27 Haziran 2001
Kumarhaneler dört yıl önce kapatıldı. Hükümetin aldığı kararın Anayasa Mahkemesi’nce de onaylanması ile artık kapanmış olması gereken konu, kumarhane lobisi tarafından fırsat bulundukça yeniden gündeme getiriliyor. Kumarhanelerin açılması istemi, son olarak, kendisinin bu işin hangi boyutuyla ilgili olduğunu bilmediğimiz DSP İstanbul milletvekili Perihan Yılmaz’ın, casinoların yeniden açılması istemiyle TBMM’ye yaptığı başvuru ile yeniden ısıtılmış oldu. Kumar lobisinin en önemli sloganlarından biri kumarhaneler turizmin “olmazsa olmaz”dır. Bu da asla doğru değildir. Kumarhanesi olmadığı için turizmi kötü olan ülke olmadığı gibi, kumarhanesi var diye turizmde çok iyi olan bir ülke de yoktur.
Turizm zarar görmedi
Şimdi konuya kumarhane lobisinin öne sürdüğü tezleri gerçeklerler ile karşılaştırarak bakalım: Kumarhanelerin kapanmasından turizm zarar görmedi. Rakamlar bunu gösteriyor. Türkiye’ye kumar oynamak için geldiği öne sürülen İsrailli turist sayısı, kumarhanelerin kapanmasından sonra azalmadı arttı. 1997 yılında yani kumarhaneler açık iken İsrail’den Türkiye’ye gelen turist sayası 263 bin idi.
2000 yılında; yani kumarhaneler kapalı iken İsrail’den Türkiye’ye gelen turist sayısı 311 bin oldu.
Kumarhane lobisinin ileri sürdüğü “Casinoların vergi geliri yarattığı” iddiasına gelince. Bu iddia da doğru değildir. Bunu da Ömer Lütfi Topal ve Sudi Özkan’ın işlettiği kumarhanelerde hesap uzmanlarının yaptığı inceleme sonuçları gösteriyor. Hesap uzmanları kumarhanelerde 2.2 milyar dolarlık (bugünkü rakamlarla 3.5) kazancın vergiden kaçırıldığını saptadı. Demek ki kumarhaneler vergi geliri yaratmak bir yana, oluşan vergiyi de kaçırıyor.
Üçüncü olarak, kumarhanelerin kapanmasıyla tesislerin zarar gördüğü iddiasına gelince. Bu da tümüyle gerçekdışıdır. Nitekim en çok kumarhanenin bulunduğu İstanbul’daki oteller, bu mekanların kapanmasından dolayı zarara uğramadıkları gibi, karlı hale bile geldiler. Bu kapsamda otellerin kimi, casino alarak kullanılan mekanı balo ya da toplantı salonuna dönüştürerek tesislerinde sıkıntı çektikleri yeni alanlar açılması fırsatı buldular. Hilton ve Holiday Inn, Conrad buna örnektir. Dolayısıyla burada eğer var ise bu turizmin değil kumarhanecilerin zararıdır.
Ve geldik kumarhane lobisinin öne sürdüğü dördüncü iddiaya. Kumarhane lobisi, casinoların açık olduğu dönemde buradan turizmin tanıtımı için Turizm Bakanlığı’na yılda 100 milyon dolar gelir aktardıklarını öne sürüyor. Yalan.
İşte rakamlar
İşte kumarhanelerin Turizm Bakanlığı’na yıl yıl aktardığı para (milyon dolar olarak) 1992’de 0.465, 1993’te 1.2, 1994’te 5.9, 1995’te 14.0, 1996’da 13.3, 1997’de 11.0.
Görüldüğü gibi bırakalım her yıl 100 milyon doları, aktarılan paranın toplamı bile bu kadar değildir. Kaldı ki olsa bile bunun için kumarhaneler açılabilir mi? Kumarhanelerin kan, gözyaşı ve uyuşturucuya dayalı pisliğini bir kenara bırakıyorum. Şimdi soruyorum: “Kumarhaneler açılsın lobisi” yürütenler, eğer Susurluk melanet çetesinin mensubu değil iseler, bu gerçeklerden sonra hala, nasıl olur da aç aç diye bağırırlar?
Yüzde 10 Sami’nin marifetleri
Namı diğer “Yüzde 10 Sami” yani Sami Erdem, İslami kesim bankacılarının en önde gelen adamı. Yaşam öyküsünü ikiye ayırıp değerlendirmekte fayda var. Kamu kesiminde özellikle de Ziraat Bankası’nda yaptıkları, sonra da özel sektörde gerçekleştirdikleri. Bugünkü mafya tipi bankacılık sisteminin nasıl yaratıldığının resmi, bu incelemeden çıkar.
Yüzde 10 Sami’nin polis tarafından aranırken neden yakalanamadığı uzmanlarınca bilinir. Polis içindeki yandaş düşüncede bulunan kadrolar onu korur. DGM savcılığındaki dosyası boyu kadar. Yurtdışına çıkardığı paralar, boyunun 10 katını aşmıştır herhalde. İyice bakılsın neler dökülür ortaya neler. Peki ama hırsızın ideolojisi, kimliği çok mu önemli? Değil ama Türkiye’de önemli. Siyasal İslam paraları nerelerden buldu, nasıl kullandı diye neden kimse olaylara bakmıyor? Sami Erdem bu konuda iyi bir başlangıç olur.