04.05.2000
Karaparaya karşı mücadele vermesi gereken Maliye Bakanlığı son derece pasif. Bu yüzden mafya tipi örgütlenmelerin çökertilebilmesi için girilen çabalar sonuçsuz kalmaya mahkum
Tuncay ÖZKAN
Türkiye’de bugün yaşanan sorunların temelinde üç önemli özgürlüğün yokluğu yatıyor. Birincisi gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adalet yokluğu.
İkincisi özgür düşüncenin önündeki engeller. Üçüncüsü ise özgür ifade yoksunluğu. Bu yoksunlukları yaratan güçler, Türkiye’de yıllardır komünist karşıtlığı, terör, istikrar diyerek bu üç özgürlüğün önünü tıkadılar. Mafyayı, terör örgütlerini, derin devlet çetelerini ve vahşi kapitalizmin ilkel, ilkesiz, acımasız işadamlarını aydınlanma yolunda ilerleyenlerin üzerine saldılar. Tarikatların, uyuşturucu kaçakçılarının, siyasi rantçıların önünü açtılar.
Bugün karşımızda bu üç özelliği sayesinde gelişmiş kültür ve ekonomik sistemler duruyor. Şimdi onlarla yarışın diyorlar.
Ama ayağımızdaki prangaları açmaya niyetleri yok. Anayasa dar geliyor. Yasalar çetecileri, tarikat ve din sömürüsü kokuşmuşluğu yapanları kayırıyor, rüşvetçiyi, siyasi rantçıyı, vurguncuyu koruyor ama bunlara dokunulmuyor. İşte prangalarımız bunlar.
Siyasi talepler konusunda bir Türk aydını konuştu mu doğru DGM’ye, ama içine girmek istediğimiz Avrupa Birliği’nin bizden istedikleri de aydınlarımızın söyledikleri.
Amerikan Büyükelçisi aynı şeyleri söyleyince seçkinler topluluğu avuçları patlayana kadar alkışlıyor. Clinton kendi sistemini
eleştiren bir skeçte oynuyor. Aman efendim ne büyüklük. Türkiyede sistemin canına okuyan sorunları hicveden bir tiyatro yapmaya kalkın, bakalım başınıza neler geliyor. İşte onun için diyorum ki kapitalizmin bütün kuralları ve kurumları gelip yerleşsin. Alaturka kapitalizm sıktı artık. TÜSİAD ve diğer işveren örgütleri ile işçi sendikalarını buradan göreve çağırıyorum. Mitinglerde bundan sonra ‘Tam demokrasi sloganı yerine’ ‘Tam kapitalizm istiyoruz’ diye bağırsınlar. Belki o zaman daha net anlaşılırlar.
Kendini soyduran devlet
Tam kapitalizmin geçerli olduğu hangi ülkede devlet kendisini bu kadar kolay ve rahat soydurur? Bizim Maliye Bakanlığı kendisini soyanlara karşı hiçbir şey yapmaması ile ünlü. Maliye Bakanı Sümer Oral beyefendi bir insan. Ama nedense o göreve geldiğinden beri ekonomik suçlarla mücadele anlamında ne yapıldıysa yarım kaldı. Kumarhane ve uyuşturucu kaçakçılığı işlerinin ‘kralı’ olarak bilinen ve yine aynı yollarla Türkiye’de etkin olmaya çalışan devlet destekli bir çete tarafından öldürülen Ömer Lütfü Topal ile ilgili 2.5 milyar dolarlık ceza var. Tahsilat yok. Bir başka kaçak kumarhaneci Sudi Özkan. Neredeyse heykeli dikilecek adam ilan edilecek, ama vergi usul ve kaçakçılık cezasının miktarı 1.5 milyar dolar. Maliyede tık yok. Maliye Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Mali Suçlar Araştırma Kurulu, ‘Mali Suçları Araştırmama Kurulu’na dönüştü. Kurul hâlâ savcılara mafyanın babalarıyla, Susurlukçuların mali yapılarıyla ilgili karapara incelemelerini gönderecek. Daha çok bekleriz. Kurulun başkanı dış temaslar ve iç diplomatik gelişmelerle ilgili. Sordunuz mu yanıt veriyor, “Kadrom yok”. Oynamaya niyetli ama yeri dar gelen taze gelinler gibi nazlanan bir kurulumuz var. Hayırlı olsun. Sanki kurulun kadro ihtiyaçlarını başkaları giderecek. Neden kurulu çalıştırmak için çaba göstermeyip, sadece ağlaşılır, bunu anlamam da mümkün değildir. Kurul çalıştırılmıyorsa başkanı çıkar açıklar. Çalışacaksa yaptıklarını görelim.
Açıklama çok, faaliyet yok
Maliye Bakanı ile ilgili suçlama oldu mu Sayın Bakan hemen çıkıyor “Onu yapıyoruz, bunu yapıyoruz” diyor. Kendisinin yakını olan Orhan Aslıtürk ile ilgili konularda “araştırmayı derhal yaptırttık, kimse engelleyemez” diyor. Aylar öncesinde Hürriyet’te Yalçın Bayer’e söylediklerini kestim önümde duruyor. O günden bu yana ne değişti? Hiçbir şey. Dosyalar rafa kalkıyor. Paralar toplanamıyor. Özelleştirme gelirinden beklenen 12 milyar dolarlık hedefi maliye mafyadan, kaçakçıdan kesilen ceza alacaklarını toplasa bütçeye altı ayda katar. Sümer Oral 1980’li yılların başında Bursa’da Cavit Çağlar’ın tekstil şirketlerinde yönetici olarak çalışıyordu. O dönem Orhan Aslıtürk’ü Cavit Çağlar ile tanıştırdı mı, tanıştırmadı mı bilemem. Aslıtürk naylon fatura imparatorluğunun tepesindeki ad. Sayın Bakan hakkında onca dava bulunan Cavil Çağlar’a ödül vermek için Bursa’ya kadar gitti, vefasını gösterdi. Orada Çağlar’a, bu kadar para toplamam lazım ama toplayamadım dese, Cavit Çağlar bir daha kendisine özel sektörde iş vermeyeceğini açık açık söylerdi. Ne de olsa devlet malı, sahip çıkmak lazım.
Türkiye’de karapara ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele noktasında ne yazık ki bağımsız yargının gücü yeterli kalmıyor. Maliye Bakanlığı hiçbir şey yapmıyor. Oysa bütün dünyada Türkiye bu iki ekonomik suç noktasında çok kötü bir şöhretle anılıyor.
Bugün cezaevlerinde yatan mafya babalarının kazançlarının nereden olduğu, bu kadar parayı nasıl elde ettikleri noktasında herkes sus pus. Vahiy iner gibi bizim mafya babalarına gökten para iniyor sanki. Bu işlerle mücadele için bazı insanlar canını ortaya koyarken, devletin bazı birimlerinin bu kadar aymaz gözükmeleri doğal olarak akla başka soruları getiriyor.
Türkiye 3 yıl önce 256 mali suç dosyasıyla ilgilenecekti. Bunlarla ilgili araştırmalar yapacaktı. Şimdi bunların ancak 30 kadarı sonuçlandırılabilmiş. Diğerleri için beklemeye devam. Çünkü zamanaşımı noktasında kârlı çıkacak olan suçlu şirketler çıkabilir. Bu adamların hakkını yememek lazım. Bırakın onlar devletin parasını, namuslu işadamının emeğini sömürsün dursunlar. Bu yapılanlara ve sahipsizliğe inanmak zor.
Türkiye’de karapara ve organize suç örgütleriyle mücadele noktasında en güçlü olması gereken yer Maliye Bakanlığı. Ama nedense bakanlık bu konuda şimdilerde bir isteksiz ki sormayın gitsin. O yüzden son dönemde bakanlığın bu konulardaki mücadelesine iyi bakmadığımı ifade ediyorum. Oysa bundan birkaç yıl önce bu bakanlık kadroları inanılmaz bir azimle olayların üstüne üstüne gidiyorlardı. Şimdi bir el onları tutuyor ve sıkıyor gibi. Ama kurumlarımız arasında en köklü ve dirençli olması gereken bu bakanlığın baskıları en tepeden bile gelse umursamayıp, mücadele ederek temiz toplum ideali için çabalaması gerekiyor. Maliye baskılara boyun eğerse, bağımsız yargı kavga vermezse Türkiye bunca pisliğin altından nasıl kalkacak?
Otoritesi zedelenen adliye
İstanbul DGM’de toplanan çete suçları ile Susurluk sanıklarının mali durumları hakkında araştırma yapamayan bir adliye ile maliye mi mücadele edecek organize suç örgütleriyle? Hayal kurmayalım. Eğer para kaynakları bulunup çökertilmezse ne organize suç örgütleriyle mücadele edilir bu ülkede, ne de çete ve mafya oluşumlarıyla. Bunlar arkalarında bulunan uluslararası güçler aracılığıyla istediklerini yaparlar. Bu güçlerin Türkiye’de ne yapabileceklerinin en önemli göstergelerinden birisi PKK’dır. Diğerleri de uluslararası kaçakçılık tekellerinin beslediği mafya gruplarıdır. Bu oluşumlar Türkiye’nin önündeki en büyük engellerdir.
Şimdi hukuk ve maliye siyasi otorite tarafından engellenmekte ise yani siyasi güç odakları Türkiye’de çete ve mafya olgusu
üzerine gitme kararlılığını erteledilerse karşımızda duran bu tablo anlaşılabilir.
O zaman siyasi güçle mücadele etmek gerekir. Ama bu kararlılık devam ediyor ve soruşturmaları engelleyici unsurlar siyasi irade ile bürokratlar üzerinde etkin olma noktasındaysa, o zaman siyasi otoritenin önünü açmak lazımdır. Bu konuda yapılması gereken yeniden bir azimle temiz toplum için yasalar çıkartmaktır. Türkiye Nesim Malki, Yener Kaya ve Tarık Ümit cinayetlerinin aydınlanması noktasında hızlı
ilerlemelidir. Bu cinayetleri çözünce devlet kurumlarının içindeki ve dışındaki oluşumların nasıl çeteleştiklerini ve para için sistemi sırtından vurduklarını göreceğiz. Uyuşturucu kaçakçılarıyla MİT, Emniyet ve silahlı kuvvetlerdeki bazı oluşumların nasıl kol kola olabildiklerini anlayacağız. Ama anlamayalım diye yapılmadık şey yok. Nesim Malki’nin tetikçilerini biliyoruz da Malki dahil cinayeti işleyenlerin ve işletenlerin içinde oldukları o ekonomik bataklığı çözebildik mi? Hayır. Yener Kaya işinde sahte işlemlerle borsada nasıl oynandığını kimin paralarının batıp kimin yükseldiğini bulabildik mi? Hayır, Tarık Ümit cinayetinde neredeyiz? Hepsinde bir noktaya gelindi, ötesine gidilemiyor. Neden?
Suç örgütlerinin paralarına el koyamayan, mafya ve organize suç örgütleriyle mücadele ediyorum diyerek aslında kendini köşeye sıkıştıran bir hukuk ve mali sistemin içindeyiz. Bundan kurtulmak için acil olarak yeni yasalara ihtiyaç var. Yeni cumhurbaşkanının bu ihtiyaca yanıt vermesini bekleyen çevreler ve biz, umarım yanılmayız.