08 Mayıs 2002
Hüseyin Kıvrıkoğlu… Bir asker. Türk Genelkurmayı’nın başı olan ve orgeneral rütbesi taşıyan bir asker. Tıpkı Fransız, Amerikan, İngiliz genelkurmay başkanları gibi. Tıpkı onlar gibi darbeci değil. Faşist değil. Onlardan farkı, savaşın, terörün, saldırıların göbeğinde yani hep cephede bulunması. Onlardan farkı dost gözüken birçok düşmanın saldırısına hem gülümseyip, hem de yığınak yapması. O yığınakta yapılacak bir hatanın savaşının sonuna kadar düzelmeyeceğini de çok iyi bilen bir asker Kıvrıkoğlu. Belki de yurtdışındaki “dostlarının” ona karşı yapılan saldırıya sessizliği bundan.
İşte bu nedenlerle 28 Şubat’ta İslami despotizm ve faşizme karşı demokrasi cephesini oluşturan kadroda bulundu. Demokrasiden yana olan tutumu ve tavrıyla ön plana çıktı. Hem de diğer darbecilerden farklı olarak, bu coğrafya ve Türkiye kültürünün imbiğinden süzülüp gelen demokratlıkta bir asker olduğunu kanıtlayarak. Hukukun üstünlüğüne bağlı kalarak. Bu askere, dün darbecilere yapamadıklarını yapmaya çalışanları kınıyorum.
Hukuk ve demokrasi bağlılığı
Kıvrıkoğlu, İslami faşizmin yükselişi karşısında hukuku ve demokrasiyi çalıştıran, kurumları kullanan, siyasete de silah zoruyla değil, hukuk yoluyla müdahil olmaya çalışan bir geleneğin asker temsilcisi. O bir demokrat. Saydığım Batılı komutanlardan daha demokrat. Çünkü Kıvrıkoğlu sınandı. Onlar ise, demokrasiye bağlılıkları konusunda hiç sınanmayacaklar.
Türkiye’de daha önce yaşanan bütün ekonomik krizlerde müdahale yolunu seçen Genelkurmay başkanlarının aksine, en dar zamanda bile siyasete ve sivil anlayışa saygılı ve bağlı kalan bir asker Kıvrıkoğlu.
Bunun ne demek olduğunu Türkiye’yi bilmeyenler anlayamaz tabii.
Sınır Tanımayan Gazeteciler diye bir örgüt anlayamamış durumu. Belki de anlamış da işine öyle geliyor. Arkalarında kim var bilemiyorum ama birileri onları yanlış ve kasıtlı doldurmuş. Belki de bir askeri ihalede kaybeden ülke veya güçler, yapın, dedikleri için yapılıyor bunlar. Kıvrıkoğlu’nun fotoğrafının bulunduğu bir Türkiye haritasını Fransa’da Saint Lazare Garı’nın çıkışına koymuşlar. Ayaklar altına. Niye? “Basın özgürlüğü düşmanıymış” Kıvrıkoğlu!
Densizlik
En hafif deyimle densizlik. Dedim ya Kenan Evren’e bile yapamadıklarını şimdi Kıvrıkoğlu’na yapmaya çalışıyorlar.
Bu ayıbın sorumlusu sadece o örgüt ve Fransız yöneticileri değil. Bana göre bizim büyükelçiliğimiz, askeri ataşelik ve diğer organlar, Türk Dışişleri Bakanlığı ve hükümetin ilgili organları bu ayıba dur diyemeyerek yanlış yaptılar. Ortalığı ayağa kaldırıp, o harita ile o resmi ayak altından kaldırtmalıydılar. Bu ayıbı yapanların yüzüne vurmalıydılar gerçekleri.
Siyasetçiye düşen görev
Siyasetçiler ne ekerlerse onu biçerler. Tıpkı askerler gibi. Askerden beklentisi olan siyasetçi, şimdi ne istediğini uygulayarak askere göstermelidir. Bu olay Türk politikacısına askerine nasıl sahip çıkacağını göstermesi açısından bulunmaz bir fırsattır.
Siyaset adamlarımız, hükümet; bu ayıbı Fransızlara temizletmelidir.
Le Pen nedeniyle aynı şekilde davransak, Fransız Genelkurmay Başkanı’nın fotoğrafını, Haydarpaşa Garı’nın girişine yere döşesek ve “Irkçılığın gelişmesine seyirci kaldı” desek ne kadar yanlış yapmış olursak, Fransa’da yerde durmakta olan o fotoğraf da bundan daha büyük bir ayıbın tescilidir.
Türkiye’nin demokrasisine bu denli bağlı kalan bir asker, bir komutan olarak Kıvrıkoğlu, Türkiye’nin sembollerindendir. Siyaset kurumu bu sembolü korumasını, onun demokrat kimliğini geliştirmesini bilmelidir. Aksi durumda ne yapsa Türkiye’yi kucaklayamaz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asıl sahibi halktır. Kıvrıkoğlu bir sembol. O yarın emekli olup gidecek. Ama bu ayıp orada duracak. Halkın temsilcileri olan siyasetçiler bu duruma sessiz kalmayacaktır. Halk da bu Fransız ayıbını unutmayacaktır