24 Ocak 2002
İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen’e Kürtçe eğitim istiyoruz diye dilekçe verenlere karşı güvenlik güçlerinin ve mülki idare amirlerinin nasıl davranacağını sordum. Yücelen bu konuda başkalarının çizdiği bir gündemin oyuncuları olmaktan kaçındıklarını ifade ederek başladı sözlerine. Yücelen’e göre birileri bütün karşı yasalara rağmen Kürtçe eğitim istiyoruz dilekçesiyle, basketbol sahasında, futbol oynamak istiyor.
Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın daha sonra da aynı açıklamayı tekrarlayıp, “Bu isteklilere karşı sert davranılmaması” ve anlayış gösterilmesi gerektiğini ifade eden Devlet Bakanı Nejat Arseven’in sözlerini hatırlatarak Yücelen’den kendilerinin tutumunun nasıl olacağını sordum:
Kimseye vurun demedim
“Ben bir genelge ile bu konuda il yöneticilerine ve Milli Eğitim Bakanlığı’na dikkatli olmalarını söyledim, uyardım. Hiç kimseye Kütçe eğitim dilekçesi verenleri dağıtın, vurun, kırın, tutuklayın demedim. Burada Anayasa’nın 14 ile 42. maddelerinin ihlali söz konusudur. Ayrıca AB ile uyum noktasında oluşturulan Ulusal Program’da açıkça hüküm var, Türkçe resmi dildir, eğitim dilidir diye. Bu noktada Kürtçe eğitim konusunda yapılan dilekçe başvuruları AB ile uyumu sağlayacak Ulusal Program’a da aykırı. Dilekçe bir hak. Ama bu hakkın kötüye kullanımı söz konusu.”
35 kişi tutuklandı
Bakan Yücelen, Kürtçe eğitim istiyoruz diye dilekçe veren 300 kişinin savcılığa çıkartıldığını, savcılıkların bunlardan 35 kişiyi olayların elebaşı olarak görüp mahkemeye sevk ettiklerini ve bunların tutuklandığını ifade etti. Yücelen, “Bizde şifahi tebligat diye bir durum vardır. Kürtçe eğitim istiyoruz diye elinde dilekçesiyle ilgili makama gelen kişiye, bunun bir suç oluşturduğu hatırlatılıyor. Bu kişiye ilgili diyor ki, bu senin yaptığın suçtur, bilmeyebilirsin, istersen sen bu dilekçeni al ve git. Büyük bir kısmı dilekçesini alıyor ve iyi ki bizi uyardınız deyip geri dönüyor. Bir kısmı da direniyor. Bu durumda yetkililer o kişileri alıp adliyeye sevk ediyorlar. Yapacakları bir şey yok. Çünkü ısrar ediyorlar, bütün uyarılara karşın, suç olduğu belirtilmesine karşın direniyorlar. Adliyeler de gerekeni yapıyor. Bizim bu konuda özellikle yaptığımız bir şey yok.”
Kararname tamam ama…
Memura eşit işe eşit ücret kararnamesi için dün sabah aradı İçişleri Bakanı: “Evet yazdığınız doğrudur, ben önceki gün kararnameyi imzalamamıştım, ama dün imzaladım. Bakanlığa gelince özel bir kurye ile istedim ve imza attım. Başbakan ile yardımcılarının imzaladığı bir kararnameye benim imza koymamamın gerekçesi polisin içinde bulunduğu durumun anlatılmasıdır. Bu gerçekleşmiştir. Hükümet içinde bu konuda siyasi konsensüs var. Maliye çalışıyor. Umarım çözüm bulurlar” dedi.
Bence bu sorun artık çözülmez. Hükümetin bunu çözebilecek bir siyasi ve ekonomik irade oluşturması IMF kurallarına göre mümkün değil. Ayrıca verilecek paraları da göreceğiz. Bakalım hangi ücret adaletsizliğini ortadan kaldıracakmış. Şimdi birbirlerinin kurdu olan memurları, yarın zamlı maaşlarını aldıklarında da göreceğiz ve duyacağız nasıl olsa. Kararname tamam, soranlar devam.