14.09.2000
Erbakan hakkında verilen tutuklama kararı beş saat sonra ertelendi. Adalet Bakanı Türk’e göre uygulama normal. Acaba söz konusu kişi Erbakan değil, başka bir vatandaş olsaydı ne olurdu?
Tuncay ÖZKAN
Necmettin Erbakan hakkında verilen tutuklama kararı gün içinde öylesine gelişmeler gösterdi ki, insanın başının dönmemesi mümkün değildi. Saat 09.40’ta tutuklama kararıyla aranmaya başlanan Erbakan, saat 15.15’te bu kararın kalkmasıyla sevindi. Peki ama bu küçük siyasi kriz provasında arada neler yaşandı?
Edremit Savcısı İbrahim Can Demircioğlu ile tutuklama kararının infazına dönük çalışmalar başladıktan sonra görüşme olanağı buldum. Savcı Demircioğlu, son derece netti. Şu görüşleri dile getirdi:
“Sayın Erbakan hakkında bana bir infaz evrakı gönderildi. Ben bunu işleme koydum. Benim için sokaktaki herhangi bir insan ile Necmettin Erbakan arasında hukuk açısından hiçbir fark yoktur. Ben bir ayrım yapamam. Şimdi bu kararı uyguluyorum diye Türkiye’yi ayağa kaldırıyorlar. Ne oluyor? Hukuku uygulamayacak mıyım? Ne isteniyor. Kararım doğrudur ve ben kararımın arkasındayım. Hukuki mevzuat ortada. Prosedür aynen uygulanmış. Bir farklılık yaratacak halim yok. Hata bunun neresinde?”
Savcı: Gereği neyse yaptım
Demircioğlu infaz itirazı noktasında uygulanan yedi günlük süreyi hatırlattığımda ise şunları aktardı:
“Edremit Savcılığı’na Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız infaz kararını yolluyor. Postayla. Bu sırada evrak daha postadayken ilginçtir Erbakan’ın avukatları bana dilekçe veriyor. Evrak postada. Evrak bana ulaştığında ise gidip Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımıza itiraz ediyorlar. Şimdi bunu nasıl yorumlayacağız?
Sonra Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 401. maddesi süreyle ilgili olarak en küçük bir tarih saptaması yapmamış. Süre noktasında yazılı kanun kaynaklarımızda da bir uyarı yok. Ama uygulanagelmiş bir yedi gün geleneği var. Bana gelen yazı, ‘infaz et’ diyor. Ben de gereğini yapıyorum. Sokaktaki insana ne yapıldıysa, o yapılıyor. Ben kararımın arkasındayım. İnfaz yetkisi bana verilmiş ve yetkimi kullanıyorum. Yetkimi kullanmama durumu nasıl olabilir? Bu durumlarda doğrudan yakalama kararı bile çıkartılabilir. Şimdi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızın yazısında tarih yok diye, Sayın Erbakan, ‘Burada tarih yok, bu kararı infaz edemezsiniz’ diyebilir mi? Şimdi infaz gerçekleşiyor diye bu noktada niye tartışma yapılıyor?”
Benim aklıma Erbakan’ın avukatlarının Edremit ile Ankara arasında dolaşıp durmalarının arkasında ne olabileceği noktası takıldı kaldı. İyi bakmak lazım.
Edremit Savcısı’nın söyledikleri böyle. Kararın uygulanması için jandarmanın Altınoluk’ta Erbakan’ın evine gitmesi ile olayla ilgili tartışmalar da başladı.
Ankara ile Edremit savcılıkları arasında ve bakanlıkla bu savcılıklar arasında tam bir telefon ve faks trafiği yaşandı. Burada kararlar alındı verildi, karşılıklı görüşler fakslandı. Bu tartışmalara zaman zaman Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de katıldı. Her iki savcıyla görüştü ve olayla ilgili bilgi aldı.
Bu sırada Ankara’da bütün Fazilet kadroları ile eski-yeni Erbakan taraftarları devredeydi.
Türk: Suç işleme imtiyazı yok
Ankara Savcılığı ile Edremit Savcılığı arasında itiraz süresinin uygulanması noktasında bir keskin görüş ayrılığı bulunuyor. Dün Adalet Bakanı Sayın Türk ile Erbakan hakkındaki tutuklama kararı ortadan kalktıktan sonra konuşma olanağı buldum.
Öncelikle Edremit Savcısı hakkında bir soruşturma açıldığı iddialarını sordum. Böyle bir şeyin olmadığını söyledi. Kendisi olayla ilgili olarak Ankara ve Edremit savcılıkları arasında bir ‘iletişim gecikmesi’ sorununun bulunduğunu, bunu kendisine verilen bilgilerden edindiğini aktardı. Her iki savcıyla da görüştüğünü söyleyen Sayın Türk, “Prosedürde yaşanan olay bir iletişim gecikmesi olarak karşımızda bulunuyor. Yoksa normal bir uygulama. Sayın Erbakan yasadan kaynaklanan hakkını kullanıyor. Erteleme istiyor. Ama Ankara’da oturuyor, fakat Edremit’te bulunuyor. Bunun üzerine ortaya çıkan sorunla ilgili olarak iki savcılığımız faks teatisinde bulundu ve sorunu son kararı vermekle görevli olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız Sayın Erbakan’ın infazını 4 ay ileriye atarak ve 200 milyon lira para karşılığı olarak çözdü. Burada tebligat süresinin uygulanması konusunda iki savcılığımız arasında görüş ayrılığı da mevcut.
Ama olayla ilgili anlaşmazlık giderildi. Yasalar her iki taraf açısından da uygulanıyor. Her gün böyle onlarca karar yürürlüğe konuluyor. Burada bir sorun yok” dedi.
Kendisine hukukçu kimliğinin dışında bir siyaset adamı olarak Necmettin Erbakan’ın aldığı ceza konusundaki fikrini sordum. Çok net bir yanıt verdi:
“Ben siyasetçi kimliğim ile hukukçu kimliğimi bir arada kullanmak taraftarı olan ve bunu yapan bir insanım. Hiç kimse suç işleme imtiyazına sahip değildir. Ama yasal haklarından sonuna kadar yararlanır. Aslında bir eski başbakanın, bu duruma düşmemesi gerekir. Suç işlememesi lazımdır. Bu suç işleme konusundaki yargımı mahkeme kararının suç saydığı işlemle ilgili olarak söylüyorum. Şahsi değerlendirme yapmıyorum. Mahkeme kararına göre suç işlenmiştir. Yasal prosedür uygulanacaktır.”
Evet, Ankara ve Edremit arasında Erbakan ile ilgili olarak bu trafik yaşanırken, Necmettin Erbakan kaldığı otelden hiç çıkmadı. Tutuklama kararının yürürlükte kaldığı 5 saat boyunca da hiçbir güvenlik görevlisi gidip kendisine tebligat yapmadı.
Kimilerine göre hukuk önündeki eşitlik ilkesi tam bu nokta çiğnendi. Kimilerine göreyse Erbakan’ın böyle cezalandırılmasına zaten ne gerek vardı ki?
Türkiye gelgitler arasında karar vermeye çalışıyor. Ne yapacağı konusunda kafası karışık. Hakkında tutuklama kararı çıkartılan kişi Erbakan değil de, başka bir vatandaş olsaydı ne olurdu? Bu sorunun yanıtı da o kişinin kimliğiyle ilgili galiba. Kimlik kartınız Türkiye’de devlet dahil, kişilerin size karşı nasıl davranacağını da belirliyor. Hukuk önündeki eşitlik veya diğer yazılı hükümler kimlik kartlarının karşısında eriyip gidiyor. Türkiye nedense bir türlü var olan hukuku ile hukuksuzluğunu masaya yatırıp sorunu kökünden çözecek tedbirlere ulaşamıyor.
Asıl kriz bir ay sonra çıkacak
Erbakan ile ilgili karar 4 ay sonra mutlaka uygulanacak. Bu süreye kadar bir af çıkmazsa tabii. Çünkü af Fazilet’in iki liderini hem Erbakan’ı, hem de Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından ilgilendiriyor. Bu iki liderle ilgili hukuki uygulamalar partinin geleceğini de belirleyecek düzeyde. Hatta partinin kapatılıp kapatılmaması yönündeki Anayasa Mahkemesi yargısı sonuçlandığında ortaya çıkacak manzara Türkiye’de pek çok şeyi değiştirecek. Hatta Amerika ve Avrupa’da da pek çok Türkiye planı buna göre altüst olacak.
Şimdi Erbakan ile ilgili karar nedeniyle karışan Ankara, önümüzdeki ay çıkacak Fazilet Partisi kararına dönük hesaplar yüzünden karışacak. Şimdiden siyaset manevralarına başlandı bile. Bunlar arasında erken seçim isteğini sık sık dile getiren MHP ön sıralarda yeralıyor. Fazilet Partisi kapatılırsa MHP erken seçim diyecek.
Bir senaryoya göreyse; Fazilet Partisi kapatılır, milletvekilleri düşürülmez ama bir kısım yöneticilerin siyaset yapmasına yasak gelir. Erbakan zaten cezaevine girecek, bir de Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki karar olumsuz çıkarsa, geriye ne kalacak? Siyasal İslam’ın mirasını kim, nasıl paylaşacak?
Bu senaryo ile karşı karşıya kalırsak, siyaset bundan nasıl etkilenecek? Türkiye önümüzdeki ay öyle veya böyle, Faziletle ve liderleriyle yatacak, onlarla kalkacak. Siyasal tansiyonun böylece yükselmesinden çıkar elde edecekler de hazırlıklarını yapıyorlardır. Tansiyonun yükselmesi Fazilet’in de işine gelebilir. Kim bilir? Ama belli olan şey şu: Bugün yaşananlar, bir ay sonra yaşayacaklarımızın yanında küçük bir siyasi kriz provasıdır, o kadar.