Ankara’da İngilizler var. Birkaç gün içinde Fransızlar da gelirse şaşırmayın. Neden mi? Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri Irak savaş senaryolarıyla ilgili olarak kendisinden istenen talepleri değerlendirirken, Kuzey Irak’ta gerçekleşecek operasyonlarda bu iki ülke askerlerinin bulunmaması isteğinin altını çizdi. Türkiye’nin görüşleri şöyle:
1- Kuzey Irak’taki Kürt grupları hafif silahlarla donatılmasın. Anti tanksavarlar dahil.
2- Ayrıca Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletine her ne şart altında olursa olsun müdahale ederiz. Buna izin verilmesin.
3- Kerkük kesinlikle Kürt egemenliğine bırakılamaz.
4- Türkmenler’in ayak altında kalmasına, haklarının zayi olmasına izin verilmemelidir.
5- İngiliz ve Fransızlar herhangi bir biçimde Kuzey Irak’a girmesin.
6- Karadan asker durumu, ‘landing and sending’ yani Türkiye’ye inme ve geçiş hakkı olarak düzenlenecek. Ancak konuşlandırma olmayacak.
Şimdi bu ilkeler ışığında aslında savaş ortamında Türkiye’nin nasıl tutum takınacağını net olarak görmek mümkün.
Türkiye bölgede uzun yıllar kendisine sorun olan ve emperyalizmin temsilciliğini yapan İngiliz ve Fransızlar’ın yeniden bölgeye askerleriyle girmesini istemiyor. Bu bölgesel pek çok sorunun da yeniden Türkiye’nin karşısına dikilmesi demek.
Irak savaşıyla ilgili olarak hazırladığım kitap için yaptığım çalışmada pek çok yakın tarih belgesini okuma olanağım oldu. Türkiye iyi niyetle yaptığı her girişimden İngiliz, Fransız ve Amerikan müdahalesi sonucunda hüsranla çıkmış. En son örnek Çekiç Güç uygulaması. Dert, bela, hatta PKK ile ilişkili pek çok sorun yaratan bir uygulama oldu bu. Türkiye istemiyor bu gücü.
Bugünkü Başbakan Abdullah Gül tıpkı diğer Başbakanlar gibi bu uygulamaya karşı net eleştirilerde bulunmuştu. Ama ne yazık ki o da diğerleri gibi bu uygulamanın devamından yana olmak durumunda kaldı. Amerikan ve İngiliz dayatması bu gücün kaldırılmasına izin vermiyor.
BAŞBAKAN GÜL: ERMENİSTAN SENARYOSU
Bakın Başbakan Gül ne diyor Meclis’teki konuşmasında muhalefet milletvekili olarak:
‘Çekiç Güç meselesine dar bir açıdan bakarsanız, gerçekleri gözardı edersiniz. Bu olaya, geniş bir tarihsel perspektiften bakmak, makro açıdan yaklaşmak zorundasınız. Çekiç Güç denen çokuluslu askeri gücü oluşturan Amerikan, İngiliz ve Fransızlar’ın, Ortadoğu bölgesiyle ilgileri, Osmanlı devrinin son günlerinde başlamıştır. Bu sebeple Çekiç Güç’ün başından beri bölgedeki işlevi Sevr Antlaşması’nın o zaman gerçekleştirilemeyen hükümlerinin, bugün gerçekleştirilebilmesi için ortam açmaktır. Geniş bir tarihi perspektiften baktığınızda Batı’nın yüz yıl önce ortaya attığı şark meselesinin devam ettiğini göreceksiniz. Sevr Antlaşması’nın 3. kısmının, 62, 63, 64. maddelerindeki Kürdistan sınırlarını ve yine aynı antlaşmanın 6. kısmının 89 ila 93. maddelerindeki Ermenistan sınırlarını bir kere daha gözden geçirirseniz, Sevr Antlaşması’nda çizilen Ermenistan, Kürdistan ve bugünkü İsrail haritalarının birbiri üzerine nasıl oturduğunu gayet açıklıkla göreceksiniz. O zaman, Osmanlı’dan İngiliz marifetiyle alınan toprakların nasıl bugün Yahudiler’e teslim edildiğini göreceksiniz. İşte, bu Çekiç Güç vasıtasıyla uzun vadede yapılmak istenen de, bugünkü Kürt kardeşlerimizin bulunduğu toprakların, ilerde büyük Ermenistan’a verilme çabalarının bir başlangıcıdır; aynı 50 yıl önce Filistin topraklarında yapıldığı gibi.’
Şimdi Türkiye İngiliz ve Fransız askerlerinin Kuzey Irak’ta konuşlanmamasını istemekle tarihsel bir tespitte bulunmuyor. Gelecekle ilgili öngörüsünü ortaya koyuyor. Bu konuda ne kadar duyarlı davranırsa o kadar kazanacak. Çünkü bu Irak savaşı artık bir Saddam cezalandırma operasyonu değil. Bu savaş petrolün, Ortadoğu’nun yüz yıllık tarihinin yazılacağı yeni bir paylaşım savaşı olacak.

09 Ocak 2003