27.05.1999
Ömer Lütfü Topal’in ölümüyle bosalan kumarhane kralligi ranti için kavga veriliyor. Uzun süredir sessiz bekleyen uyusturucu kaçakçisi, mafya babasi ve kumarhaneci üçgeni artik ‘balli para’ istiyor
Türkiye hükümetini buldu. Hükümet bulunur da karanliklarda bekleyenler bos durur mu? Onlar da hemen ilk icraatlari için kollari sivadilar. Yakinda kumarhanelerin açilmasi için büyük atak baslayacak.
Kumarhanelerin trilyonlarca liralik kara gelirinden mahrum kalmak, bazi çikar çevrelerinin isini engelledi. Onlarin önünü açmak gerekiyor. Bunun için de kumarhanelerden beslenen onlarca politikaci, yüzlerce bürokrat, devlet büyügü kollari sivadilar. Simdi önümüze koyacaklari en büyük koz, turizm sektörünün içinde bulundugu zor kosullar. Turizm sektörü batiyor denilerek hortlatilacak kumarhane canavarinin turizme bir katkisinin bulunmadigi geçmis örneklerinden gün gibi ortada. Ama Türkiye’de uzun zamandir sessiz bekleyen uyusturucu kaçakçisi, mafya babasi, kumarhaneci üçgeninin artik dayanacak hali kalmadi. Para istiyorlar. En kolay ve balli para kumarhaneden geliyor. Devlete bir kurusluk vergi vermeden, kaçakçilikla yollarini buluyorlar. Maliye Bakanligi Zekeriya Temizel döneminde bunlara karsi açtigi savasta trilyonlarca liralik vergi ve usulsüzlük saptadi. Bunlarin devlete bir kurusluk faydasinin olmadigi belirlendi. Türkiye’de kumarhane demek, karaparanin aklanmasi ve uyusturucu demek. Bunu Susurluk sonrasi süreçte belgeleriyle net bir sekilde gördük. Ama ANAP’ta, DYP’de, DSP’de kumar baski gruplarinin adaylarinin milletvekili olmalarinin önüne geçemedik. Susurluk Raporu’nda adlari olanlarin milletvekili yapilmasi durdurulamadi.
‘Turizm’e sarilacaklar
Bunlar olmadi diye simdi Türkiye’yi karanliklari karsisinda çaresiz ve savunmasiz zannedenler yaniliyorlar. Mafyanin karsisinda çelik gibi duracak pek çok kisi bu ülkenin sahipsiz olmadigini tekrar tekrar onlara gösterecek. Ne pahasina olursa olsun karsilarinda iyilik, güzellik ve dogru için savasacak erler bulacaklar.
Ömer Lütfü Topal’in ölümüyle bosalan kumarhane imparatorlugunun koltugunun doldurulmasi gerekiyor. Kavga Topal’in ranti için veriliyor.
Turizm yalaninin arkasina saklanacaklar. Rüsvetler dagitip, baskilar yapacaklar. Kumarhaneleri açmak için gerekirse kan bile dökecekler. Kumarhanelerde çekilen fotograflarla devleti yönetenlere santajlar yapacaklar. O kadar çok cephede savasa giriyorlar ki, inanilmaz geliyor insana. Kumar, haraç, uyusturucu, mafya çetelerini yeniden hortlatmak için önce polisin etkin unsurlarini, yani organize suçlarla mücadele ve kaçakçilik birimlerini zayiflatacak senaryolari, içten çökertme oyunlarini yürürlüge koyuyorlar.
Fethullah Gülen ile ilgili olarak ortaya çikan, yandas polis listesi hikâyeleri de bana bunlardan biri gibi geliyor. Devlet böyle olusumlari cezalandiracak olsaydi, önce onlarin liderlerinin sokaklarda gezmesine izin vermezdi. Bunlarin arkasinda Türkiye’nin gelecegine yönelik planlar yatiyor. Cemaatler, tarikatlar,
hepsi dis merkezlerin destegiyle yürüyorlar. Birileri Amerika’nin koltugunda, birileri Avrupa’nin. Atlar tepisiyor, zavalli ulusal bürokrasim eziliyor. Yakinda Türkiye senaristlerinin tasfiye islemi sonuçlandiginda ulusal
olan yönetici kalmayacak zaten.
CHP önlerinde bir engeldi, isi bitiriliverdi. Simdi sira Kemalizm savunusu içinde olan diger unsurlarda. Mafyanin, tarikat destekçilerinin listelerinin hazirlanmasinin baska ne amaci var ki? Mafya ise yakalar yargilarsiniz. Tarikatçi ve suç isliyorsa savcilar ne güne duruyor? Hiçbirisine sesinizi çikarmayin, adliyenin bir kapisindan giren, digerinden çiksin, çete suçlarinda ceza limitlerini asagi çekin sonra suçu, bucu diye çalisan birkaç memurunuzu damgalayin… Kimin için?
Ankara’da hazirlanan Fethullahçi polisler listesinde Emniyet Genel Müdürlügü’nde daire baskani olarak görev yapanlar, Alevi kökenli olanlar, Fethullah Gülen’den çok ‘Yeni Raki’yi sevenler de var. Ama hepsi Fethullahçi oluveriyorlar. Neden? Sanki durum öyle gerektirdigi için birileri okul yilliklarini önlerine açip liste yapmislar. Sonra, bazi abileri uyardiklari için, o listeleri 1992 yilinda hazirlanan Fethullahçilar raporlarinda adi geçenlerle birlestirivermisler. Aslinda bu olaylarin gizlenen yönlerini Ankara DGM’nin savci kadrolarinin bildigi kesin. Silahli Kuvvetler’den de bilenler var. Çünkü bu raporlar oralara da gönderilmis.
Sorun Bilican’in oglu degil
Bu kavga Emniyet Genel Müdürü’nün oglu ile ilgili olsa ne âlâ… Oysa bu konu, genel çerçevenin içinde bir nokta bile degil… Genel Müdür Necati Bilican’in oglu suç isliyorsa yakalanir. Yakalamayip hakkinda ihbar raporu yazmak hangi yasada var? Isadamlarini, sanatçilari, milletvekillerini, hatta IMT mensuplarini gözaltina alan savcilar ve polis bu durum karsisinda nasil olur da durur? Emniyet Genel Müdürü nasil olur da bu olaylar karsisinda sessiz kalir? Bence Necati Bilican’in, büyük oyunu bozmak için yapmasi gereken sey, ogluyla ilgili iddialar konusunda sorusturma açtirmak ve savciliklara basvurmaktir. Oglu ile ilgili sorunu çözdükten sonra da kendi içine dönüp bu kavgayi sonuçlandirmalidir. Çünkü bu kavgada bazi polisler
mafya ile verdikleri mücadeledeki basarilari yüzünden harcanmak isteniyorlar. Asil hedef onlar!..
Ankara’nin baraj kiyilarinda villalarda oturup, önlerine gelenlerin telefonlarini dinleyerek, seçim için Fazilet Partili politikacilarla adam takibi yapan bazi ‘memur’ gruplarinin varligindan söz ediliyor.
Tele-kulakçilarla bunlar arasindaki iliskiler arastiriliyor. Pislik bogazdan tasiyor. Emniyet Müdürlügü
teskilatina güçlü bir nester gerekiyor.
Fethullah Gülen Amerika’da bilinmez bir seylerin olmasini bekliyor. Ülkeyi yönetenler ne bekliyor?
Ankara’da birileri, Fethullahçi olarak adlandirilan polislerin varligini ‘kafalarina saksi düsmüs’ gibi büyük bir hizla saptiyor. Daha önceleri nerelerdeydiniz diye kimse sormuyor. Saptarsan ne olacak denilmiyor. Büyük oyunun içinde biz debelendikçe birileri adim adim kazandiklari zaferlerini kutluyor. Mafyayi azdiriyor.
Hedefleri Istanbul
Bu saptama aslinda Karadeniz kökenli mafya ile Ankara’daki Refah Partisi devami bazi politikacilarin, Susurluk ‘kahramani’ çete artiklari üzerinden oynamaya çalistiklari bir dirilis senaryosunun ürünü gibi gözüküyor. Karadenizli isadamlarindan devletimizin büyüklerine rica turlari devam ediyor:
– Aman beyefendi, bu çocuklar çok iyidir. Bizden diye harcamak istiyorlar. Ne olur sahip çikin; Istanbul’a müdür yapin.
Hedef belli: Istanbul.
Tevfik Fikret’in ‘Sis’ siirinde, kara yüzü nedeniyle ‘evrensel orospu’ diye seslendigi Istanbul kenti, aslinda 1900’lerden bu yana çok yol kat etti. Artik sadece ‘orospulugu’ ile degil, uyusturucu, silah, karapara, mafya babalari ve bunlarin teslim aldigi siyaset adamlariyla da meshur. Bu kentin karanliklarinin yarattigi milyar dolarlarla ölçülen paralari kapmak için babalarin yarisi devam ediyor.
Poliste simdiden müdür olmak isteyenler, hatta belirli yerlerde polis memuru olarak kalabilmek isteyenler, parti ve politikaci kapisi asindiriyor. Herkesin gördügü, bu rezaletle mücadele etmesi gereken hükümete ilk icraat olarak kumarhanelerin açilmasi için bastiriyorlar.
Türkiye’nin hassas karni olan yeralti ekonomisini güçlendirerek, legal kurumlari, isadamlarini, temiz isletmeleri ortadan kaldirmak, sistemi çökertmek istiyorlar.
Bunlara karsi yeni hükümetin ilk icraati, polisteki terfi ve tayin sisteminin tipki Silahli Kuvvetler’deki gibi suraya baglanmasi olmali. Bu yöntem Türkiye’de mafya ve suçla mücadelede en etkili yol. Ama polisin bu islerdeki rantini kaybetmemek isteyen güçler buna izin verirler mi? Kurulacak hükümet buna direnebilir ve kararli tutum takinabilir mi?
Önümüzdeki günlerde Kafkaslar ve Ortadogu’nun yeniden düzenlenmesi için Türkiye üzerine saldiri senaryolari hiz alacak. Ulusal kurumlari ve yapilari güçlendirerek bu saldirilari savusturabiliriz. Yoksa manda ile himayeyi baska baska adlarla bize yuttururlar, ruhumuz duymaz.