24 Mayıs 2002
Komplo skandalıyla ilgili gelişmeler giderek boyutlanıyor. İfadelerin alındığı dönem İzmir Emniyet Müdürü olan daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü görevine getirilen Hasan Yücesan dün “komplo” soruşturması kapsamında görevinden alındı. Daha önce de iki görevli açığa alınmıştı. Burada önemli olan soruşturmalarda komplo organizasyonunun siyasi ve emniyet dışı bürokratik ve sivil ayaklarının da ortaya çıkartılması. Çünkü bu komplo olayı Türkiye’de siyaseti ulus iradesi dışında yönetmek için şekillendirme çabalarının ne ilki, ne de sonuncusu olacak. Ama ilk kez olayı açığa çıkartma olanağı geçti ele.
Bunları uzantılarıyla hukuka teslim etmek, gelecekte siyaset kurumu ile, millet egemenliğine karşı girişilecek başka komploları engelleyebilir. Komplo girişimcilerine de önemli bir ders verilir tarihi olarak.
Hukuk ve idari reform şart
Bir de bu olayın ortaya koyduğu hukuki ve idari boyut var. Bununla ilgili olarak, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’den bir mektup aldım. Paylaşmak istiyorum:
Bir süredir ısrarla gündeme taşıdığınız “komplo” olayı tüm kamuoyunda dikkat çekmiştir. Öne sürdüğünüz görüşler ve sergilediğiniz belgeler tartışmasız son derece önemlidir. Dikkatle izlediğimiz yazılarınızın dünkü (20 Mayıs Pazartesi) bölümünde Konfederasyonumuzun da adının geçmesi bizi bir okur olmanın ötesinde bir taraf olarak konunun içine çekmiş bulunmaktadır. Sonuç itibariyle Konfederasyonumuzun adının, tüzel kişiliğini bağlamayan bir biçimde yer alsa da, devletin resmi bir belgesinde bir suç itirafı çerçevesinde anılmak bizler açısından kabul edilemez bir durumdur.
Bu yazılarınızla bir kez daha ortaya çıkmıştır ki, ülkemizin emniyet teşkilatının ve adli sisteminin yeniden yapılandırılması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak durmaktadır. Mevcut halde bile ilgili mevzuata uyulmaması ve soruşturmalarda temel delil olarak suçluların ifadelerine veya itiraflarına başvurulması ortaya çarpık birçok sonuç doğurmaktadır.
Sapla saman karışınca
Sizin yazınızdaki örnekte olduğu gibi ele geçirilen zanlıların yönlendirilmiş ve gerçek dışı ifadeleri, bir davanın sonuçlandırılmasından çok, farklı amaçlara hizmet eden araçlara dönüştürülmektedir. Bu türden elde edilmiş veya üretilmiş belgelerin siyasi, ticari yönlerden çıkar ilişkilerinde etkin olarak kullanılması artık sıkça rastlanılan bir durum haline gelmiştir.
Sapla samanın birbirine karıştırıldığı ve bilinçli olarak uygulanan bu yöntemler nedeniyledir ki açık toplum arayışları, temiz toplum özlemleri söndürülmüştür. Yalan beyanlarla kurumların bilinçli olarak kötülenmesi, bir anlamda demokrasinin yıpratılmasına neden olmaktadır. Bunu önlemenin yolu her şeyden önce açıklıktan geçmektedir. Sorumlu mevkilerde bulunan herkes mal varlığını ve kaynağının hesabını verebilmelidir. Haksız, hukuksuz biçimde mal varlığını, gelirini artıranlar ortaya çıkarılmalıdır. DİSK’in bu konuda verilmeyecek hesabı geçmişte olduğu gibi bugün de yoktur. İsim verilmeyerek bir anlamda geçmiş tüm genel başkanlarımızı töhmet altında bırakan bu ifadeler de tamamıyla gayri ciddi ve art niyetlidir.
Elbette her kurum denetlenebilmeli, her kurum ve yöneticileri toplumun önünde hesabını verebilmelidir. Ama bunun için önce, varsa bilgi ve belgeler ortaya konulmalıdır. Belgesiz ve bilgisiz suçlamalar “çamur at, izi kalsın” mantığından başka bir şey değildir.
Konfederasyonumuzun kendi iç disiplinine özen gösteren bir örgüttür. Yanlışını tespit eder, hatasını ortaya koyar ve üzerine kararlılıkla gider. Eleştiriye açıktır, gerçekçidir. Ama hiçbir zaman iftiraya, suçlamaya, karalamaya tahammül gösteremez. Dolaylı da olsa adımızın kötü amaçlar için kullanılmasına karşı tutum alır. Tepkimizi anlayışla karşılayacağınızı umuyor ve demokrasinin, hukukun, hak ve özgürlüklerimizin savunulması adına bu mektubu köşenizde yayınlamanızı rica ediyorum.”
Amaç
Bu skandalı ortaya koymaktaki amacımızın böylesi net bir şekilde anlaşılmış olması beni çok mutlu etti. DİSK eski Başkanı Rıdvan Budak da telefon etti ve komplo ifadelerinde DİSK’in ne için bulunduğunun, soruşturulup ortaya çıkartılmasını istediğini aktardı. O da büyük rahatsızlık duymuş.
Sayın Çelebi’nin söylediklerinin altına imzamı atıyorum. Ortak bilinç ve mücadeleyle bu iğrenç komploları ortadan kaldırabiliriz. Bunlarla siyasi görüş ayrımı yapmadan, kurumsal ayrımlara girmeden komplolara karşı durulmalı. Ortaya çıkartılan bu komplo olayı mücadele açısından çok önemli.
Çelebi bir de kendi mal varlığını eklemiş mektubuna. DİSK Genel Başkanı öncelikle topluma karşı sorumluluk üstlenenler olmak üzere sendika, dernek, vakıf, meslek örgütü, siyasi parti gibi kurum ve kuruluşlarda; kamuda ve bağlı kuruluşlarda; özerk kurumlarda görev alanları, milletvekillerini mal varlıklarını kamuoyuna açıklamaya davet ediyor. Ben buna gazetecileri de ekliyorum.
Çelebi’nin mal varlığı şöyle:
1- İstanbul Beylikdüzü’nde bir apartman dairesi, 2- İstanbul, Sarıyer Gümüşdere köyünde iki katlı ev, 3- Eşinin üzerine kayıt 1999 model bir Nissan Primera marka binek aracı.
Ben kendi mal varlığımı geçenlerde bu köşede açıklamıştım. Onda bir değişiklik var, İstanbul Beylikdüzü’ndeki gazeteciler kooperatifi hissemi sattım. Eşime bir otomobil aldım; 2000 model BMW 3.16 marka.
Komplolarla mücadele Türkiye’nin kurumlarını ve insanlarını yıpranmadan kurtaracak. İşini doğru dürüst yapanların önünü açacak. Çürümüşlüğün bizi esir almasına mani olacak. Bütün sivil ve siyasi unsurların cumhuriyet, demokrasi için, komplolarla mücadelede yer alması gerek. Temiz toplumdan olmaları gerek.