ABD’nin Irak’la yapacağı savaş için Kuzey Cephesi açmasına olanak sağlayacak tezkerenin, TBMM’de reddedilmesi, Amerika’ya, Türkiye politikalarının ve yaklaşımlarının kalitesini yükselt mesajıdır. Türkiye, Amerika’nın tanıdığı Türkiye değil artık. Bunu anlamakta geciken Amerikan yönetimi, umarım hatalardan kurtulur. Çünkü Türkiye’de AB standartlarında bir ulusal demokrasi var…
Irak’a yönelik bir savaş, daha başından itibaren Türkiye için zor bir seçenek oldu. Türkiye birçok açmazlarla karşı karşıya kaldı. Bir yanda savaşa ezici çoğunlukla karşı olan bir halk, diğer yanda uluslararası yasallığı ve siyasi meşruiyeti olmayacak bir savaşa destek vermek veya vermemek durumunda olan o halkın seçtiği hükümet!
Hükümetin elini kolunu bağlayan ekonomideki kırılganlık. 2003 yılında 73 milyar dolarlık borç ödemesi var hükümetin. IMF kıskacı var. Bunlara bir de stratejik ortağı olan Amerika’nın bugünkü yönetiminin tehditleri var. Büyük açmazlarla karşı karşıya Türkiye.
Savaş çıktığında, Türkiye’nin en temel iki korkusu olan ekonomisinin çökmesi ve Irak’ın parçalanarak bağımsız bir Kürt devleti kurulması mümkün. Ayrıca, destek vermediğimiz takdirde ABD Türkiye’nin, K.Irak’ta tek başına alacağı önlemlere, yani ordumuzun K.Irak’a girmesine karşı çıkacağı tehdidinde de bulunuyor.
* * *
Meclis’in tezkereyi kabul etmemesi, hem hükümetin iktidardaki konumu ve parti içindeki dengeler, hem de Türk-ABD ilişkileri bakımından önemli gelişmelere yol açtı. Hükümet, tezkereyi yeniden Meclis’e sunduğu takdirde, kendi milletvekillerinin iradesini dikkate almadığını gösterecek. Yeni yaralar açılacak. Meclis ve yeni demokrasi kavramları zedelenecek.
Sunmadığı halde ise, bu defa Türk-Amerikan ilişkilerindeki sıkıntıların ötesinde Türkiye’de iç siyasi sonuçlar kargaşaya dönüşebilir. AKP kendi iktidarının da yıkılmasıyla sonuçlanacak bir ekonomik krizin patlak vermesine göz mü yumacak? Hiçbir hükümet için çözümü kolay olmayan bir ikilem bu. AKP Hükümeti ne karar verecek? Bu karar AKP’nin geleceğini de şekillendirecek. Ama AKP biliyor ki ne kendileri ne de Türkiye artık çözümsüz ve yalnız değil.
* * *
Burada Meclis’in kararı öne çıkıyor. Bu ABD’ye karşı bir rest ve Türk milletinin şahsiyetli duruşunun göstergesi. Neden mi:
1. ABD’nin bugünkü yönetimi, bir kez daha Türkiye’deki dinamikleri ve hassasiyeti anlamadığını gösterdi. Kamuoyu baskısı altında olan bir hükümete karşı, bir de kendisi baskı uyguladı. Bu baskının yarar sağlamak bir yana, ters tepeceğini algılamadı. Bunu anlatan tarafsız dinamikleri dahi dinlemedi.
2. AKP Lideri Tayyip Erdoğan’ı Washington’a davet ederek meşrulaştırma karşılığında AK Parti Hükümeti’nden Irak konusunda açık destek göreceği beklentisine girdi, yanıldı. Türkiye’de yeni siyasi iradeyi tanımadığını, kavramadığını gösterdi.
3. Türkiye, ekonomik, siyasi ve askeri meşru endişelerini anlattı. Çıkarlarını korumak bir yana, kendi savaşı olmayan bir savaştan ekonomisinin en az zararla çıkması için müzakere yaptığında, ABD Türkiye’yi ‘ Para pazarlığı’ yapmakla itham etmekte sakınca görmedi. Amerikan milletvekilleri ve basını Türkiye’yi dansöz kılığında gösterip, para yapıştıran el durumunda olduklarını dile getirmekten çekinmediler. Türk askerini ‘lejyon’ paralı sınıfına soktular. Türkiye’yi geçmişte kullandıkları yöntemlerle hizaya getireceklerini sandılar. O eski günlerin geçtiğini görmediler ama bu aymazlıklarının sonucunu gördüler.
4. Amerikan Yönetimi, Türkiye’ye ültimatom benzeri telefonlar yağdırmakla kalmadı, bir de Amerikan basını üzerinden Türkiye’ye baskı uyguladı. Sorun sanki bir tek ekonomik paketteymiş gibi yansıtıldı, siyasi belgedeki Kürtler’e silah verilmesi, Kerkük-Musul, Türk Ordusu’nun K. Irak’a girmesi gibi konulardaki anlaşmazlıklardan söz edilmedi. Türkiye, ABD kamuoyunun gözünde ‘satılık müttefik’ sınıfına sokuldu. Bazıları hadlerini de bilmeyerek Türkiye’yi ‘fahişe’ olarak tanımladı. Karar, bazı basın mensuplarının satın alınmışlıklarının ayrı bir durum olduğunu, ama Türkiye’nin parayla satın alınacak bir ülke olmadığını gösterdi.
5. Bu da yetmediği gibi, tezkerenin belgeler imzalanmadan önce Meclis’e sunulacağı belli olduktan sonra, ABD’deki Kürt lobisi atağa geçti. Türk Ordusu’nun
K. Irak’a girecek olmasından korkan Kürtler, yaygaraya başladı.
Hatta, Barzani haddini de aşarak Türk Ordusu’na direneceğini söyledi, bununla da kalmayıp Türk Ordusu ile Saddam arasında fark görmediğini açıkladı.
Kürtler’in hamisi ABD olduğuna göre, Barzani’nin bu cesareti nereden aldığı Türkiye’de soru işaretlerine yol açtı…
6. Amerika’nın, Türk Ordusu’nun
K. Irak’a girmesine, Kuzey Cephesi’nin açılması karşılığında kerhen göz yumacağı anlaşıldı. Yani, Türk Ordusu giremeyecek olursa Kuzey Cephesi’ni unutmaları gerektiğini anladıktan sonra, Amerikan Yönetimi itirazlarını durdurmak zorunda kaldı. Ancak, tezkerenin geçme ihtimali belirmeye başlayınca, hafif yollu ‘size gerek yok, biz zaten bağımsız Kürt devleti kurdurmayacağız’ dokundurmaları yerini Kürtler’in, Türkiye düşmanı yaygaralarına bıraktı. Son günlerdeki yazılarımda belirttiğim gibi, Irak savaşının başlamasının ardından, K. Irak ve Kürtleri’nin Türkiye ile ABD arasında büyük bir baş ağrısı olacağı anlaşıldı. Amerikan Yönetimi bunun günü kurtarma politikasıyla geçiştirip, Türkiye’nin geleceğine bir saatli bomba bırakmayı tercih ettiğini gösterdi.
7. Cuma günü Selahaddin’de ABD’nin ‘Irak Koordinatörü’ Zalmay Khlalizad’ın, CIA, Pentagon, ABD Dışişleri’nin gözetiminde yapılan Irak muhalefetine mensup grupların toplantısında, 6 kişilik Başkanlık Konseyi belirlendi.
Pentagon kendi adamı olan Şii liberal Ahmet Çelebi’yi, CIA Sünni Ayad Alawi’yi, ABD Dışişleri 80 yaşındaki Irak’ın eski Dışişleri bakanlarından Adnan Paçacı’yı Başkanlık Konseyi’ne seçtirdi. KDP Lideri Barzani ile KYB Lideri Talabani’nin de bulunduğu Başkanlık Konseyi’ne, İran istihbaratının kontrolündeki ‘Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’ Başkanı Muhammed Bekir el Hakim’in kardeşi Abdülaziz El Hakim Şiiler’in temsilcisi olarak seçildi. Türkmenler ise, Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini yüzlerce defa ABD’ye bildirmiş olmasına ve ısrarlı girişimlerine rağmen Başkanlık Konseyi’nden yine dışlandı. ABD, İran istihbaratının kontrolündeki bir örgütle işbirliği yapmaktan kaçınmazken, Türkiye gibi savaşta en önemli müttefiklerinden birinin taleplerini dikkate almadı. Bu da bütün bu gelişmelere ‘tüy dikti’.
03 Mart 2003