05 mart 2001
Taze bakan Kemal Derviş’in, fikri ile zikri arasındaki fark, Türkiye ile Amerika arasındaki farktır. Yani dolar ile lira arasındaki kur makası aralığı ne ise, Türkiye gerçeği ile Kemal Derviş’in okyanus aşırı tanıdığı Türkiye arasında o kadar fark vardır. Şimdiki konuşmalar davulun sesine uzak bulunmaktan kaynaklanıyor. Hele bir gerçekle yüzleşilsin… Kanal D kameramanı Sürhan Türegün, Derviş’i bir telefon konuşması sırasında görüntüledi. Üç kişiden oluşan bir dudak okuma uzmanı kurulu da bunları deşifre etti. Bu kişiler mahkemelere ve resmi kurumlara da çalışıyorlar. Sayın Bakan bir bölümünü Türkçe, bir bölümünü İngilizce yaptığı konuşmanın basına yansımasından rahatsız olmuş. İlk inkarına kalkıştı. “Ben İngilizce konuştum, teknikleriniz yetersiz. O sözleri söylemedim” diyor. Ben buradan söyleyeyim, Amerika’daki tekniğin daha ilerisinde bir kaset okuma ve kamera tekniği var Kanal D’nin. O konuşmalar size ait. İstediğiniz yerde ve ülkede bunların deşifresi için biz varız. Siz de var mısınız? İnkara gerek yok Sayın Bakan. Türkiye’de eleştirdiğiniz politikacıların bir kısmını, içinde bulundukları bataklığa gerçekleri inkar etmeleri itti. Dün bir bugün iki, siz onlara benzemeyin?
Alkışı hak etmek
Bakan Derviş diyor ki ,” 3 – 4 hafta sonra her şey yoluna girecek! “Umut pompalıyor, moral veriyor ise ne ala. Memleket bunu yapanlardan geçilmiyor zaten. Ama bu noktada Kemal Derviş farkını göstermeli. Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu parayı getirmelidir. Sonra yapısal alanda yapabileceklerine sıra gelecek. Yangında suyun deniz suyu mu, içme suyu mu olduğuna bakılmaz. Önce ateşi yenmek gereklidir. Bunun için Kemal Derviş’in yapacaklarına ne ön yargıyla, ne de gereksiz destekle yaklaşılmalı. Hele bir görelim bakalım Derviş neyleyecek? Onu ne “Ekonomik Mehdi” olarak görenlerdenim, ne de Amerika’nın içimize soktuğu hançer olarak değerlendirenlerden. Merkez Bankası Başkanı olmamasına sevindim. Çünkü bankacılıktan anlamadığı ortada. Türk ekonomisini de Yeni Demokrasi Hareketi içindeki işadamı ve ekonomist arkadaşlarından öğreniyor. Bu da önemli. Öğrendikleriyle ekonominin koordinasyonunda başarılı olmasını temenni ederim. Çünkü olmazsa çok çabuk seven Türkiye, öyle çabuk terk eder ki, anlamak için sonrasında Amerika’da geçireceği yıllar bile yetersiz kalır. Ben gazeteci arkadaşlar dahil herkese sonra “pasiflora” almamaları için, önce “itidal” tavsiye ediyorum.
Temizel’den haber var
Ankara’dan arayan arkadaşım son dönem operasyonlarda çok etkin görev alan bir ad. Zekeriya Temizel ile görüştün mü diye sordu. Hayır, dedim. Almanya’ya gittikten sonra aramadım. Ben konuştum dedi. Ne güzel. Ne diyor?
Aynen şöyle dedi:
“Kavgaya devam. Asla geri adım yok. Bayramdan sonra görüşürüz. Geleceğim.”
Tam Zekeriya Temizel’e uygun sözler. Sanki ben konuşmuşum gibi hissedebiliyorum.
Ben gidişini, Türkiye’nin sorunlarından bir kaçış, bir bunalma hali olarak görmüyorum. Bu bir itiraz. İtirazı olan insanların hayalleri, planları, değiştirme arzuları vardır. Ne Temizel Türkiye üzerine hayallerinden, ne de Türkiye Temizel’den bir istifayla vazgeçebilir.
Söz
Medeniyetin gerçek testi ne nüfus sayımı, ne şehirlerin boyutları, ne de mahsullerin bolluğu ile yapılır. Medeniyet testi, ülkenin ne tür insan yetiştirdiğine bakılarak yapılır. Emerson.