13 Aralık 2001
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Türk – İş’i kabulü sırasında söyledikleri haksız mı? Sezer bana göre doğruları dile getiriyor. Adalet ile bu kadar ve bu denli pervasızca oynayacaksınız, siyaseti hukukun üstünde bir yere koyacaksınız, kuvvetler ayrılığı ilkesini ayaklar altına alacaksınız, sonra eleştirilince kızacaksınız. Yok böyle bir şey.
Sözleri Cumhurbaşkanı değil de herhangi biri söylemiş gibi düşünün. Yanlış mı? Yalan mı? Eksiği var fazlası yok.
DGM yasasında yapılan değişiklikle suç ve suçlular hukuktan kaçırıldı. Hukukun suçu ve suçluyu yakalama olanakları daraltıldı. Dinleme ve izleme gibi suç ve suçlu ile mücadelede önemli oranda caydırıcı ve yakalatıcı önlemelerin uygulaması bu yasa kapsamında ortadan kaldırıldı.
Bir ülke düşünün ki hırsız ve talancıların, hortumcuların elinde soyulup soğana çevrilsin, sonra da bunların cezalandırılmasına ilişkin hukuk ortadan kaldırılsın. Bunu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak kabul etmiyorum. Buna karşı çıkmak için cumhurbaşkanı olmaya gerek yok. Vatandaş olarak buna karşı çıkıyorum.
Hırsızı bırak gitsin yasası
Bu yasayı yapanlar kamunun cebinden zengin olan siyasilerin yakınlarını ve adamlarını DGM yargısından kurtarıyorlar. Suç ve suçlunun izlenmesini, çete ve mafyanın ortaya çıkartılmasında suç delillerinin teknolojik ve bilimsel olanaklarla toplanmasını ortadan kaldırıyorlar. Ekonomik suç kavramıyla hırsızlığı birbirine karıştırıyorlar. Taşrada operasyon yapmayı, küçük illerde yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mücadele etmeyi ortadan kaldırıyorlar. Halkın dediği gibi “Taşları bağladı, köpekleri saldılar”.
Recep Tayyip Erdoğan ve adamları DGM yargısından neden korkuyor ve kaçıyor? Neden AKP bu yasanın değişmesi için canla başla çalıştı? Lafa geldi mi Fırat’ın kenarında kaybolan kuzunun hukukundan bahsedenler, deveyi havuduyla götürme yasalarını kaşla göz arasında hallediveriyorlar. Vatandaş olarak da bize sus, sen duymadın, görmedin, bilmiyorsun diyorlar. Ayıp olmuyor mu? Sonra Cumhurbaşkanı konuşunca kızmanın bir anlamı var mı?
Örnek mi? Bu yasayı jet hızıyla geçiren TBMM üyeleri neyi yasallaştırdıkları konusunda ne kadar fikir sahibiler bilemiyorum. Ama bir örnekle bu yasa nedeniyle nelerin yapılamayacağını anlatmak istiyorum.
TBMM’de soyulan banka ve milletvekillerine ait kredi kartlarının hırsızlarını polis bundan sonra zor bulur. Çünkü bu hırsızlık şebekesinin telefon kayıtlarının izlenmesi veya dinlenmesi ya da şebekenin içine ajan sokularak ele geçirilmesi gibi uygulamalar bundan sonra yapılamayacak. DGM yasası diye nitelendirilen ve Cumhurbaşkanı’na zorla imzalattırılan yasa, bunların hepsini ortadan kaldırıyor.
Ekonomik suç ve hırsızlık
Milletvekilleri bu noktada yaptıklarının ne işe yarayacağını yakında görürler. Türkiye’de suç ve suçluyla mücadelede adi hırsızlık olayını ekonomik suç gibi gösterme telaşının nedeni bu yasa. Bu yasadan yararlanarak her hırsız hukuktan kaçmaya çalışıyor.
Ekonomik suç sermaye sahibinin bütün iyi niyeti ve çabalarına karşın şirketini kurtaramaması durumunda ortaya çıkar. Bankanın batmaması için canını verir ama kurtaramaz. Kendi şirketlerine, eş ve dostlarının üzerine mal, para ve eşya kaçırmak ekonomik suç değildir. Hırsızlıktır. İstanbul Belediyesi’nin bütün parasını çevresine yediren, sonra da buna ekonomik suç kılıfı yaratmaya çabalayanlardan 35 tanesi DGM’de tutuklu. Türkiye’de hiçbir kamu soruşturmasında bu kadar çok tutuklu yok. Bunların ekonomik suçla ne alakası var?
DGM yasası varsın bu beylere hayırlı olsun. Ferman onların. Sandık halkın. Bugün Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu hukuk için savaşır, yarın başka birileri çıkar. İyiyle kötünün kavgasında, iyi ne zaman yerilmemiş, baskıya maruz bırakılmamış ki?
Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. Kızgınlığa gerek yok, yanlış hesapların nerelerden döneceğinin örnekleriyle dolu Türk demokrasi tarihi.