20 Kasım 2003
Sinagog bombacılarının kimlikleri Türkiye için büyük ve endişe verici bir tehdidin varlığına işaret ediyor. Bombacıların hepsi Hizbullah üyesi. Dış bağlantı ve destekleri yoğun. Hizbullah ki Türkiye’nin en kanlı terör örgütlerinin başında gelmektedir, bu tür eylemcileri yetiştirdiğine göre, sorun büyük demektir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ‘Hizbullah, PKK’nın türevidir’ demişti. Yani PKK ile Hizbullah aynı güçtedir. Hizbullah’ın türev olduğu gerçek ise, onu türetenler kimler? Frankenştayn’ı yeniden ve yineleyerek kimler Türkiye’nin önüne koyuyor? Bu sorunun yanıtını Türkiye’nin dışında aramak gerek. Ama mücadelede eksikliklerini içeride görmek zorundayız.
Hizbullah’ın Türkiye kanadının sorumlusu; bir zamanlar ülkücü camiaya mensup olan, daha sonra Radikal İslam’ı seçen Hüseyin Velioğlu idi. Velioğlu’nun siyasi öğretisi ve çalışmaları sonucu Hizbullah gelişti, içerde gördüğü boşlukları doldurup, dış destek aldıkça serpildi. Velioğlu İstanbul’da ölü ele geçtiğinde, Hizbullah evlerinden onlarca ceset çıktığında örgütün içinde bulunanlar, bugün canlı bomba oldular. Ya yarın?
Hizbullah
Hizbullah ile ilgili olaylar, yapılan resmi açıklamaların gölgesinde kalıyor. Güneydoğu’da camiler Hizbullah’ın eline geçmiş. İmamlar Hizbullah’ın, cemaat Hizbullah’ın. Kimse de ses çıkarmamış. Müdahale etme gereği duymamış. Siyaset oy derdinde, güvenlik güçleri ‘Birbirlerini kırsınlar’ diye bakarken olan olmuş. Hizbullah da, diğer radikal örgütler de boş bırakılan, ilgilenilmeyen alanları dolduruyorlar ve yoksulluk bağlamında taban bulup büyüyorlar.
Ekonomik dengeler bozuldukça, yalnız ve parasız kalanlarda ortaya çıkan en büyük hastalık: köktendincilik oldu.
Amerikalı ünlü iktisatçı Lester C. Thurow’un tahlili bu konuda bana kalırsa çok önemli: ‘Kaybedenler, dışarıda bırakılanlar ve sisteme ayak uyduramayanlar, belirli bir dünyadan belirsiz bir dünyaya çekildiler. Ekonomik olarak kaybedenler, ‘köktendincilik’ denilen sosyal volkanın içine kusuluyor. Köktendinciliğin yükselişi aslında patlamakta olan bir sosyal volkandır. Ekonomiyle arasında basit bir bağlantı vardır. Ekonomik olarak kaybedenler veya ilerde başarılı olmak için neyin gerektiğini bilmemenin ekonomik belirsizliğini kaldıramayanlar, köktendinciliğe döner. Başarının yeni tanımı yapılamazken, neyin ahlaklı veya neyin ahlak dışı olduğu belli değildir.’
‘Belirsizlik’ tehlikesi
Tarihsel olarak ekonomik ve siyasal belirsizlik dönemlerinde her zaman köktendincilikte yükseliş görülmüştür. İnsanlar yaşadıkları dünyanın belirsizlikleri çok büyüdüğü zaman dine sığınır ve ruhani dünyanın mutluluk vaatlerine döner. Çünkü ruhani dünyanın vaatleri bellidir. Cennetin anahtarlarını vaat eden köktendinciler birer ‘sosyal diktatördür.’ Cennete giden doğru yolu bildikleri ve öbür dünya kavramıyla ilgili ‘somut’ vaatler ile yaptırımları belirledikleri için doğru olan onlardır; onların buyurduklarıdır. Yapmaları gereken, başkalarına bu doğruları tebliğ etmek ve doğru yolu bulmaları için onları zorlamaktır. Köktendinci anlayışla mücadelenin sadece polisiye tedbirlerle yapılabilirliği inancı veya politikası iflas etmeye mahkumdur. Sorunun çözümü ekonomik ve hukuksal reformlardan, bu alanlarda demokratikleşmekten geçmektedir. Köktendinci İslam’ın çözüm olarak dayattığı silahlı yüzü bugün ortaya çıkan boyutlarının çok daha üstünde potansiyel taşımaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren silahlı köktendinci unsurların yapıları ve örgütsel özellikleri sanıldığından daha büyüktür ve köklüdür. Her yeni ceset sizi şaşırtmasın.