30.07.1998
Türkiye’deki islerini Bulgaristan-Romanya sinirina yakin olan villasindan yürüten Sedat Peker’in bugünlerde Istanbul’da oldugu, Çakici’nin ise 15 gün önce Yunan adalarinda dinlendigi söyleniyor
Flash TV baskiniyla ilgili gerçekler, olaydan tam bir yil iki ay sonra ortaya çikti. 2 Mayis 1997’de, Flash TV basildiginda iktidarda bulunan DYP’nin Istanbul il yöneticilerinden bir kisminin baskini organize edip, ‘kiralik’ adamlar bulduklari ve suçu bunlarin kabul etmesini saglayarak olayi kapattiklari anlasildi.
Peki ama o zaman polis neredeydi? Adalet nasil oldu da kendisinin yaniltilmasina izin verdi?
Iste Türkiye’nin önünde duran büyük sorunlardan biri budur. Iktidarin borazani olan ya da güdümünden kurtulamayan adalet mekanizmasi ile güvenlik sistemi temizlik degil, kirlilik yaratir.
DYP iktidarinda islenen suç kapatiliyor. Suçlular degistiriliyor. ANAP iktidarinda gerçekler ortaya çikiyor. Adalet ve Emniyet bu yükün altindan nasil kalkacaktir? Her iki kurum açisindan da durum vahimdir.
Safak Mert adli DYP il yöneticisi, bugün gerçekleri ortaya çikartan itirafçilar Erkan Ulas ve Haci Çitrak’i olaydan hemen sonra bulup suçlari üstlenmeleri için ikna etmis. Yani bu iki itirafçi o zaman da polisin elinde. Hatta polis o dönem bu iki adla o kadar yakindan ilgilenmis ki, ifadelerin alinisi bile ‘itinali’ bir sekilde gerçeklesmis.
Alin size bir baska ayrinti daha. O dönem ifadeler alinirken Safak Mert, Emniyet’e gelip Erkan Ulas ile Haci Çitrak’i ziyaret etmis. Buna göz yumulmus. Iki itirafçiya yemek ve sigara getirmis. O dönem baskinla ilgili bütün gözler DYP’ye çevriliyken Emniyet, Safak Mert’i kendi binasinin içinde, zanlilara yiyecek tasirken bulamamis. Polisin aklina ‘Sen hem DYP yöneticisi ol, hem de baskini yapana yemek tasi. Bu nasil is?’ sorusu gelmemis.
Böyle sey olmaz. Elbetteki o zaman da Safak Mert ve bu baskini gerçeklestiren DYP’liler biliniyordu. Ama baskiyla susturulan, atamalarla, terfilerle kandirilan; ‘agabeylerinin’ sözünden çikamayan kamu yöneticileri bu olayi sorusturtmadilar; üstünü kapattilar. Devletle, polisle, demokrasiyle, insanca, korkusuz yasamanin teminati olan adaletle pervasizca oynayan bu yöneticilerden hesap sorulmayacak mi? Olayi sorusturmayanlar hakkinda arastirma yapilamayacak mi?
Kabak gene Erkan Ulas ile Haci Çitrak gibi parasizlik ve cahilligin çaresizliginde çirpinan ve suçlari üzerine alan iki garip adamin basinda mi patlayacak?
Bugün en adi olayda ek sorusturma süreleriyle genisletilen polis arastirmalari ve sorgulari, böylesine bir olayda uygulanmamaktadir.
Polisin elde etmek için çabaladigi silahlar ve aradigi sahislarla ilgili olarak arastirma yapmasi engellenmek mi isteniyor?
‘Biz bu isin üstünü kapatmistik, simdi neden açiyorsunuz?’ anlayisinin büyük bir kampanya yürüttügü kesin.
Adalet ve Emniyet koridorlarinda eski bakanlarin, etkili milletvekillerinin olayin uyutulmasi için devreye girdigi kulaktan kulaga söyleniyor.
Türkiye’de insanlara bazi seylerin degistirilebilecegini anlatmanin en kolay yolu adaletin esit uygulandigini göstermektir. Suçlularin, partilerin kollamasinda semirmesine, devletin gölgeliklerinde cirit atmasina ve korunmasina olanak verilmemelidir.
Partiler suç örgütleri olamazlar. Parlamenter demokraside, partiler özgürlüklerin ve adaletin savunucusu olmak zorundadirlar. Bunu ortadan kaldiran her siyasi anlayis batmaya mahkûmdur. Türkiye’de siyasi yapilanmada partilerin içine sizan suçlular ile partililerin korumasi altina giren mafya örgütlenmelerindeki artisa bakilirsa, sorun büyüktür. Temizlenmesi gereken en önemli kurumlar, partiler haline gelmektedir. Bu büyük tehdittir. Susurluktan bu yana olaylara bakildiginda (bir ikisi hariç) parti adi karismayan çete, rüsvet ve zimmet olgusu yok gibidir. Bazi partilerde yakinda liderlik seçimlerinde mafyalarin çatismasi kaçinilmaz olacaktir.
‘Yasasin illegalite’ diye bagiran anlayislar, partiler rant bekçisi oldukça, varolmaya ve siyasetin batakliklarinda büyümeye devam edeceklerdir.
* * *
Mafyadan haberler
* * *
· Kürsat Yilmaz’in Varna’da yakalanmasi olayina biraz daha yakindan bakilacak olursa görülen manzara ilginç. Yilmaz’in Burdur Cezaevi’nden kaçtiktan sonra nedense hiç aranmiyormusçasina serbest dolasmasi, onun ‘basarisini’ ve teknolojik yardim aldigini gösteriyor.
Ulastigi parasal güç ve kamu destegi ile dokunulamazlar arasina girmesine çok az kalmisti. Ama büyük bir hata yapti. Polisle iliskisi gayet iyi olan bir isadamini öldürtmeye kalkti. Resmi olarak korunmakta olan bu isadamina yapilanlari içine sindiremeyen polisimiz, harekete geçti. Sonuç ortada. Demek ki Türk polisi isteyince buluyor. Ama bunun için polis veya devlet büyüklerimizden birinin caninin yanmasina ne gerek var? Polisi vatandasla bütünlestirmenin yolu, suçlu, siradan insanlarin canini yaktiginda da ayni tepkiyi göstermekten geçiyor. Türkiye’de bu anlayisin yerlesmesi mümkün gözükmüyor. Bu nedenle büyük basarilar bile gölgeleniyor.
· Bulgaristan-Romanya sinirina yakin villasinda oturup, Türkiye’deki islerini adamlari ve telefon araciligiyla yürüten Sedat Peker’in bugünlerde Istanbul’da oldugu söyleniyor. Istanbul polisi ile bir yandan teslim olma kosullarini görüsen, diger yandan satin aldigi okullar araciligiyla egitim dünyasina el atan Peker yakalanir mi? Biraz zor. Çünkü onun kamusal destegi Emniyet’in disindaki güvenlik birimlerine kadar uzaniyor. Ama zoru basaran polisimiz, bakarsiniz belki yarin, belki yarindan da yakin Peker’i de yakalayiverir.
· Alaattin Çakici adi hep büyük ihalelerin, isadamlarinin yaninda anildi durdu.
Desteklerini de, kösteklerini bilmeyen yok. Bugünlerde o da yogun.
Sanat dünyamizin iki ünlü adi arasinda arabuluculuk yapmaya çalisiyor. Sikintisi büyük. Iki ‘dev’ sahne yildizi: Mahsun Kirmizigül ve Seda Sayan. Gerçi Alaattin Çakici’nin derdi, Mahsun ile Seda’nin asklari degil. O isin parasal boyutuyla ilgileniyor. Seda Sayan, Prestij Müzik’ten ayrilmis ayrilmasina ama, sözlesmesi bitmedigi için kaset çikartamiyor. Baska firmaya çalisamiyor. Bu büyük sikintisini gidermesi için Seda Sayan, Kasimpasa’dan tanidigi bir bayan arkadasini devreye sokmus. Onun araciligiyla ulastigi Alaattin Çakici, Prestij Müzik sirketiyle arasindaki sözlesmenin feshi için devreye girmeyi kabul etmis.
Alaattin Çakici öncelikle Prestij Müzik’in ortaklarini aramis tek tek.
Onlar da “Emrin olur abi” demisler. “Ama bizim bir ortak var, Mahsun Kirmizigül. Biz söylesek bile o ikna olmaz. Sen bir onunla da konussan.”
Alaattin Çakici, Kirmizigül’ü aramis. Kirmizigül’den bir kaç milyon dolarlik sözlesmenin bin dolarlar düzeyine indirilmesini istemis.
– Hatir için devredeyim, onu da ben ödeyecegim, diye sözlerine eklemis.
Ama Mahsun Kirmizigül:
– Abi biz seni delikanli biliriz. Benim için bu bir namus meselesi. Sen bu kadinin arkasinda olmazsin. Sana yakismaz, demis. telefon görüsmesi saatlerce sürüyor. Karsilikli teyplere kaydedildigi de kesin.
Bunun üzerine Alaattin Çakici, Mahsun’a hak verip devreden çekiliyor.
Bu yorucu isin ardindan iki hafta önce Yunan adalarina kadar gelip yat gezisiyle dinlenen Alaattin Çakici, Kita Avrupasina dogru yol almis. Yani Çakici’yi uzaklarda arayanlar, bos yere Amerika’da diye dolasip durmasinlar. Evet, Türkiye’nin yap bozlarindan birkaç küçük örnek. Partilerin, adaletin, güvenlik birimlerinin, sanat dünyasinin, mafyanin küçük küçük fotograflari.
Bunlari ister kesin albümünüze koyun, ister büyütüp poster yapin. Ama bu kapkara görüntülere kanmayin. Türkiyenin geleceginde bunlara yer yok.