Medyanın genel görüntüsü üzerine yazılar yazıyorum birkaç zamandır. İnandırıcılıktan uzak durulması, yalan manşetler üretilmesi, çıkarları için haberleri çarpıtmak yolunun seçilmesi, medyanın işlevini ve saygınlığını zedeliyor.
Hürriyet’in ‘Çukurova Grubu’ ile ilgili Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in ağzından kaleme aldığı ‘yalan’ manşet, bunun bir açık göstergesi. Oysa her yıl bu gazete ‘İlkeler’ deklarasyonları yayınlıyor. Amacını da mesleğin saygınlığını kurtarmak olarak açıklıyor. Kirletenin temizlediği nerede görülmüş. Artık buna bir dur demek zamanı geldi. Umarım Şener’in açıklaması o kafalara bir ders olmuştur.
O ilkelere uyulmayacaksa, neden açıklanıyor? Doğan Yayın Konseyi oturup Hürriyet gazetesi ile, ona paralel yalan yayınları tekrarlayan Gözcü gazetesini ele alsın bakalım. Yazılar ortada, belgeler ortada. Hürriyet’i kınayabilecek misiniz? Haydi görelim bakalım.
Burada verdiğimiz mücadele ahlaklı, yararlı, üreten, değerleri olan bir basını yaratma kavgasıdır. Şantaj, yalan, karalama kampanyalarını düzenleyenler, kendi çaresizliklerini, korkaklıklarını ve rekabet edememe durumlarını ortaya koyuyorlar. Ama Türk basınını yaralıyorlar, kirletiyorlar. Türk basınına ve çalışanlarına haksızlık ediyorlar. Türkiye’de bilgiyi bekleyen, doğruyu arayan halkın duygularını sömürüyorlar. Rakip yok olsun diye çıkılan yolda yapılanlar artık dayanılmaz bir hal aldı. Yeter.
* * *
Bir kısım medyanın yaylım ateşinde olan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ile Irak gezisini konuştum. Tüzmen gezinin ‘kriz’ diye adlandırılan bölümüyle ilgili olarak şunları söyledi:
‘Orada bir basın toplantısı düzenlemedik. Biz rica ettik Taha Yasin Ramazan’dan, o da bizi kırmadı. Ayaküstü yapılacak ve Türk gazetecilerin bilgilenmesine dönük bir açıklama ve soru-yanıt oldu. Hatta sandalyeler bile hemen bulundu. Salona el ele girdik, el ele çıktık. Asla bir kızma, soruyu yarıda kesme olmadı. Kriz hiç olmadı. Beni asansöre kadar uğurladılar. Bunları nereden çıkartıyorlar anlamadım. Ayrıca Kerkük ve Musul’la ilgili soruda da yanıt verildi. Benim bir basın toplantım, ya da ortak basın toplantısı olmadığı için ben konuşmadım.’* * *
Tüzmen, Saddam Hüseyin ile yaptığı görüşmeyle ilgili olarak da şunları söyledi:
‘Bu gezinin ekonomik boyutu çok önemli değil. (750 milyon dolarlık anlaşma yapılmış) Burada siyasi boyut çok önemli. Saddam Hüseyin ile yaptığımız görüşme çok çok olumlu geçti. Burada çok önemli bir mesajı ilettim. Çok önemli, çok çok önemli bir mesajla döndüm. Sayın Başbakan bunları açıklayabilir. Ama şunu söyleyebilirim, Saddam savaşın olmasını kendisi, ülkesi, dünya için istemiyor. Barış için işbirliğine hazır. Bu konuda mesajını da iletti.’
Saddam Hüseyin’i lider olarak nasıl bulduğunu, etkisini, Saddam’ın savaş nedeniyle herhangi bir kaygı, endişe taşıyıp taşımadığını sordum, Devlet Bakanı Tüzmen yanıt verdi:
‘Saddam Hüseyin çok etkileyici bir lider. Ama biz de onu çok etkiledik. İlk kez bir davetlisini bu kadar süreyle kabul edip görüşmüş. Uzunca bir süre konuştuk. Bizi kapıya kadar kendisi uğurladı. Mesajları çok önemli. Barıştan yana. Savaşın olmasını istemiyor. Ama Saddam Hüseyin kaderci. Alın yazısına inanıyor. Başına gelecekleri kabullenmiş. Herhangi bir kaygılı durumunu gözlemlemedim.’
Barış için yapılan girişimleri ben sonuna kadar desteklemekten yanayım. Birilerinin Irak’a Amerika’dan önce Türk basınından ilan ettikleri savaş halen devam ediyor biliyorsunuz. Biz savaşa karşıyız. Barış kültürü için ne gerekiyor, onu yaparız. Açıklamaları aynen koydum. Artık yorum sizin.
14 Ocak 2003