04.03.1999
DYP, kumar patronu Sudi Özkan’in çalisma arkadasi Avukat Salih Çelen’i Antalya’dan, ANAP da Özkan’in koordinatörü Mehmet Aktas’i Nigde’den aday gösterdi. Iki adayin da seçilmesi muhtemel
Seçim geldi kapimiza dayandi. Sorun toplumsal kararsizligimizda dügümleniyor: Kime oy verecegiz? Ya da kimlere oy vermeyecegiz? Türkiye gibi ülkelerde siyasi güç, rantin belirleyeni oldugu için, partiler bir rant kavgasinin odagi haline geliyor. Sokaktaki mafyanin belini kiran Türkiye, siyasi partilerin içindeki olusumlara karsi ne yapabiliyor? Hiçbir sey. Çünkü sistemin özünü olusturan delege anlayisi, alinip satilir kiliniyor. Delege partinin üye tabaninin degil de ‘delege agalarinin’ arzusuna göre olusanca, partinin gündemi ayri, halkin gündemi ayri oluyor.
Lider ne isterse delege onu isaret ediyor. Delege sadece agasini gösteriyor. Aga yol aliyor, Türkiye yaya kaliyor. Parti içi demokrasi laflari havanda su dövmekten baska bir anlam tasimiyor. Yalanci demokrasinin yalanci demokratlari olmaktan kurtulamayan bir siyaset anlayisinin getirdigi çikmaz sokakta adres ariyoruz. Kararsizlik bizim en temel siyasi seçenegimiz oluyor.
Bunlari da sadece seçim zamanlarinda hatirliyoruz. Diger günlerde aklimiz basimiza gelmiyor. Yumurta kapiya gelmeden seçim kanunu degistirebildik mi? Hayir. Son dakikada alelacele yaptigimiz degisiklikler bizi kurtardi mi?
Eksik yasalar
Eksik seçim yasalariyla, güçlünün gücünü devam ettirebilmek için yaptigimiz degisiklikler Türkiye’yi bu noktaya getirdi. Sonrasi bataklik. Önlem alinmazsa örgütlü toplumun en önemli kurumlari olan partiler basli basina sorun kaynaklari haline gelecekler.
Aday listeleri açiklandi. Türkiye’nin hangi kararliligi veya sorunu bu listenin olusmasindan etkin? Hiçbiri. Liderler ve delege agalarinin birkaç istisna disinda sorunlarla mücadele etmeye hazir adlara listelerde yer verdikleri gözlenmiyor. Türkiye’nin sorunlarini bu partiler hangi kadrolarla çözecek? Iyi bakin. Çünkü bu seçim önemli. Kadrolar yeterli diyenler ise bazi konularda haklilar.
Örnegin Türkiye’nin kumar sorununu çözmesi için iki deneyimli ad listelerde yer aliyor. Bunlardan biri Salih Çelen. Digeri Mehmet Aktas. Her ikisi de ünlü kumar patronu Suudi Özkan’in yakin çalisma arkadaslari. Çelen, avukat. Aktas ise genel koordinatörü. Kumar sorununun çözümü için parlamentoda canla basla çalisacaklardir. Çelen, DYP’den Antalya ikinci sira adayi. DYP il teskilati yapilan önseçime ragmen tepeden inme gelen Çelen’e karsi ayaklanmis durumda. Sudi Özkan’in genel koordinatörü Mehmet Aktas’in partisi ise ANAP.
Aktas, Nigde ikinci siradan aday. Önümüzdeki dönem parlamento kumar sorununu çözdü demektir.
Ilahlari korkutan isimler
Oysa partilerin Türkiye’nin baska sorunlarina da yönelmeleri ve kadrolar olusturmalari beklenir. Örnegin Türkiye’nin uluslararasi anlamda bir sorunu olan su meselesini çözecek, tartisacak adaylara da ihtiyaci vardir. Ama onlarin listelere girmesi engellenir. Çünkü parti ilahlari korkar o adlardan. Bunlardan biri de Günes Gürseler’dir.
DSP’nin ilahlari Tekirdag’da belediye seçimlerine girememe durumunu dahi göze alarak Gürseler’i listelerden eleyiverdiler. Hem de son dakika numarasiyla.
Gürseler, SHP milletvekiliydi. Erdal Inönü’nün çok yakin çalisma dostuydu. SHP-CHP birlesmesinin ardindan partisinden koptu, DSP’ye girdi. Parti meclisi üyesi oldu. Milletvekili seçilemeyince gitti memleketi Tekirdag’da avukatlik yapmaya basladi. Baro baskani oldu. Tekirdagli onu, o Tekirdagliyi birakamadi. Gürseler, uluslararasi su sorunumuz konusunda Türkiye’nin en bilgili insanlari arasinda yeraliyor. Çevre uzmani, siyasi kalite konusunda önde gelen adlardan biri.
Bu seçimlerde milletvekilligi degil, belediye baskani olmasi yönünde halk baskisi karsisinda, aday olmayi düsünmedigi halde belediye baskanligina adayligini koyuyor. Son dakikaya kadar hersey iyi. Bütün sinyaller adayin o oldugunu gösteriyor. Ama son gün DSP Genel Merkezi’ne hâkim ilahlar onu istemiyor. Bu yüzden liste DSP il yerine Tekirdag savciligina yollaniyor. Ancak basvuru saati geçmis oluyor. Tekirdag’daki yargiç saat 18.10’da listenin kendisine ulastirildigini kaydediyor ve gecikildigini tutanakla saptiyor. Ama DSP yöneticileri Ankara’da iktidar avantajini kullanarak Yüksek Seçim Kurulu’na basvuruyorlar. Birinci istekleri süre uzatimi. Digeri ise süresi disinda gelen listenin kabulü. Yüksek Seçim Kurulu süre uzatimi istegini geri çeviriyor ama listeyi kabul ediyor.
Olmazlarin oldugu ülkenin adi Türkiye.
Siyaset kaliteden, kaliteli insandan kaçilarak yapilacak bir is midir?
Türkiye’nin biriken sorunlarini sadece liderler ile esleri mi çözecektir? Türkiye’nin kaliteli ve yetismis insanlarini böylesine harcama lüksü bulunmakta midir?
Bence yoktur. Türkiye az sayida bulunan isini bilen insan kaynagini sonuna kadar degerlendirerek basariya ulasabilir. Aksi durumda sorunlarin altindan kalkilamaz.
Çözüm profesörler meclisi ya da seçilmisler kurulunda sakli demek istemiyorum. Çözüm halkin sorunlarini, Türkiye’nin sorunlarini iyi saptayin bunlara göre kadrolar olusturulmasinda diyorum.
CHP’nin içine düstügü duruma bakin. Parti bir yandan mezhep ve etnik köken cenderesi içinde, bir diger yandan ise delege agalarinin sikistirmasi altinda.
Son kurultayinda gençlik kollari baskaninin sendikalari CHP’den dislayalim çagrisi hâlâ kulaklarimda. Sendikalari attiktan sonra geriye ne kaliyor sosyal demokrat partilerde? O geri kalanlar iktidar yapiyor mu partiyi? Görecegiz.
Özden’in basina gelenler
Eski Anayasa Mahkemesi Baskani Yekta Güngör Özden basindan geçen ‘adaylik’ macerasini anlatti. Insanin inanasi gelmiyor. CHP yöneticileri son güne kadar basinda çikan haberler disinda Özden’e en küçük bir teklif götürmüyorlar. Ama adi genel merkez tarafindan gazetelerde hep aday olarak açiklaniyor. Son gün ikinci adlar araciligiyla toplantilari arasinda Özden’e ‘düsünür müsünüz’ türünden bir mesaj geliyor. Ama o sirada Özden’in katildigi toplantidan baska düsünebilecegi bir ortam yok. Yekta Güngör Özden aday yapilir ya da yapilmaz. o partilerin bilecegi is. Ama bir addan son ana kadar böylesine kötü bir sekilde yararlanmaya çalismak, siyasi etik açisindan hangi zeminde bulunuldugunun en önemli göstergesi.
Yasayacagimiz seçimin sonucu bu zemini degistirebilecek mi? Aslolan soru budur. Siyasette ahlak, dürüst yönetim ilkesi yasama geçirilebilecek mi?
Bu sorularin yanitini sandikta biz verecegiz. Eger mafyadan, kanunsuzluklardan, kokusmus siyasetçiden-siyasetten yana oyumuzu kullanirsak baska, kullanmazsak baska olacak 2000’li yillar Türkiye için. Ne demisler:
“Sezar’in hakki Sezar’a: Her ulus, hak ettigi gibi yönetilir.”