12 Haziran 2002
Türk Mili Futbol Takımı, Kore’de yaşadığı hezimetler nedeniyle eleştiri üstüne eleştiri alıyor. Kampta olanları izleyenler de yakından biliyor ama, nedense bakıyorum kimse yazmıyor, çizmiyor. Bizim spor basını takımın moralini düşünüyor olsa gerek. Böyle olunca Futbol Federasyonu Başkanı da ağzını köpürte köpürte basına saldırıyor ki, çatışmadan, başarısızlıktan payına düşeni azaltsın. Ama öyle kolay değil bu sefer. Bu şikenin falan üstünü örtmeye benzemez. Burada duygular var. O omuzlarına bindiğiniz futbol köleleri sizi alaşağı eder. Sonra o Karadeniz dayanışması da, mafyası da adamı kurtarmaya yetmez, bu dalganın karşısında.
Namaz krizi
İlk kriz Milli Takım’ın Hong Kong kampına gitmesiyle baş göstermiş. Kampa giren futbolcular çalışmalarını sürdürürken, Hakan Şükür’ün başını çektiği bir grup futbolcu cuma namazı kılmak istemiş. Teknik Direktör Şenol Güneş önce mırın kırın etmiş ama, sonra takımda kendisinden daha etkin olan Hakan’ın sözünü yerde bırakmamak için, “isteyenler otelde kılsın” diyerek namaza gidilmesine olur vermiş.
Bu arada Milli Takım antrenörlerinden eski Trabzonsporlu ünlü futbolcu Ünal Karaman’ın etkisini de anlatmak lazım. O da Hakan ile birlikte Güneş’e baskı yaparak Hong Kong’daki camiye gitmek istediklerini belirtiyor. Güneş’in haklı olarak takımda ikilik çıkmasın düşüncesiyle düşünme süresi içinde Haluk Ulusoy da Güneş’i arayarak futbolculara hoşgörülü davranmasını söylüyor. Böylece takım toplu olarak cuma namazına gidiyor. Ancak takımdaki bazı futbolcular namaza katılmıyor.
Sorun da burada başlıyor zaten. Kılanlar kılmayanlar diye takım ikiye bölünüyor.
İmam için özel uçak
Milli Takım daha sonra maçlarının oynanacağı Güney Kore’ye gidiyor. Takımın ilk durağı Ulsan. Ulsan kentinde cami yok, imam da yok. Başkent Seul’de ise bir cami var. Hakan Şükür yönetimden cuma namazı kılmak için Seul’e gidilmesini istiyor. Şenol Güneş takımdaki çatlağı gördüğünden bu isteğe karşı çıkıyor. Hakan Şükür ise bastırıyor ve caminin imamının Ulsan kentine getirilip, kendilerine namaz kıldırmasını istiyor. Güneş aranızdan biri imam olsun, namazı bu şekilde kıldırsın diyor. Hakan, imamsız olmaz diye diretiyor. Bunun üzerine Seul’deki caminin imamı özel olarak bir uçakla Ulsan’a getiriliyor. İmam futbolculara namaz kıldırıyor. Tabii yine kılanlar var kılmayanlar var.
Kamp sırasında Şenol Güneş’in kadrodan 4 futbolcuyu çıkarması gerekiyor. Güneşin kadro dışı bıraktığı futbolcular İspanya’nın Real Soceidad takımında oynayan eski Fenerbahçeli Tayfun Korkut, Serhat Akın gibi adlar.
Su testisi çatlayınca
Kadro dışı bırakılan Tayfun ve Serhat namaza katılmayan futbolcular arasındalar. Kadro oluşturulduğu sırada Hakan Şükür ve Emre Belözoğlu’nun bu futbolcuların gönderilmesi konusunda büyük baskı yaptığı söyleniyor. Hakan Şükür’ün, İlhan Mansız’ın da gönderilmesini istediği ancak yönetimin bunu göze alamadığı da kampta konuşulanlar arasında.
Dünya Kupası finalleri başlıyor ve A Milliler ilk maçı 3 Haziran’da Brezilya ile oynuyor. Hakan Şükür maçta hiçbir varlık gösterememesine, tek bir pozisyona dahi girememesine karşın 90 dakika boyunca oyundan alınmıyor. Buna rağmen Şenol Güneş maçın en iyilerinden Yıldıray’ı oyundan alıyor. O da ilk namazda bulunmayanlardan. Daha sonra futbolcular Seul’de cami ziyaretinde bulunuyorlar. Bu ikinci cami ziyareti aradaki soğukluğu gidermeye yetmiyor.
Hakan Şükür realitesi
Milli Takım maçı 2 – 1 kaybediyor. Maç sonrası Güneş çok sert eleştirilere hedef oluyor. Yıldıray ise sessizliğini bozmuyor. Bununla birlikte Şenol Güneş’in futbolcuları getirdiği kısa basın toplantılarına Yıldıray’ı getirmemesi dikkat çekiyor. Antrenmanlar sırasında bu futbolcunun gazetecilere beyanat vermemesi için çaba harcandığı gözleniyor.
A Millilerin ikinci maçı 9 Haziran’da Kosta Rika’yla… İlk 45 dakika sona erdiğinde Hakan Şükür yine çok kötü bir futbol ortaya koydu. Kenar yönetim ikinci yarıya yine Hakan ile başladı. Hakan önüne gelen net bir gol pozisyonunu değerlendiremedi. Güneş bundan sonra Hakan’ı oyundan aldı ve yerine İlhan Mansız’ı koydu. Maçın sonunda Hasan Şaş ve bazı futbolcuların Mansız’a neden pas atmadığı konuşuldu. İlhan Mansız takımda istenmiyor muydu yoksa? Mansız’ı kim istemiştir acaba?
Takım içinde gruplaşmalar olduğu anlaşılıyor. Hakan Şükür’ün liderliğini yaptığı grupta Emre Belözoğlu, Fatih Akyel, Bülent Korkmaz, Ergün Penbe, Arif Erdem gibi sayıları sekizi bulan oyuncular var. Bu grubun dışında kalan futbolcuların hepsinin çok mutsuz olduğu ve takım içinde en küçük bir arkadaşlığın olmadığı söyleniyor. Maçlarda da futbolcuların üzerinde çok büyük bir gerginlik ve mutsuzluk olduğu görülüyor.
Milli Takım sanki bir tarikatın etki ve yönlendirmesinde. Şenol Güneş ve federasyon bunu görüp oyuncularla daha net ve tarafsız bir ilişki kursaydı, bugün bunları konuşuyor olmazdık. Belki de Çin maçı öncesinde bu durumda olmazdık.
Bu kadar Milli Takım dedikodusu şimdilik yetmez mi? Yeter. Hele bir kafile dönsün, bakın daha neler çıkacak ortaya neler.