08/12/2003
Akşam Söyleşi
DERVİŞ EROĞLU
TUNCAY ÖZKAN
SERDAR DENKTAŞ
ŞAKİR SÜTER
AYDIN CANDABAKOĞLU
KERİM CAN KAMAL
Muhalefetin ‘gençlerin oyları bizimdir’ iddiasına karşılık iktidar partileri UBP ve DP ‘aldatılmamış gençler, hem bize hem devletlerine sahip çıkacaklardır’ diyorlar ‘..Muhalefet, bizim sorumluluk duygusuyla siyasetin içine çekmediğimiz lise ve hatta ortaokullara girdi. Ama üniversite öğrencileri arasında iktidara destek verenler çoğunluktadır’
AKŞAM Gazetesi yazarları, KKTC’deki seçim öncesi iktidar ve muhalefetin görüşlerini aldılar. Ulusal Birlik Partisi Lideri Derviş Eroğlu ve Demokrat Parti Lideri Serdar Denktaş, Kıbrıs’ta çözümden yana olduklarını ama bunun ‘teslimiyet’ anlamına gelmemesi gerektiğini savundular. Her iki lider de, kapıların açılıp Rumlar’ın KKTC’ye girmesinden sonra ülkedeki gelişmişliği görüp çok şaşırdıklarını söylediler. Yaklaşık 140 bin seçmeni olan KKTC’de seçimlerin sonucunda çok önemli ağırlığa sahip olan genç seçmenin sayısı 70 bine dayanmış durumda. Bu nedenle KKTC’de partilerin gözdeleri gençler. Bugün, iktidarı oluşturan iki partinin (UBP ve DP) genel başkanları, Başbakan Derviş Eroğlu ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’ın görüşlerini ileteceğiz.
İşte Akşam yazarlarının soruları ve yanıtlar:
Önce iktidar döneminizde neler yapabildiniz ve neleri yapamadınız?
Derviş EROĞLU: İktidar olmanın avantajları olduğu kadar dezavantajları da vardır. Özellikle sorunlu bir devrede hükümetteyseniz. O sorunları gidermek için aldığınız tedbirlere mutlaka tepkiler olur. Biz de sorunlu bir beş yıl geçirdik. Kuraklıktan doğan zararları gidermek için uğraşımız bankalar krizini yaratmıştır. Halk haklı olarak tepki gösterdi ama, o sorunu da geride bıraktık. Akabinde, bizim inisiyatifimiz dışında döviz kurlarının serbest bırakılması, hem devletin gelirlerini hem de vatandaşın cebindeki parayı otomatik olarak eksiltmiştir. Hükümetin kaçınılmaz olarak aldığı tasarruf tedbirleri, doğal bir sıkıntı yaratttı. Bu sorunlarla boğuştuk ve bunların halledilmesi yönünde aldığımız tedbirlerle 2002-2003’te ekonomimizde büyüme olmuştur. 2002’de yüzde 7, 2003’te ise yüzde 5.6’lık bir büyümeye ulaşıldı. Hatta bu sene fert başına milli gelirde de artış olmuş ve 5 bin 600 doların üzerine çıkmıştır.
30 BİN ÖĞRENCİ
Seçimler arefesinde durum?
EROĞLU: İktidarsanız ve de iktidara yakın olma ihtimaliniz yüksekse vatandaşın var olan sempatisi devam eder ki, şu anki durum budur. Bu özellikle KKTC’de geçen süre içerisinde 5 yıllık sürede yasalar yaptık. Bankalar Yasası’nı Avrupa normlarına uygun hale getirdik. Bunun yanında Teşvik Yasası’nı çıkardık ve bu yasaya uygun teşviklendirme olayını gerçekleştirdik. Şu anda 17 büyük proje bu teşvik yasamızdan faydalanmış, teşviklerini almışlardır. Yatırım olmadan kalkınma olmaz. Ancak, Ada olmanın getirdiği çok sorun da var. 1985’te ilk defa başbakan olduğumda, hizmet sektörlerinin ekonominin itici gücüdür diye karar almıştım. O zaman Türkiye’de olduğu gibi turizme ve üniversitelere ağırlık verdim. Doğu Akdeniz Üniversitesi Yasası’nı 1985’te meclisten geçirirken şimdi muhalefette olan partiler oy bile vermediler. ‘Kıbrıs’ta üniversite mi olurmuş?’ dedilerdi. Bugün 5 üniversite ve 30 bine yakın öğrencimiz var. Turizmde istediğimiz noktaya henüz gelemedik ama bayağı yol kat ettik. 2 bin yataktan 12 bin yatağa ulaştık, 20 bin yatak hedefimize bugün çok yakınız.
KAPILAR AÇILINCA
23 Nisan’da Güney kapıları açıldıktan sonra neler oldu?
EROĞLU: Kapılar açıldığında geçen buraya gelen Rumlar, KKTC’deki güzel şeyleri açık ve net bir şekilde görmüş ve ifade etmişlerdi.
Pekiyi, Serdar Bey siz, bu 5 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.DENKTAŞ (DP Lideri): Ben, bu 5 yılın son iki yılında hükümetteydim. 2 yıl önce hükümete geldiğimizde eksi büyümeyle karşı karşıyaydık. Her Allah’ın günü protestolar vardı. Biz hükümete geldikten sonra önce bu sorunlar ortadan kalktı. Son 2 yılın hükümetinin en büyük başarısı Türkiye hükümetleri ile Türkiye devleti ile uyum içerisinde çalışabilme başarısıdır. Ada üzerinde oluşan herhangi bir hükümet Türkiye hükümetleri ile didişip dalaşarak, kamuoyuna mesaj vermek için kavga eder görünmek, ülkeyi hiçbir yere vardırmamıştır.
Bu Rumlar için kapıların açılması…
S.DENKTAŞ: Gelen Rumlar’a söylendiği gibi aç-susuz, fakirlik içinde yaşamadığımızı, köylerimize askerden izin alınarak girilir çıkılır iddialarının doğru olmadığını gördüler. Bu arada, Kıbrıs Türk halkı 1974’ten itibaren Türkiye’nin yardımlarıyla, geldiğimiz noktayı kanıksamıştı. ‘Rumlar’a rezil olacağız’ düşüncesi vardı. Kıbrıs Türkü’nde rezil olmamayı görme bir özgüven kazandırdı. Ve şunu söyledi Kıbrıs Türkü; Şikayetçiyiz, sorunlarımız var dengesizlikler var ama iyi-kötü bir şeyler yapmışız 1974’ten itibaren. Özgüvenini yeniden kazandırdı Kıbrıs Türkü’ne.
Bu, son derece önemli bir gelişmedir. Olmazsa olmazlar Kıbrıs’ta gençler muhalefeti destekliyor iddiası var. Nedir bu konu?
EROĞLU: Bir kere Ulusal Birlik Partisi’nin de, Demokrat Parti’nin de gençlik kolları vardır. ‘Gençlerin büyük bir çoğunluğu muhalefeti destekliyor’ sözleri gerçeğe aykırıdır. Boş ve asılsız vaatlerle, maalesef lise ve hatta ortaokullara bile girmişlerdir. Biz o alanı, sorumluluk duygumuzun gereği olarak boş bıraktığımız için o alandan kendilerine kaynak buldular. Ama bugün üniversitelerimizdeki gençlerimize sorduğunuz zaman KKTC’ye sahip çıkan, kendi devletine kendi bayrağına sahip çıkan Türkiye’yi kendine anavatan gören genç sayısı hızla artmaktadır. Bizim gençlerimiz bilinçli ve ne yaptığını bilen, başkalarının güdümüyle hareket etmeyip, devletine sahip çıkan, tek bayrak altında yaşamanın mutluluğunu bilen gençlerdir. Yani aldatılmış gençler değildir.
İMZA KOYARSAK HER ŞEYİ KAYBEDECEĞİZ
Gençlere yönelik propaganda bir aldatmaca mıdır?
EROĞLU: Bence aldatmacadır. Çünkü, ‘AB’ye girdiğimiz azaman işsiz insan kalmayacak’ diye bir vaat yalandır. Biz de Avrupa Birliği’ne girmek istiyoruz. Yaşayabilir bir anlaşma olduktan sonra AB’ye girmemiz lazım. Annan Belgesi’ne imza koyarak AB’ye girdiğimizde her şeyi kaybedeceğiz, halbuki biz kazanarak girmek istiyoruz. Vatandaş da Annan Belgesi ile neler kaybedeceğini anladığı için, muhalefete son zamanlarda ‘derhal imzalayalım’ demekten vazgeçip ‘müzakere edelim’ demeye başladılar! Bizim, olmazsa olmazlarımız vardır. İki devlet, iki halk vardır. Vatani gerçekler, coğrafi gerçekler vardır. 1974 öncesi yaşanan acılar vardır. Bunları yaşatmak istemeyiz hakımıza. Bugün, kurulan bir devlet vardır Türk’tür Müslüman’dır. Güneyde kurulan bir devlet vardır Rum’dur Hıristiyan’dır. Dolayısıyla iki bölgeli iki halklı yeni bir oluşum olacaksa Türkiye’nin garantörlüğü sulandırılmadan bu olumlu anlaşmayı yaptıktan sonra AB’ye girilecekse, biz varız.
Şener: Kıbrıs, AB’nin ön koşulu değildir
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye’nin AB’ye üyeliği için Kıbrıs’ın bir ön koşul olmadığını söyledi. Şener, KKTC’ye seçim için kaynak aktarılmayacağını da açıkladı. KKTC’ye giderken Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şener, Türkiye’nin AB’ye üyeliği için Kıbrıs’ın bir ön koşul olmadığını yineleyerek, şunları söyledi: ‘Eğer Kıbrıs sorunu Türkiye Cumhuriyeti’nin AB’ye tam üyeliği için bir ön koşul olarak kabul edilecek olursa, bu takdirde aynı ön koşulun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için de geçerli olması, bunun bir ön koşul olması lazım.’ Kıbrıs sorununun tek taraflı bir sorun olmadığına işaret eden Abdüllatif Şener, sorunun çözümü için Türkiye’nin gayretlerinin yeterli olmadığını kaydederek karşı tarafın da iyi niyetli davranması gerektiğini söyledi. Bakan Şener, KKTC seçimlerine para yardımı yapılacağı yönündeki spekülasyonları yalanladı. Devlet Bakanı, ziyaretin, ‘seçimler öncesi KKTC’ye mali yardım olarak’ algılandığına yönelik haberlerle ilgili olarak, ‘KKTC hükümetine seçimlerle özdeşleştirilebilecek spesifik herhangi bir kaynak aktarımı söz konusu değildir’ dedi. Zaten iki ülke arasında ekonomik, mali işbirliği çerçevesinde yürütülen çalışmalar olduğunu hatırlatan Şener, bu çerçevede KKTC’de yatırım yapacaklara 160 milyon dolarlık bir destek sağlanacağını belirtti. KKTC ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması’nın yürürlükte olduğunu ifade eden Abdüllatif Şener, ‘Süreç devam ediyor. Ancak bu belli bir prosedürdür alt yapı çalışmaları zaman alıyor’ diye konuştu. (ANKARA)
Ada’da çözüm istemeyen yok
Siyasi bir sorun var. Ada üzerinde 45 bin Türk askeri bulunduğu müddetçe barış devam edecek Şu çözüm meselesine dönelim.
S.DENKTAŞ: Ada’da çözüm istemeyen yok. Bizler de istiyoruz, Papadopulos da istiyor. Peki nedir çözüm? Sadece bizim önermelerimiz yetmez. Karşı taraf, bizim ortaya koyduğumuz egemenliğe, iki kesimliliğe, Türkiye’nin fiili kanısına dayalı çözümü ortaya koyduğumuzda, ‘işte bunlar çözüm istemiyor’ diye bizi işaret ediyor. Sorunumuz budur. Kendilerinin çözümünün ne olduğunu anlatmıyorlar. Kendilerinin çözümlerini anlatsalar vatandaş görecek ki, bunların yapmak istediği çözüm değil teslimiyettir.
Ortak devlet konusuna nasıl bakıyorsunuz?
S.DENKTAŞ: – Yıllardan beri biz, kendi içimizde çözümsüzlüğün nedeni nedir diye aradık. Çözümsüzlük var hakikatten. Bir siyasi sorun var Ada üzerinde. O siyasi sorun hala kalkmış değil. Barış var. Ada üzerinde 45 bin Türk askeri bulunduğu müddetçe barış devam edecek. Ama dönelim biraz geriye. Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler, hayatın hiçbir evresinde ortak bir devlet kurmaya istekli olmamışlardır. Rum Enosisi, Türk de bunun karşılığında Taksimi savunmuştur. Ama 1960’lardaki dıştan gelen baskı ile bir devlet oluşturuldu. Ne kadar gidebildi 3 yıl. 3 yıldan bugüne hala biz bir kurucu ortaklık kurmaya çalışıyoruz. Şimdi aradan bu kadar zaman geçmiş Verheugen’in temsil ettiği AB politikası devreye girmiş. En güzel mazeret de Kıbrıs. Bunun stratejisti kim? Verheugen. Verheugen’in politikası iflas etti. Bizim muhalefetin, 3 ahbap çavuşun ortaya koyduğu politikalarla çözüm, teslimiyettir. Verheugen’in bu Ada’dan içeriye adım atmaması lazım. İnsan olarak da gelmemesi lazım. Böyle çirkin bir yaklaşım olamaz. Rum tarafına talimat verdim baskı yapın. Türk tarafını yıkmak için elimizden geleni yapmak lazım. Kimsin sen? Görünen bir şey var ki 14 Aralık Verheugen’in son kullanım tarihidir.
MUHALEFETİN GÜNAHI
EROĞLU: Rum tarafının hatası büyük. Klerides, bir çözüm için değil, Türk tarafının uzlaşmaz göstermek için masada oturdu. Sadece 1975’te, nüfus mübadelesine imza koyan Sayın Denktaş ile Klerides’ti. İki bölgeli iki halklı o zaman kabul edilmişti. Ve ondan sonra da bir masaya imza koymamak için oturdu. Hiçbir önerimize evet demedi. Ve uzlaşmaz taraf bizi gösterdi. Başarılı oldu çünkü KKTC muhalefeti de Klerides’in politikasına uydu. Onlar da KKTC hükümetlerini suçlamaya devam etti. Annan Planı’nda ayrı oyun oynandı. Plan’a kamuoyu yoklamasında Rum’un yüzde 80’i karşı çıktı. Bu belgenin iyileştirilmesi lazım. Bizim muhalefetin suçu bana göre çok büyüktür burada. Devlet ilan ettik, devlete sahip çıkmadılar. Eğer KKTC’ye sahip çıkılsaydı bugün çok daha farklı bir konumda olacaktır diye düşünüyorum.
YARIN: Muhalefet parti liderleri ne diyor?