06 Aralık 2003
Kıbrıs ile ilgili pek çok şey söylendi. Artık seçimlere gidiliyor. Ama KKTC’de yapılacak bu seçimin sonuçlarının sadece KKTC’yi veya Türkiye’yi bağlamayacağı ortaya çıkmış durumda. Çünkü AB ile Amerika’nın bölgesel temsilcileri seçimleri Annan Planı’nın kabulü ve AB süreciyle ilişkili olarak, muhalefetten bir grubun kazanmasını istiyorlar. Onlar muhalif kanadın kendi isteklerini yerine getireceğini ve Kıbrıs konusunda bilinen Türk taleplerinin geçersiz kalacağını düşünüyorlar. İyi de o muhalefet anlayışı kazanmazsa ne olacak?
Türkiye AB üyesi olur mu
Kıbrıs’ta çözüm denilen şey KKTC’nin varlığının reddi midir? Türkiye’nin Ada’dan çıkartılması mıdır? Yunanistan ve Rum kesiminin söylediklerinin kabulü müdür? Hayır. Bunlar olamaz. Ama Annan Planı sonuç olarak bunları getiriyor. Oysa adada bir barış havası hakim olacaksa bunun için geçerli olacak yol, Türkiye’nin AB ‘ye dahil edilmesidir. Bu olabilir mi? Şimdiki hava olmayacağını, AB’nin bugüne kadar söylediklerinin tersi bir karar ile Türkiye’yi bekleme odasında tutacağını gösteriyor.
Oysa Türkiye, Gümrük Birliği ve diğer konularda AB ile öylesine tavizkar anlaşmalar yaptı ki, etrafındaki ülkelerle bile ticaret yapamaz hale geldi. Pek çok sektörde sadece pazar konumunu kabul etti. Şimdi biraz daha bekleyin demek, Türkiye’ye yapılacak en büyük ayıp olur.
Kıbrıs, AB için ne demek
Kıbrıs konusunda AB’nin kararlılıkları tam. AB, Kıbrıs’ı bir bütün olarak istiyor. Çünkü Ada o zaman stratejik olarak işine yarıyor. Ada’da bulunan Türkler’i asla istemiyor zaten. Onlar olmasa daha rahat eder. Ama olduklarına göre, sorunu öyle veya böyle çözmek gerek diye düşünüyor. Peki çözümünde adalet ve hukuk anlayışı var mı? Olmadığı sorunu tartışırken bile kullandığı üslupta saklı. Çünkü hep suçlayan ve talep eden taraf onlar. Oysa bu tutumun sonuçları bugün barış içinde olan toplumların yarın çatışmasını gündeme getirir. Bu da AB için hatta pek çok ülke için hiç de hoş olmaz.
Kıbrıs’ı bir stratejik öncelik olarak gören AB, kapıda tuttuğu Türkiye’yi son taviz olarak Kıbrıs ile oyalıyor. Ya da reddetmesinin gerekçesi olarak Kıbrıs’ı kullanacak. Bu konuda yapılan her açıklama, olumsuzlukların yaygınlaşmasından başka bir şey demek değil. AB, Türkiye ve KKTC’nin mutlu edilmediği bir Kıbrıs anlaşmasının yürümeyeceğini nasıl oluyor da kestiremiyor, anlamak mümkün değil. Oysa Türkiye AB üyesi olsa Kıbrıs diye bir sorun da kalmayacak. Ama niyet, talep ve beklenen sonuç bambaşka.
Türkiye ne yapar
Türkiye’nin bu tür ulusal tavır gösterilmesi gereken durumlarda son dönemde esnediğini fark eden güçler bazı noktalardan kırılıp kırılmayacağımızı test ediyorlar. Yanılacaklardır. Ama bugün için denemekten de geri durmayacakları, şanslarını sonuna akadar zorlayacakları muhakkak. Türkiye’nin bu noktada tepkisini her türlü belirtmesinde yarar var. Çünkü istediklerini aldıktan sonra bizi kategorik olarak başka şeylere zorlayacakları da muhakkak. Bunun ilk sınavı Kıbrıs. Yarın Kuzey Irak. İkisine de bakın çok etkin bir NGO atağının uygulamada olduğunu göreceksiniz. Amaçları iki noktada da Türkiye’nin kırılmasını sağlamak. Sonra Ege, Ermenistan, Kafkasya’nın açılımları ve Orta Asya etkinliğimizin yok olup gitmesini izleyeceğiz. Bu nedenle ne yapıp edip bu planların üstüne çıkmayı başarmalıyız.