01 Ekim 2001
Türkiye’de Organize Suçlarla Mücadele Dairesi sıkıştırdı, Amerika yakaladı, ama dosyası eksik olduğu için bıraktı. Mustafa Kefeli’den, mafyadaki lakabıyla Topçu’dan bahsediyorum. Yaşamına futbol karıştığı için lakabı Topçu. Siyasi etkinliği çok büyük. Bakan arkadaşları vardı. Mehmet Ali Yılmaz gibi. Onlar adına iş takibi yapardı. Tunca Bank işinde olduğu gibi. Komisyonu karşılığı tabii. Kendisini yetiştirenler ve kollayanlar arasında çok ünlü askerler, siviller, hatta savcılarımız vardır. Yani büyük emek ve itina ile eğitilmiştir.
Dosya hazırlanmadı
Hani Nesim Malki cinayetinden, banka operasyonlarına, mafyanın para kuryeliğinden, karapara nakliyeciliğine, tetikçi ağalığından, Ankara’da derin devlet havası altında kirli işler müteahhitliği yapanlara kadar uzanan geniş bir muhiti bulunan organize suç örgütü liderinden bahsediyorum.
Hakkındaki iddialar boyunu aşınca onca aramaya, soruşturmaya karşın Amerika’ya kaçıverdi. Para gani. Kaynak meçhul. Orada Hollywood starlarını kıskandıracak yaşam standardı vardı. Terzisi, bakıcısı Türkiye’den. Sekreteri hanım çok eziyet çekti. Ayda iki kere gitti geldi, işleri yürüdü.
Dolarları yeşil yeşil, liraları kırmızı kırmızı biriktirdi. Şimdi allı yeşilli dönmek istiyor. Çünkü Amerikan polisi ve gizli servisi yakasına bir yapıştı sormayın. Türkiye adam gibi dosyayla istese, ilk uçağa koyup gönderecekler. Ama bir türlü olmadı. 11 Eylül sonrası bu adamlar için Amerika en tehlikeli ülke.
İtinayla ifade alınır
Dönecek. Can atıyor. Vatan hasreti bağrını deliyor. Bakalım karşılayıcıları ve kollayıcıları arasında kimler yer alacak?
Bu vatan evladını polisin alması da olmaz. Ayıp olur. Sorguda konuşur falan, ortaya bir sürü pislik ve ad dökülür. Şimdiki modaya uygun biçimde, savcılarımız kendisini havaalanında karşılamalı, itina ile oracıkta ifadesini almalı. Dinlenmesi için evine yollamalı. Vatan sevgisi, hasreti başka şeydir. O şimdi yorgun. Topçulara kıymayın efendiler! Kefeli geliyor allı, yeşilli. Gelsin. Ama bakalım hangi limana yanaşacak?
Bayrampaşa’da yaşananlar
Bayrampaşa Cezaevi’nde büyük bir temizlik harekatı sürdürülüyor. Devlet mafya tarafından kurtarılmış alana çevrilen cezaevini, yeniden ele geçiriyor. Bu konuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici daha önce yazdıklarımla ilgili olarak bilgi verdi. Operasyon için bir yeni zemin yaratılmış. Yeni bir savcı ve müdür atanmış. Asker de kendi kadrolarını düzenlemiş. Sonra operasyon başlamış. İnfaz koruma memurları, müdürler, askerler, savcılar. Operasyona katılanları kutlarım. Demek ki isteyince oluyormuş.
Bahtımızı karartanlar paramızı da kara yaptılar
Bugün içinde bulunduğumuz büyük ekonomik ve sosyal açmazda en büyük pay hortumcularla karaparacıların. Uyuşturucudan aldıkları, devletten çaldıkları karaparaları istif istif yurtdışına yatırdılar. Yurtdışından getirdikleri karaparaları üretim ve sistem içine sokuyormuş gibi yapıp kurumlarımızı ve sistemimizi parçaladılar. Bizi yönetenler karaparadan medet umdular.
Turgut Özal sistemi üretime çeviremeyince gidip Ortadoğu’nun karaparacılarıyla isviçre’de buluştu. Hayali ihracatı yaygınlaştırdı. Kara paracılar Türkiye’de korundu kollandı. Maliye Bakanlığı eski müsteşarı 1986’da karaparaya karşı çıktığım için çok kızmıştı. Bir gün, “Karapara dediğin olmasın bu ülke batar. Bak İtalya nasıl bu sayede kurtardı. Akdeniz havzasında bu olmazsa ekonomi biter” diye benimle tartışmıştı. Türkiye karapara ve karaparacıların cenneti oldu.
Siyasiler istedi, bürokratlar destekledi. Sırf onlar rahat çalışsınlar diye, altlarına bankalar verildi. Yasalarda ceza indirimlerine gidildi. Turgut Özal ilk iş Türk parasını koruma ve kaçakçılıkla ilgili yasa ve mevzuatı ortadan kaldırdı. Karaparacıları, uluslararası suçun baronlarını Türkiye’ye davet etti. Geldiler. Giderken bütün zenginliğimizi, ahlakımızı, erdemlerimizi ve hukukumuzu sömürüp, yok edip gittiler.
Özal onlar rahatlasın diye organize suçları düzenleyen TCK 313’de ceza indirimlerini sağladı. şimdi 4422 sayılı yasa olmasa, bugünkü vurgunculara gün doğacak. 313’e göre en ağır ceza 2 yıldır. Bu sayede altlarında banka, üstlerinde yasal koruma olan karaparacılar hukuka baş kaldırdılar. Ekonomi kurtulacaktı hani! Karanlık içinde battık!
Hukuk tanımadan borsa ve SPK’da at oynatanlar, kurumların başkanlarının odasından çıkmayıp karalarını aklamaya çalışanlar var. Ankara’nın alın karası bunlar. Sanıyorlar ki, bu yoksulluk sarmalında unutulurlar. Unutulmaz, unutulmaz. Türkiye’nin yüz karası silinirken, onların da defterleri açılır.
Sözleşme imzalandı
Türkiye karaparayla mücadelede yıllardır beklettiği Avrupa sözleşmesini nihayet imzaladı. Artık karapara mücadelesinde önemli bir yol alındı. Avrupa sözleşmesinin imzalanması yasal standart ve ona bağlı gelişecek uygulamalarda bürokrasiye ve yasa uygulayıcılarına kolaylık getirecek. Karaparacıların üçüncü şahıslar üzerinde taşıdıkları servetlerine el konabilecek. Ama bu kararları kim verecek? Ankara karaparacılara, hukuku takmayanlara karşı korkak. Çekingen. Ürkek. Onların karasından korkuyorlar. Kendi aydınlıklarıyla onların üzerine gitseler, karanlıklar yok olup gidecek.
Yasal düzenleme tamamdır, uygulayıcılar ve kurumlar eksiktir. Karaparacılardan medet uman ekonomik anlayış çökmüştür. Bu anlayış terörü, yolsuzluğu, kaçakçılığı desteklemektedir. Yeni dünyanın yeni savaşı terör kadar onu besleyen ekonomik anlayışladır da.