15.10.1998
Bir bankayi dolandirdiktan sonra uyusturucu kaçakçisi Nurettin Güven’in korumasi altina giren ve karanlik islere karisan Mehmet Cemal Kulaksizoglu’na da MIT tarafindan kimlik ve silah verildi
Tuncay ARSLAN
Temiz toplum için çalismalar yayginlastikça, ortaya çikan yeni gerçekler, Türkiye’de pek çok seyin degistiginin habercisi. Toplum çok sesli bir sekilde, bütün engellemelere karsin demokrasiyi insa ediyor.
Eskiden santajlarla, korkuyla, menfaat karsiligi kasalarda tutulan bilgiler, belgeler artik açiklaniyor. Pisligin üstü örtülemiyor. Yurttaslar devleti, hükümeti beklemeden Türkiye’yi yapilandiriyor. Burada önemli olan, bilgilerin yerli yerine konulabilmesidir. Bunun için adalete ihtiyaç var…
Iki Mehmet’in anlatacagi
Öncelikle ‘Susurluk’ aydinlatilmalidir. Çete baslarinin mahkemelerde konusan devlet görevlilerine ‘Elinde delil var mi, delil’ diye caka satmalarina izin vermemek gerek. Devlet ‘santajci’ olmadigini kanitlayip dinleme bantlarindan MIT raporlarina kadar her seyi adalete teslim etmeli. Sonuç bakimindan da yarginin bagimsiz-saibesiz bir sekilde karar vermesini denetlemelidir. Bu baglamda Mehmet Eymür’ün mahkemelerde anlattiklari ile, suçladigi Mehmet Agar’in anlatacaklari çok önemlidir.
Türkiye’nin önü, iki Mehmet’in anlatacaklariyla aydinlanacaktir. Bu çözülmeler; Türkiye’de uyusturucu parasiyla beslenen ve kamu içinde çöreklenmis karanlik güçleri ortaya çikartacaktir. ‘Terör ranti’ kavraminin ne demek oldugunu apaçik ortaya koyacaktir. Türkiye’nin yapmasi gereken ikinci sey, Nesim Malki ve Yener Kaya cinayetlerini çözmektir. Bu cinayetler ‘siyasetçi-mafya- banka’ üçgeninde gelisen olaylari ve Türkiye’de kök salmaya çalisan kara para düzeninin kanli yüzünü gösterecek bize.
Yani iktidar ve güç delisi siyasetçinin, para ve dokunulmazlik arayan mafyaci ile bu sistemin yüregini olusturan kara para yikayicisi bankalar arasindaki iliskileri ortaya çikacak. Uluslarararasi kara para trafigini yönlendiren bankerlik kuruluslarinin, Isviçre’de oturup Türkiye’yi kara düzene nasil pazarladiklarini bu iki cinayetin çözülmesiyle anlayacagiz.
Nesim Malki’nin milyar dolarlarinin üstünde simdi kimler oturuyor? Uluslararasi iliskiler aginda kimler var? Malki’nin haraca baglanmasi konusunda kararlari kimler aliyor? Sonra nasil uygulamaya konuluyor?
Örnegin Necdet Menzir’in Istanbul Emniyet Müdürü oldugu dönemde Nesim Malki’ye yapilan saldiriyi kimler gerçeklestirdi? Malki’den ne istiyorlardi? Saldirganlarin elinden kurtulmak için Malki kimleri araci yapti? Kaç para verdi? Bu saldiri ile öldürülmesi arasinda bir baglanti var miydi?
Bu konularda kendisi de magdur olan isadami Emin Cankurtaran ile Mustafa Kefeli’nin bir bildikleri var midir acaba? Lütfedip konusmazlar mi?
Yener Kaya’nin, yakilarak öldürülmeden önce sorgulandigi kesin. Kim, neyi paylasamiyordu da Kaya’yi önce sorgudan geçirip sonra yakti? Kaya, borsada araci kurum sahibi iken kimlerin adina para isletiyordu? Yener Kaya, ölümünden önce Ankara’da konustugu simdinin politikacisi, o dönemlerin Borsa ve iMerkez Bankas Baskani olan dostu Yaman Törüner’e sikintilariyla ilgili neler anlatti acaba? Çünkü Yener Kaya ölümünden önceki günlerde büyük bir sikintinin içinde oldugunu ve ‘ya batacak ya da çikacak’ konuma geldigini etrafindakilere aktariyordu. Kaya ile Demirbank arasindaki iliskilerin boyutu neydi? Bir banker, milletvekili adayligi fotografi çektirmek için geldigi basbakanlik konutundan çiktiktan iki saat sonra yok oluyor. Üç saat sonra yanmis bir sekilde ölüsü bulunuyor… Ertesi gün isyerini arayan borsa müfettisleri bilgisayarlarda hiçbir bilgiye ulasamiyorlar.
Bu iki cinayet karanlikta kalmamali.
Izinsiz ve insanlarin özel hayatini hiçe sayan santaj amaçli telefon dinlenmesi hastaligindan devleti kurtarmak gerekmektedir. Devlet içinde birileri ellerindeki aletlerle her türlü özel yasama girip istedikleri gibi hareket ediyor. Hesap soran yok. Bu dinlemelerden elde edilen bilgiler arsivlere malzeme yaratiyor. Sonra o arsivleri ellerinde tutan birileri çikarlarinin gerektirdigi yerde dinleme kasetleriyle santaj yapmaya basliyorlar. Bunun önlenmesi zorunludur.
Devlet dinliyor ve suçu saptayip da önlemiyorsa suçludur. Bugünlerde ortalikta dolasip duran kasetlerin çogu polis veya MIT içinden çikan, çikartilan dinleme kasetleri. Peki ama bu kasetleri dinleyenler suçu saptadiklarinda veya rastladiklarinda neden harekete geçmediler? Çünkü devlet bu büyük pisligin içinde kaybolmus da ondan. Artik buna dur demeli. Santajcilarin canina okumali ki hesaplasmalar birilerinin keyfine ve çikarina göre degil, hukuka göre ve zamaninda gerçeklesebilsin.
Devlet, cezaevlerine kapattigi mafya babalarinin saga sola yagdirdigi emirleri ve küfürleri dinleyip garip bir zevk içinde bulunacagina, mafya ile temasini saptadigi bakanina, milletvekiline, isadamina, bürokratina, polisine, gizli servis mensubuna hesap sorsun.
Bu yüzden devlet denilen mekanizmanin elindeki dinleme ve diger bilgi ve belgeleri adalete teslim etmesi en dogrusudur. Aslinda bu tür bilgilerin toplandigi bir bilgi bankasi olusturmak, Türkiye için yasamsal önemi olan bir konu. Bu banka Adli Sicil Kurumu içinde tutulmali ve adaletin yararlanmasina sunulmalidir. Bu böyle yapilmis olsaydi Türkiye’nin aylardir konustugu Mikail Sari olayi yasanmazdi. Aslen bir dolandirici olan Mehmet Cemal Kulaksizoglu, yani Mikail Sari’nin yakalamasi önemli. Kendisini ‘ikinci Yesil’ olarak adlandiran bu adam kim?
Kulaksizoglu bir bankayi dolandiriyor.
Ardindan güvenligini saglamak için halen Ingiltere’de yasayan uyusturucu kaçakçisi Nurettin Güven’in korumasi altina giriyor. Ancak Güven, Kulaksizoglu’nun elindeki bütün parayi almak isteyinci kiyamet kopuyor. Güven’in adamlari Kulaksizoglu’nu ayaklarindan vuruyor. Kulaksizoglu bunun üzerine MIT içindeki bir akrabasini kullanmaya karar veriyor. MIT’in üst düzey yetkilisi olan emekli akraba, Yavuz Ataç’i arayarak, Kulaksizoglu ile görüsmesini tavsiye ediyor. O da yarali olarak Ankara’daki bir evde saklanmakta olan Kulaksizoglu’nu ziyaret ediyor. Kulaksizoglu kaçakçilarla iliskilerini anlatinca, MIT içinde o dönem bazi operasyonlar için duyulan silah ihtiyacinin bu kaçakçi baglantilariyla saglanabilecegini uman yöneticiler Kulaksizoglu’na silah ve kimlik veriyorlar. Onu kullanmaya basliyorlar. Sonuç mu? Tipki Alaattin Çakici olayinda oldugu gibi, Kulaksizoglu operasyon için verilen paralari zimmetine geçirmekten baslayin da, MIT forsunu sinir geçislerinde arabasini Türk gümrükçüye aratmamak (ne sakliyorsa) için kullanmaya kadar her türlü pis is için gündeme getiriyor.
Fasist bir yapilanma
Kulaksizoglu’na sorarsaniz o Türkiye için kursun atti, kursun yedi. Gerçi yedigi kursunlari uyusturucu taciri ortagindan, attigi kursunlari ise poligonlarda yaktigi mermilerden ötede aramak bosa çaba olur.
Onu kullananlara sorarsaniz bir büyük hata idi. Tipki Abdullah Çatli ve arkadaslarinin kullanilmasi gibi. Bu hatalarin hesabi zamaninda sorulmazsa, bakin zaman nasil hesap soruyor. MIT bu hatalar yüzünden bugün yabanci gizli servislerin Türkiye üzerine oynadigi oyunlar karsisinda eli kolu bagli kaliyor.
Kulaksizoglu ile Akin Birdal’i vuran çete arasindaki bag iyi incelendiginde karsimiza fasist bir yapilanmanin çikacagini göreceksiniz. Bu fasist egilimli çetecilerin tutanaklara geçmeyen ifadeleri Türkiye’de bazi Batili devletlerin ne kadar büyük bir milliyetçilik oyununu tezgahlandigini gözler önüne sermeye yeter. Birdal’in öldürülmek istenmesi bir sey degildir. Birdal öldürüldükten sonra bu çetenin yapacagi eylemler daha korkunç bir süreci Türkiye açisindan baslatmak arzusunu gösteriyor. Birdal’in cenazesine katilanlara saldiri gibi… Böylesi kanli eylemlerin Türkiye’de rejimi nereye götürecegi ortada. Zaten son zamanlarda yasadigimiza baktigimizda birilerinin Türkiye’yi dikta rejimine veya iç savasa sürüklemek konusunda ne kadar istekli oldugu gözler önüne seriliyor.
Türkiye bu karanlik ve kanli bulmacanin parçalarini bir bir yerine koymazsa demokrasiden kopartilacaktir. Üç bes çapulcu çeteci ile onlarin arkasindaki yabanci tezgâhlarina pabuç birakirsak yazik bize. Buna asla izin verilmemeli.