07 Kasım 2003
Kıbrıs konusu AB İlerleme Raporuna Türkiye’nin üyeliği için şart olarak konulunca, şimdi ne olacak sorusu gündeme geldi. Kıbrıs maddesinin eklenmesiyle ilgili olarak Türkiye’de ‘ne olursa olsun AB olsun’ diyenlerin yorumlarını dinledim, şaşırdım: ‘Türkiye 50 yıldır bu işi çözmemiş. Sorunu öylece ortada bırakmış, bu nedenle AB’nin şart olarak Kıbrıs’ı ileri sürmesi çok doğruymuş.’ SKY Turk’te Mehmet Altan ile Cengiz Aktar bunları dile getirdiler. Türkiye’de kimin ne dediği artık belli olmadığı için daha doğrusu zırva ile tevil karıştığı için, ulusal çıkarları kim savunuyor, kim ne diyor belli değil. Allah’tan Rum tarafı bizim gibi değil. Onlar çıkarlarının nerede olduğunu ve ne istediklerini biliyorlar. Dün açıklama yaptılar rahatladım: ‘AB İlerleme Raporu’na Kıbrıs şartının konulmasını memnuniyetle karşıladık’.
Sorunlu kim
Öncelikle sorunu, Kıbrıs Adası’nda çıkartanın Türkiye değil Yunanistan ve Rumlar olduğunu hatırlamakta, bugüne kadar çözüm konusunda ‘dediğim dedik’ diye tutturanların da Rumlar ve Yunanlılar ile onların ağabeyliğine soyunanlar olduğunu bir doğru olarak hatırlayalım. Statüko tek taraflı değil. Üstelik statüko barış getiriyorsa, neden devamı sağlanmasın? Neden Rumlar’la, Türkler ayrı ayrı olarak alınıp AB içinde sorun daha kolayca çözümlenmiyor?
Taviz mi
Bunlar geçmişte kaldı, bugün sorun çözelim deniyorsa, bu da çok iyi. AB Türkiye’ye Kıbrıs ve diğer konularda taviz mi verdirmek istiyor? AB Türkiye’yi Kıbrıs’ta, Ege’de ve diğer sınırlarında, kara sularında kendi dümenine mi almak istiyor? Bundan kolay ne var. Türkiye’yi tam üyeliğe alır, eşit ve hakça bir ortaklık kurar, ne istiyorsa yapar. Türkiye AB’ye üye olunca bu konuların bir önemi kalmayacaksa, şimdi ne demeye bu konuların üzerinde tepiniliyor? Alın Türkiye’yi ne diyorsanız o olsun. Ama Türkiye önce bunlardan vazgeçsin, teslim olsun, sonra bakarız Türkiye’nin üyeliğine anlayışı, kabul edilemez.
AB, Türkiye’nin kendisini değil de sanki stratejik önemini ve elinde bulunan kozları istiyor. Bunu da öyle uluorta ve kabaca yapıyor. Bunu hak edecek kadar küçük olmadık ki hiç. Türkiye bugün AB içinde olan pek çok ülkeden normlar ve haklar açısından daha ileride. Ama daha yoksul. Bir de AB kapısındaki tek farklı kültür. AB kendi iç düzeninde halledemediği, kabullenemediği Türk gerçeğini, geviş getirerek hazmetmeye çalışıyor, o mideden o mideye, o talepten bu talebe.
Talepler biter mi
Kıbrıs’tan sonra bakalım hangi sürpriz çıkacak AB kutusundan. Yarın başka bir ada ya da toprak konusunda ya da bölge konusunda tavır gelirse ne yapacağız?
Türkiye’de AB istese de istemese de yapılacaklar var. Bunlar arasında hukuk, azınlık hakları, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, ana dilde eğitimin düzenlenmesi ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelerin önünü açacak yapısal düzenlemeler mutlaka reformlarla yeniden düzenlenmeli ve ihtiyaçlara göre yapılandırılmalı.
AB’nin bu talepleri ve cin fikirli yaklaşımları nedeniyle Türkiye asla AB’ye alınmayacaktır. Çünkü AB halkı Türkiye’yi istemiyor. Siyasetçisi ise elindekini almak istiyor. Verip AB’ye girebilsek ne ala. Elimizdekini de versek, bu kafalar ve arkasındaki düşünceler değişmeyecektir. Havuç, sopa denkleminde Türkiye’nin sıkıştırılması devam edecektir.