büyük paralar kazaniyor. 20 makine bulunmasi gereken salonda 150 makine bulunuyor. Fazladan kazanç asla kayitlara girmiyor. Bunlar daha sonra bazi bankalar araciligiyla yurtdisina off-shore sistemle çalisan ve izleri bir türlü ortaya çikartilamayan baska bankalara aktariliyorlar. Sonra kâgit üzerinde Türkiye’ye sokulup çikartilarak pembe tablolar yaratilmaya devam ediyor.
Sudi Özkan’in su anda yurtdisinda oldugu belirtiliyor. Gitti ama döner mi, bilinmez? Oysa bir dönse ve gözünü karartip ‘Türkiye sevdasiyla’ su karanlik tablolari bir açiklasa, iste o zaman her sey bambaska olacak.
Türkiye hesap sormali
Türkiye kumarhane gerçegini anliyor da nedense savcilarimiz bu konuda bekliyor. Gümrük yolsuzlugu için bekleniyor, Maliye ve Turizm bakanliklari için bekleniyor. Çünkü devlet içindeki ceteyi çökertebilmek ancak dokunulmazlik zirhini asinca oluyor. Bu zirhi kaldiracak yapilanma ise ne yazik ki bir türlü yasalarla saglanamiyor.
Bu yüzden 90’li yillardan bu yana gelisen kumar gerçegi, Türkiye’nin basina en büyük belalardan biri oluyor. Hiç kimse bir sey yapamiyor. 90’li yillarda para kapisi olarak görülen kumarhaneler, birer dokunulmazlik kalesi haline dönüstügünde artik devlet içinde devlet olmaya basliyor. Kendilerine göre adaleti, memuru, katili, polisi, siyasetçisi olan kaleler.
Bugün bu kalelerin duvarlarinda açilan gediklerden içeriye sizmak mümkün. Çünkü büyük gedikler açildi. Yarin bunlari kapatmak için kumar baronlari, kanli-kara paralarin sahipleri saldiriya geçecekler.
Bunlari Türkiye’nin bugünden görüp önlem almasi ve hesap sormasi gerekiyor.
Çünkü kumar gerçeginin arkasinda uluslararasi güçler bulunuyor. Böyle olmasa Ömer Lütfü Topal, Kafkaslar’da KGB destekli gizli petrol protokolleri imzalayabilecek güce ulastirilir miydi? Türkiye’nin bütçesine denk milyar dolarlar sahislarin ellerinde toplanabilir miydi?
Dünden bugüne ortaya çikan gerçekler gözümüzü açmali.
Kafkasya ve Ortadogu için üretilen yeni senaryolarda av degil, avci olmayi basarmaliyiz.